Aradan geçmiş tonlarca sene…

Aklıma geldikçe, utancımdan yerin dibine giriyorum.

Pişmanlık mı?

Bir kere değil, binlerce, yüz binlerce, milyonlarca kez, köpekler kadar pişmanım.

Kimseye anlatmadım.

Anlatsam biliyorum ki imajım madara olacak, kötü adam olarak bilineceğim.

Şimdi buraya niye yazıyorum?

Yazayım istedim, yaptığım kötülüğü, duyduğum utancı, pişmanlığı herkes bilsin, belki o yaşta olanlar bunu okur ve benim gibi bir şey yapmazlar.

İlkokulun kaçıncı sınıfında olduğumu hatırlamıyorum.

Cedit Mahallesi’nden çıkıp, Ilıca Çeşmesi’nin önünden geçip sonu Büyükşehir Belediyesi’nin arkasından geçerek Subaşı’na doğru giden dar bir sokak ya da şimdiki adı nedir bilmiyorum bir cadde vardır.

Çarşıya giderken kullandığımız bir yoldur.

Yol üzerinde Karadeniz Fuar Gazozları adında bir fabrika vardı.

Gazoz şişelerinin askeri nizam dizili olarak devasa makine içerisindeki yürüyüşünü meraklı gözlerle izlerdik.

Ustalar içmemiz için birer şişe elimize tutuşturur para mara talep etmezlerdi.

Bir gün, günlerden bir gün bir eşeklik yaptım, tam oradan geçmekte olan benden bir, bilemediniz iki yaş küçük çocuğun elinde topraktan yapılmış bir horozlu düdük gördüm.

İçine su konup üflendiğinde titrek ve ince bir ses çıkıyordu.

Çocuğun yanına gittim ve sesimi kalınlaştırarak düdüğü vermesini istedim.

Canını istermişim gibi, “Hayır vermem” diye sert bir tavırla cevap verdi.

Boyum ondan uzun, yaşım büyük, az biraz da heybetliyim, o ise sıska…

Bileğinden kavrayıp, elinden aldım düdüğü, sonrasında da, “Döverim seni, şimdi Bas git” dedim.

Zavallı çocuk, ağlayarak uzaklaştı.

Elimde düdükle mahallenin yolunu tuttum.

Yaptığımın adı gasptı.

Başka izahı yok!

Sonrasında yaptığımın yanlışına vardım.

Ama ne çare…

Telafisi yok, dönüşü yok!

Her şeyden öte özür dileme şansım yok!

Bir daha o çocuğu görmedim, göremedim.

Beni affetmesini, bağışlamasını isteyecek ortamı bulamadım.

Hatırlıyorsa, bu satırları okuyorsa, tek şansım geri gelir.

Karşıma çıkıp, “O elinden oyuncağını zorla aldığın kişi bendim” dese, dünyalar benim olacak.

Affedip affetmemesi önemli değil, ben özrümü dileyeyim de varsın, o affetmesin.

Başka ne yapabilirim ki?

(Yazarın Vak’a Nüvis adlı kitabından )

QOSHE - GEÇ GELEN PİŞMANLIK - Resul Akçay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

GEÇ GELEN PİŞMANLIK

5 1
21.03.2024

Aradan geçmiş tonlarca sene…

Aklıma geldikçe, utancımdan yerin dibine giriyorum.

Pişmanlık mı?

Bir kere değil, binlerce, yüz binlerce, milyonlarca kez, köpekler kadar pişmanım.

Kimseye anlatmadım.

Anlatsam biliyorum ki imajım madara olacak, kötü adam olarak bilineceğim.

Şimdi buraya niye yazıyorum?

Yazayım istedim, yaptığım kötülüğü, duyduğum utancı, pişmanlığı herkes bilsin, belki o yaşta olanlar bunu okur ve benim gibi bir şey yapmazlar.

İlkokulun kaçıncı sınıfında olduğumu hatırlamıyorum.

Cedit Mahallesi’nden çıkıp, Ilıca Çeşmesi’nin önünden geçip sonu Büyükşehir Belediyesi’nin arkasından geçerek Subaşı’na doğru giden dar bir sokak ya da şimdiki adı nedir bilmiyorum bir cadde vardır.

Çarşıya giderken kullandığımız bir........

© Gazete Gerçek


Get it on Google Play