Hêlîn Bozarslan'ın hazırladığı "Kapı" ve "Bîrgeh-Bellek Almanağı" (j&j Yayınları) kitaplarını karıştırıyorum. Önüme çıkan fotoğraflar ve metinler, beni 2016'da gerçekleşen darbe girişimine ve kimi hatıralara götürüyor. Birçok tanıdık mekan ve sima gözümün önünde bu hatıralarla canlanıveriyor. Mesela emek verdiğim imc tv ve Hayat Tv, çalışmaları hakkında haber yaptığım Sarmaşık Derneği ile birçok etkinliğine katıldığım Dicle Fırat Kültür Sanat Derneği. Ve diğerleri. Diğerleri, yani Diyarbakır'da faaliyet yürüten ve Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile kapısına mühür vurulan 53 sivil toplum kurumu ve basın yayın kurumu.

*

2016'da gerçekleşen darbe girişimini, babamla birlikte televizyondan izlemiştik. Üç askeri darbe görmüş babam, bir süre sonra, "Böyle darbe mi olur?" diyerek uyumaya gitmişti.

Böyle darbe olmazdı elbette ama ortada bir belirsizlik olduğu muhakkaktı ve bu belirsizlik hali daha tehlikeli bir durumun varlığına işaret ediyordu. Özellikle 12 Eylül 1980 darbesi pratiğinden biliniyor, darbe yapanların öncelikli hedefleri arasında solcular ve Kürtler yer alıyor. Yine öyle mi olacaktı? Darbe yapmak girişiminde bulunanlardan çok solcular ve Kürtler mi darbe alacaktı?

Evet, öyle oldu.

Hükümet, "FETÖ" ismini uygun gördüğü darbe girişimini "Allah'ın bir lütfu" olarak değerlendirdi. İlan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile birlikte, sadece FETÖ ile mücadele etmekle yetinmedi, bütün Türkiye'yi yeniden dizayn etme fırsatı buldu. FETÖ'nün siyasi kanadına dokunulmazken sol partiler ve oluşumlar ağır baskılara maruz kaldı. Kürtler ise katmerli bir baskıyla karşı karşıya kaldı. Kürt siyasetçilerinin bir kısmı sürgüne çıkmak durumunda kalırken diğerleri hapsedildi. Sosyal ve sanatsal faaliyet yürüten kurumların hepsinin kapılarına kilit vuruldu. OHAL darbesi en çok Kürt illerinde varlığını hissettirdi. Çünkü OHAL insanları hapse atmakla, onları açlıkla terbiye etmekle, örgütlenmenin ve ifade özgürlüğünün önünü tıkamakla yetinmedi, bir yandan da Kürtlerin belleğine müdahale etmeye çalıştı.

*

Hêlîn Bozarslan'ın "Kapı" kitabı işte bu karanlık dönemi fotoğraflarla belgeliyor. Bozarslan, faaliyetlerine KHK ile son verilmiş kurumlara gitmiş, kurumların mühürlenmiş kapılarının fotoğraflarını çekmiş. Ortaya mühürlenmiş kapıları konu alan bir fotoğraf albümü çıkarmış.

Kimi kapıların çelikten ve sağlam olduğu fark ediliyor. Kimi kapılar ise oldukça korunaksız, bir tekmeyle açılacak gibi görünüyor. Bozarslan bazı kapıların fotoğrafını çekmek için hiç zorlanmamış sanki ama bazı kapıları uzaktan, tel bariyerlerin ardından çekmek zorunda kalmış.

Kapıların tek ortak özelliği, kapı kolundaki mühürlü kağıt parçası. Projenin editörlüğünü üstlenen fotoğrafçı (ve dostluğuna hep kıymet verdiğim) Yücel Tunca, kitaba bir yazıyla da destek vermiş. Tunca, kapı metaforu ve mühürlenmiş kapılar hakkındaki yazının sonunda şöyle diyor: "Bu çalışmada işaret edilen devlet eliyle kapattırılmış kapılar, bir yandan üzerimizde hissettiğimiz baskıyla bir kez daha yüzleşme olanağı sağlarken, bir yandan da bizi o kapıların arkasında yıllar boyu verilen emeği, hayatlarımıza yapılan katkıyı düşünmeye davet ediyor. Kapattırılan her bir kapıya karşı bin yeni kapı açmak için bu fotoğraflara iyi bakmamız gerekiyor."

*

"Bîrgeh-Bellek Almanağı" ise OHAL uygulamaları ile kapatılan, kapıları mühürlenen Kürt/muhalif kurum temsilcileri ile yapılan görüşmeleri paylaşıyor okurla. Kurumların kuruluş aşamaları, çalışma alanları ve devlet tarafından kapatılış sürecini söyleşiler, belgeler ve fotoğraflarla anlatan kitap, bir bellek oluşturmayı hedefliyor. OHAL nasıl bir tahribata neden oldu? Kan ter içinde mücadele ile hayata geçirilen kurumlar neden hedef alındı? Kürt meselesini çözemeyenlerin hedefindeki kurumların demokrasi ve barışa katkıları var mıydı? Bu ve benzer sorulara da cevap arıyor ve bulduğu cevapları paylaşıyor Bîrgeh.

