menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

1920’ler; Ankara-İstanbul arası otomobille 75-80 saat!

86 2
29.10.2025

Cumhuriyetimizin 102’nci yıl dönümünde Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarını saygı ve minnetle anıyorum...

1920’lerin ilk yılları… TBMM açılmış, Cumhuriyet ilan edilmiş; Türkiye Cumhuriyeti emekleyen bebek gibi… Ama onu koruyup kollayacak hamisi yok, ihtiyaç da duymuyor zaten, kaldı ki böyle bir şeyi istemiyor da. Onu koruyup kollama arzusunda olanların niyetleri kötü, bu topraklarda gözleri var.

İçeride de hainler var. Kendilerinin rahatı için Anadolu’yu başkalarına, başka devletlere bırakmaya dünden razı birileri var.

Cumhuriyet, bir kurtuluş mücadelesinin, bir kurtuluş savaşının meyvesi, emperyalizme bir başkaldırı. Hem de yıllar sonra bile Dünya’ya örnek olmuş bir başkaldırı.

Üzücü olan Türk halkının bir kısmının bu başkaldırıyı ve elde edilen zaferi önemsiz gibi görmesi. Bundan daha üzücü olan ise bu şekilde düşünenlerin sayısının giderek artması.

Bu kendiliğinden olmuyor; birileri bulundukları konuma Cumhuriyet sayesinde ulaştıklarını bile idrak edemeyip sürekli olarak Cumhuriyeti kötülemekle meşgul.

Toplumun küçük bir kesiminde eskiden beri zaten var olan, verilen örtülü mesajlarla adeta daha da pekişmesi için gayret gösterilen “Ne var yani bunda, Cumhuriyet o kadar önemli mi ki” düşüncesi son yıllarda giderek daha çok taraftar buluyor.

Birileri herhalde sanıyor ki Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk bu ülkeyi güle oynaya kurdu; zaten cephe bile görmemiş, İstanbul dışına hiç çıkmamış bir Osmanlı paşasıydı! Adeta bir eli yağda, bir eli baldaydı! Yıktı Osmanlıyı, “işgüzarlık edip” Türkiye Cumhuriyetini kurdu! Osmanlı İmparatorluğunu Atatürk’ün yıktığını ve yerine Türkiye Cumhuriyetini kurduğunu düşünenleri mantıklı olmaya çağırsam işe yarar mı acaba:

“Bir Osmanlı paşası, koskoca(!) imparatorluğu yıkıyorsa, demek ki o imparatorluk artık zaten koskoca değildi. Sakın o imparatorluk zaten yıkılmaya yüz tutmuş, hatta yıkılmıştı da elde kalan bir avuç Anadolu toprağını tümüyle kaybedilmek üzereyken geri alıp bir ülke yaratan Atatürk olmasın!”

Cumhuriyete burun kıvıranların çoğu gerçeği bilmiyor ve bunlar için cehalet deyip geçilebilir. Üzüntü veren, gerçeğin böyle olmadığını bildiği halde Cumhuriyeti önemsiz göstermeye kalkışanlar.

Biraz önce de vurguladım; daha acı olan ise bunu yapanlar sahip oldukları koltuklarda Atatürk ve silah arkadaşları sayesinde oturmaktalar.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyeti kurana kadar nasıl büyük zorluklar atlattığını, nasıl büyük askeri zaferlere imza attığını zaten biliyoruz. O zaferler geride kaldığında ülke ne haldeydi dersiniz...

Yanmış, yıkılmış, neredeyse tüm varlıklarını kaybetmiş; yoksul bir toprak parçası. Elde avuçta hiçbir şey yok. Yıkılmış Osmanlının borçları da ayrı bir yük. Kaldı ki Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlının borçlarını üstlenmeyebilirdi de. Ama Osmanlının borçlarını da........

© Ekonomim