menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkiye ve Sudan: geleceği birlikte yazmalı-IV

14 3
22.12.2025

2019 Sudan’ında, emperyalizmin hazırladığı koşulların halkı sürüklemesi neticesinde, el-Beşir Hükûmeti’nin askerî darbe ile devrildiğini, demokrasiye geçiş sürecinin ise emperyalizmin telkinleri ile kurgulandığını geçen hafta yazmıştım.

Sudan’ın sivil vitrinli geçici askerî yönetimi, “Yasama Konseyi”nin kuruluşunu erteleyince, adalet ve reform talep eden halk hareketleri 2020’ye damgasını vurdu. Halk hareketleri ve ekonomik sıkıntılarla boğuşan Sudan Geçici Yönetimi, 31 Ağustos 2020’de Darfur, Güney Kordofan ve Mavi Nil’deki isyancılarla Juba Barış Antlaşması’nı imzaladı; Darfur soruşturmasında Uluslararası Ceza Mahkemesi ile işbirliğini kabul etti; hatta, Ekim 2020’de “din ve devlet işlerini birbirinden ayırma niyeti”ni açıkladı.

Tüm bunlar, emperyalist Batı’da Sudan’daki iç çatışmaları sona erdirecek olumlu gelişmeler olarak yorumlandı. Dahası, Sudan Geçici Yönetimi, İbrahim Anlaşmaları’nı imzalayacağını ve İsrail’i tanıyacağını da açıklayınca ABD, Ekim 2020’de -aklınca ödüllendirdiği- Sudan’ı, terörü destekleyen devletler listesinden çıkardı.

2020 Juba Barış Antlaşması, bir milis ordu olan Hızlı Müdahale Kuvvetleri (RSF) dâhil, tüm milis askerlerin Sudan Silahlı Kuvvetleri’ne (SAF) entegre edilmesini esasa bağlamıştı. İç ve dış güçlere para karşılığı silahlı hizmet sunan, başına buyruk bir “savaş ağalığı” görünümündeki RSF’nin, bu işlevini kendiliğinden terk etmesi akla uygun değildi. Aralarında gizlice anlaşan RSF ve SAF’ın asıl niyeti, birlikte yeni bir darbe yapmak idi; bunun için ise sivil siyasi kanadın Juba Antlaşması ile, bir süreliğine uyutulması gerekiyordu.

Diğer taraftan, 200 bin mevcudu olan SAF ile 70 ila 150 bin arasında değişken mevcudu bulunan RSF arasında da henüz belirginleşmemiş bir rekabet vardı ve ülke, silahlı güçlerin hasım olacağı bir iç savaşa doğru yürüyordu. Rekabetin altında yatan asıl mesele; siyasi elitlerin, SAF generallerinin ve RSF liderlerinin doğrudan kontrol ettikleri ekonomik kaynakların paylaşımında çatışma yaşanıyor olmasıydı. İlk aşamada, SAF ve RSF, siyasi elitlerin kontrolündeki ekonomik kaynaklara el koyma konusunda uzlaşmıştı, ama doğru zamanı bekliyorlardı.

2020’de tüm dünyaya yayılan KOVİD-19 pandemisi, Sudan’ın ekonomik zorluklarını artırdı. Dahası, 2021’de Etiyopya’nın Tigray bölgesinden yaşanan çatışmalar, Sudan’a sığınmacı akınına yol açınca, Sudan ile Etiyopya, gerilim yaşadı. Bu durum, SAF ve RSF’nin siyasi kanadın ekonomik varlıklarına el koymak için yapacakları askerî darbenin ertelenmesine yol açtı.

2021’de Sudan’ın ekonomisi epey bozulmuş ve kişi başı reel gayri safi yurt içi hasılası (GSYİH), 3 bin 700 dolara (dünya 190’ıncılığına) geriledi. 15-24 yaş arası genç işsizlik oranı ise yüzde 36’yı buldu. Bu........

© Aydınlık