*

"Kapı" ve "Bîrgeh" darbe girişimine ve peşi sıra ilan edilen OHAL'den sonra Diyarbakır'da yaşananlara odaklanıyor. OHAL, Diyarbakır'ı siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel bir çöle dönüştürmek arzusundaydı. Belediyelere kayyım atanmış, bütün kurumların kapılarına mühür vurulmuştu. Öte yandan dini cemaatler, vakıflar desteklenmiş, Diyarbakırlıların iltifat etmediği birçok etkinlik kayyımlar aracılığıyla dayatılmak istenmişti. Bu niyet tutmadı elbette. Kapatılan gazetelerin yerine yeni gazeteler yayın hayatına başladı. Tiyatrocular yeni tiyatrolar kurdu. Siyasal kurumlar bütün tehditlere, badirelere rağmen alanı boş bırakmadı. Sivil toplum örgütleri mesela, belediyelerin görevini üstlenerek birçok alanda faaliyet yürüttü. Bu karanlık günlerde şehrin medarı iftiharı, yegane sevinç kaynağı Amedspor, bütün baskılara göğüs gererek ayakta kaldı. Ve belediye seçimlerini yine Diyarbakır halkı kazandı. Çünkü hükümetin niyet ettiği karşılık bulmadı. Çünkü hayat ya da Diyarbakır, dışarıdan dayatılanı kabul etmiyor.

Hêlîn Bozarslan'ın, Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı'nın katkılarıyla hazırlayıp yayınladığı "Kapı" ve "Bîrgeh", 2016'da ilan edilen OHAL dönemi ve Diyarbakır'a odaklanıyor. Diyarbakır için bir bellek oluşturuyor. Bu belleğin içinde sıkıntılı zamanların yanı sıra umut da çıkarılacak dersler de var. Kapsamlı, özenli ve oldukça zor koşullarda hazırlandığına kısmen de olsa tanık olduğum kitaplar, bir dönemin zulüm pratiğini bellekte diri tutmanın önemini kavramaya davet ediyor.

NOT: Kapı ve Bîrgeh kitapları, [email protected] adresinden ücretsiz olarak temin edilebilir.

QOSHE - 'Kapı' ve 'Bîrgeh' - Vecdi Erbay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

'Kapı' ve 'Bîrgeh'

54 1
26.04.2024

Hêlîn Bozarslan'ın hazırladığı "Kapı" ve "Bîrgeh-Bellek Almanağı" (j&j Yayınları) kitaplarını karıştırıyorum. Önüme çıkan fotoğraflar ve metinler, beni 2016'da gerçekleşen darbe girişimine ve kimi hatıralara götürüyor. Birçok tanıdık mekan ve sima gözümün önünde bu hatıralarla canlanıveriyor. Mesela emek verdiğim imc tv ve Hayat Tv, çalışmaları hakkında haber yaptığım Sarmaşık Derneği ile birçok etkinliğine katıldığım Dicle Fırat Kültür Sanat Derneği. Ve diğerleri. Diğerleri, yani Diyarbakır'da faaliyet yürüten ve Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile kapısına mühür vurulan 53 sivil toplum kurumu ve basın yayın kurumu.

2016'da gerçekleşen darbe girişimini, babamla birlikte televizyondan izlemiştik. Üç askeri darbe görmüş babam, bir süre sonra, "Böyle darbe mi olur?" diyerek uyumaya gitmişti.

Böyle darbe olmazdı elbette ama ortada bir belirsizlik olduğu muhakkaktı ve bu belirsizlik hali daha tehlikeli bir durumun varlığına işaret ediyordu. Özellikle 12 Eylül 1980 darbesi pratiğinden biliniyor, darbe yapanların öncelikli hedefleri arasında solcular ve Kürtler yer alıyor. Yine öyle mi olacaktı? Darbe yapmak girişiminde bulunanlardan çok solcular ve Kürtler mi darbe alacaktı?

Evet, öyle oldu.

Hükümet, "FETÖ" ismini uygun gördüğü darbe girişimini "Allah'ın bir lütfu" olarak değerlendirdi. İlan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile birlikte, sadece FETÖ ile mücadele etmekle yetinmedi, bütün Türkiye'yi yeniden dizayn etme fırsatı buldu. FETÖ'nün siyasi kanadına dokunulmazken sol partiler ve oluşumlar ağır baskılara maruz kaldı. Kürtler ise katmerli bir baskıyla karşı karşıya kaldı. Kürt siyasetçilerinin bir kısmı sürgüne çıkmak durumunda kalırken diğerleri hapsedildi. Sosyal ve sanatsal faaliyet yürüten kurumların hepsinin kapılarına kilit vuruldu. OHAL darbesi en çok Kürt illerinde varlığını hissettirdi. Çünkü OHAL insanları........

© Gazete Duvar


Get it on Google Play