menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bir Türk’ün, bir Kürt’ün yurttaşlık hakkını savunması…

77 0
03.04.2024

Son derece basit görünen gerçeklerin toplumlarca kavranması on yıllar alabilir. Örneğin ABD’de, ahalinin ve devletin, siyahların da beyazlar gibi ‘insan’ olduğunu kabullenmesi bir asırdan uzun sürdü ve hâlâ anlamakta zorlananlar var. Ya da bir inancın sofusuna bir diğeri ile ‘eşit’ olduğunu anlatmak, bugün de hiç kolay değil. Bakın, 2024’te ve tüm dünyanın gözü önünde, İsrail’in dinci-ırkçı idaresi, Filistin ahalisine ‘insan olmayan’ muamelesi yapıyor ve milyarlarca insan bunu canlı yayında seyrediyor. Belki ilgisiz görünecek, ancak dün İstanbul’un göbeğinde bir apartmanın bodrum katlarında çıkan yangında 29 işçinin ölmesi ve bu felaketin ülkede ciddi bir gündem haline gelmeyecek oluşu da ulusal sınırları aşan ‘eşitsizlik’ belasının sonuçlarından biri.

Sınıfsal aidiyetten kaynaklanan ile kimliklerden kaynaklanan sömürü ve ayrımcılığın ayrı ele alınamayacağı, muhtelif sömürü biçimleri arasında yüksek duvarlar örülemeyeceği kanısındayım. Her ne kadar, Kürtler’den hazzetmediğini açıkça söyleyemediği için Kürt sorunu ile ‘iltisaklı’ olanlara kolayca ‘kimlikçi’ sıfatını uygun gören (ve bu durumun hiç fark edilmediğini zanneden!) kimi ‘sol standartları enstitüsü’ memurları, o duvarı örmeye çalışsa da. Kürt sorunu, Kürtlerin sorunu değil. Bir Kürt’ün eşit yurttaşlık talebi ve mücadelesi de, yalnızca Kürt’ün eşit yurttaşlık mücadelesi değil. Kürt’ün yaşadığı bir hak ihlali, ülkeye yurttaşlık bağı ile bağlı olan her bir yurttaşın sorunu. Hakkı yok sayılan, bir Kürt ya da Kürt ya da bir diğeri, o hakkı yurttaş olarak talep ediyor. ‘Diğerinin’ hakkına sahip çıkmak, bir bütün olarak anayasal yurttaşlığa sahip çıkmak anlamına gelir.

Bıkıp usanmadan yinelemekten yanayım: Adalet, ‘bir gün bana da gerekir’ saikiyle savunulmaz; adalet değerli bir ilke olduğu için, toplumun bir arada yaşayabilmesinin güvencesi olduğu için, ‘ahlaklı olmak öyle gerektirdiği için’ savunulur. Bir başkasının hakkını savunmak ahlakî bir tercihtir. Eğer yurttaşlıktan söz ediyorsak, bir zorunluluktur. “Bir gün bana da gerekebilir” diyerek adalet talep etmek, en hafif tabirle, ayıptır. Bir insan kendisini diğeriyle ‘ahlaklı’ olduğu için eşit görür, görmeli. Eşitlik mücadelesi bu yüzden çok önemli ve ‘cezasızlık’, ‘ayrımcılık’, ‘sömürü’ gibi dünya genelinde baş belası olan olguların kaynağı, eşitsizliktir. Bu yüzden, aynı kaynaktan beslenen sınıf mücadelesi ile benlik mücadelesi birlikte verilmeli. Eşcinsele saldırana göz yuman hukuk, Kürt’e ayrı muamele yapan hukuk, sosyaliste göz açtırmayan hukuk ve o işçilerin o bodrum katında güven içinde çalışmasını sağlamayan hukuk, aynı hukuk.

Abdullah Zeydan konusu:

Baharın müjdecisi nasıl toprağa düşen cemre ise Türkiye’de bir seçimin ilk belirtisi de ‘Kürtler filanca ile anlaşmış’ dedikodusudur. Kişisel olarak, bir seçim sürecinin başladığını/yaklaştığını bu ifadeyi işitince anlıyorum. Oysa bu ifade sahiplerinin hemen hepsi, şu ya da bu konuda, şu ya da bu düzeyde, iktidar ile anlaşıp işbirliği yaptı yıllar içinde. Bundan sonra........

© Diken


Get it on Google Play