1950’lerin sonunda her gece bir ‘radyo gazetesi’ programı yayınlanır, hep de şu cümleyle bitermiş:

“Bu akşamki Radyo gazetesinin okunması burada sona erdi.”

Sekiz kelimelik bu kısa cümle için “Temiz Türkçe midir?” diye soruyor Refik Halid Karay. Sizce?

Refik Halid, Türkçenin Tadı ve Ahengi‘nde şöyle cevaplıyor kendi sorusunu:

“Evvela içinde iki ‘bu’ vardır; ayrıca ‘sona erdi’ şivesiz bir Türkçedir; ‘sona erdi’ demek için, gazetenin uzun sürmesi lâzımgelir, bir çeyrek saat, hattâ on dakika değil! ‘Bu akşamki’ gazetenin dünkü ve yarınkı olmayacağı tabiidir veya erdiğini bildirirken ‘burada’ demek de abestir. Kim uyduruyor bunları? Kimsenin kulağı duymuyor, ‘Bırakın bu saçmaları!’ diyemiyor mu?”

Bu incelikleri düşünmeden iyi yazı yazılamaz, editörlük de yapılamaz.

“Kim uyduruyor bunları?” diye sormuş Refik Halid. Peki mesela şunları kim uyduruyor:

“Kars’ın Digor ilçesinde 9 Ağustos’ta, 80 yaşındaki Dilber Alınak, yürüyüş yaptığı sırada Ekrem Aybi tarafından saldırıya uğradı.”

“Cizre’de polis Enes Aydemir tarafından tecavüze uğrayan ve bunun mücadelesini veren S.S.,’ye dava açıldı. S.S., şikayet için gittiği karakolda ise polislerin ölüm tehdidine maruz kaldı, darp edildi.”

Ne demektir ‘tarafından saldırıya uğramak’? Ne demektir ‘tarafından tecavüze uğramak’? “Ekrem Aybi’nin saldırısına uğradı”, “Enes Aydemir’in tecavüz ettiği” demeyi bile beceremiyor musunuz? Diliniz bu kadar mı kirlendi, dilinizin tiksinç olmasını umursamayacak kadar mı geçtiniz kendinizden, dilinizin pislik saçtığını farkedemeyecek kadar mı yoksunsunuz, yoksunuz?

‘Darp etti’ demek gazeteci için yüz kızartıcı suçtur, yüz karasıdır, yüzsüzlüktür. (Niye böyle olduğunu şurada anlatmıştım: ‘Darp etti’ gazetecilik için teslim bayrağıdır.)

“Kültür mekânları, yaşadığımız dünyaya dair kişisel değer yaratma potansiyelini çoğaltan belirlenmiş noktalardaki dinamik alanlardır.”

Efendim?!

“11 yılı aşkın süredir trenlerin yolcu almadığı bu yapının ne zaman açılacağı ve nasıl hizmet vereceği uzun süredir merak konusu olmaya devam ediyor.”

Boş tekrara ne gerek var, ‘uzun süredir’ deyince ‘olmaya devam ediyor’ safradır. Yazıcılarımız safralarını okurun üstüne kusmamalıdır.

“Farklı malzemelerin kombinasyonuyla inşa edilen konut projesi…”

Proje inşa edilmez, inşa edilen konuttur. En son ne zaman sözlüğe baktınız acaba, bir sorun kendinize. Kubbealtı Lugati şöyle tanımlıyor ‘proje’yi:

“1. Yapılması düşünülen şeyin zihinde tasarlanan şekli, tasarı.
2. Gerçekleştirilmesi düşünülen bir işin yapılma düzenini, yapımı sırasında tâkip edilecek yolu gösteren hususların bütünü, bunların yazıya geçirilmiş şekli.
3. Bir binâ veya makine yapımında yapacaklara yol göstermek üzere hazırlanan, hesâba dayalı plan, resim ve çizimler topluluğu.”

Bütün kelimelerin bulamaç halinde birbirine geçtiği bir dille yazarak mesela proje inşa etmeyi “uzun süredir iştahla, utanmadan sürdürmeye devam ediyorsunuz”.

Gazetelerimiz, internet sitelerimiz, radyolarımız, televizyon kanallarımız bunun gibi, hatta daha beter cümlelerle, berbat Türkçe örnekleriyle dolu.

‘Dili Seven Dikenine Katlanmaz’ köşesinde 57 yazı yazdım, Türkçenin kötü kullanımına örnekler verdim, doğrusunun nasıl olabileceğini aklım erdiğince göstermeye çalıştım. Bu yazıları okuyanlar görmüştür, gazetecilerimiz öyle kötü, öyle hoyrat kullanıyor ki Türkçeyi, o kadar bilmiyorlar ki yazı yazmayı, haber yazmayı, röportaj yazmayı… Hayret ediyorum bu fenalıkları nasıl sürdürebildiklerine, vurdumduymazlıklarına. Uyaranlar varken üstelik…

Refik Halid üstadımız bir şey daha soruyor, isyanla: “Kimsenin kulağı duymuyor, ‘Bırakın bu saçmaları!’ diyemiyor mu?”

Eleştirdiğim yazarların, muhabirlerin adını belki bir işe yarar diye verdim birçok örnekte, uyarı işlevi görür diye… Muhabirlerimiz artık öğrenecekleri bir şey kalmadığını, işlerini gayet iyi yaptıklarını düşünüyor olmalılar. Halbuki malları meydanda. Ama meydandaki mal sadece muhabirlerin değil, editörlerin de ipliğini pazara çıkarıyor. Muhabirler kadar editörler de sorumludur bu fenalıklardan, saçmalıklardan. Muhabir ya da yazar berbat bir yazı getirse bile editördedir onları yayınlama yetkisi, sorumluluğu.

Gazeteciliğimizde editörlük hiçbir zaman çok güçlü olmadı. Diyelim Sait Faik, Yaşar Kemal, Refik Halid ayarında, onlarla aşık atabilecek editör çıkmadı. Onlardaki cevheri gören editörler oldu, ama metinlerini elden geçirecek kudrette editör? Fakat şimdi hiç olmadığı kadar kötü durumdayız. Gördüğüm kadarıyla editörlük ölmüş, öldüğünün farkında bile değiliz galiba ya da önemseyen yok bu ölümü, leşi ortada duruyor iğrenç görüntüsü, kusturucu kokusuyla.

“Bırakın bu saçmaları” diyenlere de kulak asmıyor gazetecilerimiz. Geçen yılki yazılardan birinde şöyle demiştim:

Ey sevgili bilinçli okur, diline sahip çık, okuduğun yazının yazarından, editöründen güzel Türkçe talep et, her gün et. Kötü Türkçeyle yazılmış yazıların, sözlerin yer aldığı gazeteleri, televizyon kanallarını, internet sitelerini, bunların yöneticilerini uyar, onlardan güzel Türkçe talep et, her gün et. Yazarını, editörünü yoktur senden başka terbiye edecek. Nasıl çürük mal satanları, haksız ya da yanlış uygulamaları, bunların sorumlularını teşhir edip sosyal medyada bir baskı yaratmaya çalışıyorsan, dili çürütenlere, istikrarlı olarak yanlış kullananlara da aynısını yap. Yanlışları, biçimsizlikleri, bunların sorumlusu yazarları, mecraları teşhir et. Kolay gelsin.”

Diline sahip çıkan, güzel Türkçe talep eden en az bir okur olduğunu biliyorum. Okurumuz Berna Kalav takip ettiği bir gazeteyi uyardığını, ama hiç ciddiye alınmadığını yazmıştı, ‘Dile Gelenler’ bölümünde yayınlamıştım.

Olsun, yılmak yok. Bilinçli, duyarlı okurdan başka kimse terbiye edemez muhabiri, yazarı, editörü.

Arkadaşım Rana Alpöz’ün kızı Eylül Gürtuna pek küçükken şahane bir kelime icat etmiş: güzeltmek. Düzeltmekle güzelleştirmenin bileşimi. Tam da editörlerin işini tanımlayan bir kelime. Editörlerimiz ne düzeltebiliyor, ne güzelleştirebiliyor, ne de utanabiliyor. Gazetecilerimiz, editörlerimiz kendilerini güzeltmekle işe başlamalı.

QOSHE - Bırakın bu saçmaları, güzeltin kendinizi - Mustafa Dağıstanlı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bırakın bu saçmaları, güzeltin kendinizi

14 23
17.12.2023

1950’lerin sonunda her gece bir ‘radyo gazetesi’ programı yayınlanır, hep de şu cümleyle bitermiş:

“Bu akşamki Radyo gazetesinin okunması burada sona erdi.”

Sekiz kelimelik bu kısa cümle için “Temiz Türkçe midir?” diye soruyor Refik Halid Karay. Sizce?

Refik Halid, Türkçenin Tadı ve Ahengi‘nde şöyle cevaplıyor kendi sorusunu:

“Evvela içinde iki ‘bu’ vardır; ayrıca ‘sona erdi’ şivesiz bir Türkçedir; ‘sona erdi’ demek için, gazetenin uzun sürmesi lâzımgelir, bir çeyrek saat, hattâ on dakika değil! ‘Bu akşamki’ gazetenin dünkü ve yarınkı olmayacağı tabiidir veya erdiğini bildirirken ‘burada’ demek de abestir. Kim uyduruyor bunları? Kimsenin kulağı duymuyor, ‘Bırakın bu saçmaları!’ diyemiyor mu?”

Bu incelikleri düşünmeden iyi yazı yazılamaz, editörlük de yapılamaz.

“Kim uyduruyor bunları?” diye sormuş Refik Halid. Peki mesela şunları kim uyduruyor:

“Kars’ın Digor ilçesinde 9 Ağustos’ta, 80 yaşındaki Dilber Alınak, yürüyüş yaptığı sırada Ekrem Aybi tarafından saldırıya uğradı.”

“Cizre’de polis Enes Aydemir tarafından tecavüze uğrayan ve bunun mücadelesini veren S.S.,’ye dava açıldı. S.S., şikayet için gittiği karakolda ise polislerin ölüm tehdidine maruz kaldı, darp edildi.”

Ne demektir ‘tarafından saldırıya uğramak’? Ne demektir ‘tarafından tecavüze uğramak’? “Ekrem Aybi’nin saldırısına uğradı”, “Enes Aydemir’in tecavüz ettiği” demeyi bile beceremiyor musunuz? Diliniz bu kadar mı kirlendi, dilinizin tiksinç olmasını umursamayacak kadar mı geçtiniz kendinizden, dilinizin pislik saçtığını farkedemeyecek kadar mı yoksunsunuz, yoksunuz?

‘Darp etti’ demek gazeteci için yüz kızartıcı suçtur, yüz karasıdır, yüzsüzlüktür. (Niye böyle olduğunu şurada anlatmıştım: ‘Darp etti’ gazetecilik için teslim bayrağıdır.)

“Kültür mekânları, yaşadığımız dünyaya dair kişisel değer yaratma potansiyelini çoğaltan belirlenmiş noktalardaki dinamik alanlardır.”

Efendim?!

“11 yılı aşkın........

© Diken


Get it on Google Play