Daha önce çiftçilerin gelirlerini etkileyen toprak, iklim, fiyat düzeyi, devletçe yapılan edimler ve şans faktörü üzerinde durulmuş ve bunların hemen bütünüyle çiftçinin denetimi dışında olduğu belirtilmişti. Çiftçinin gelirini etkileyen altı küme etmenin sonuncusu olan yönetim ise büyük ölçüde onun kendi elindedir. Çiftliğini istediği gibi örgütleme ve işletme olanağı vardır. Yetiştireceği satılacak ürünlerin cinsini ve miktarını, işletmede yer vereceği hayvanların cinsini, sayısını ve niteliklerini kararlaştırabilir. Bitkisel ürünlerin ve hayvanların nasıl yetiştirileceğini, işgücü ve donanımın kullanım şeklini belirleyebilir.

İşletmenin örgütlenme ve işleyiş şeklinin parasal başarı üzerinde büyük etkisi vardır. Toprak, iklim, fiyatlar ve devletle olan ilişkiler açısından benzer koşullarda olan çiftçilerin kazançları arasında büyük farklar olması olağan bir durumdur. Bunun nedeni de işletmelerin örgütlenme ve yönetim şeklidir.

Kırsal alana doğru yapılan bir yolculukta birbirine yakın yerlerde çok farklı ürünlerin yetiştirildiği göze çarpar. Şeftali bahçesine bitişik ekin tarlaları, onun ilerisinde bir süt hayvancılığı işletmesi, sebze bahçeleri, zeytinlikler yan yana ve iç içedir. Yurdumuzda pek az işletmenin bütün arazileri bir arada bulunur. Mülk araziler bile parçalı ve dağınıktır. İşletme büyüklüğü sabit değildir. Kira ve ortakçılık yoluyla işletmeler yıldan yıla büyür, hatta küçülebilir. Bu dağınık yapı içinde toprak özelliklerinin bir örnek (homojen) olması beklenemez. Ürün çeşitliliği ve farklı işletme tiplerinin bir arada olması önemli sebeplerinden birisi budur.

Çiftçilerin yaşı, eğitim durumu, bilgi ve becerisi, aile yapısı, kişisel tercihleri farklıdır. Bazıları yeniliklere yatkındır. Bazıları ise riske girmekten kaçınır. Bütün bu etmenler teknik ve ekonomik başarıyı etkiler.

İşletme birkaç yıl boyunca başarılı olarak işletilmiş ise, bitkisel ve hayvansal üretim şubeleri ve onlarla birlikte kullanılan donanım işletmenin içinde bulunduğu koşullara uygun hale getirilmelidir.

Arazisi yetersiz olan işletmeler aile işgücünü yeterince değerlendirebilmek için sebze ve meyve yetiştiriciliği gibi emek yoğun üretim dallarına yer verir. Arıcılık, kümes hayvancılığı gibi arazi istemeyen üretim dalları da seçenek olabilir. Ancak bu sonuncular için gerekli yatırım ve işletme sermayesinin bulunması güçtür.

Yeterli araziye sahip işletmeler işgücü temin edemedikleri için mekanizasyona yönelmektedir. Tahıllar, pamuk, mısır, ayçiçeği, şekerpancarı gibi ürünler makineli tarım yapılarak geniş alanlarda yetiştirilebilir. Genellikle işletmelerimizin bünyesine uygun hayvancılık şubesi mevcut olmadığından üretim deseninde yem bitkileri pek yer almaz. Münavebeye yer verilmediği için gübre ve su kullanarak verimi artırma yoluna gidilir. Gübreleme ve sulamanın bilinçsizce yapıldığı durumlar vardır. Toprak koruma önlemleri göz ardı edildiği için çoraklaşma ve erozyon artar. Su yetersizliği yaygınlaşır.

Özetle birkaç yıl boyunca parasal kazanç sağlayan bir çiftçi, yılın önemli bir bölümünde aile işgücünü ekonomik olarak kullanmaya elverecek bir iş hacmine erişmelidir.

Bitkisel üretimde; toprak işleme, ekim/dikim, gübreleme, sulama, ilaçlama, çapalama, budama, aşılama, hasat, taşıma, depolama, ambalaj, satış/pazarlama gibi pek çok uygulama yapılmaktadır. Bu işlemlerin sırasıyla ve zamanında yapılması önemlidir. Yapılan her uygulamanın verim ve kazançta yol açtığı artış, o uygulama için yapılan masraftan fazla olmalıdır. Gübreleme, ilaçlama, sulama, çapalama gibi bakım işlerinin hepsinde hesaplı davranmak gerekir. Halk deyimiyle, “yapılan işin, harcı borcunu ödemelidir.” Bütün ekonomik faaliyetler için geçerli olan “Azalan Getiri Yasası” tarımda erken bir evrede ortaya çıkar. Ekonomik optimum noktası uygulama sonucu elde edilecek fazladan gelirin, o uygulama için yapılan ek masrafa eşit olduğu noktadır. Bu noktadan sonra kullanılan girdi toplam gelirin azalmasına yol açar. Ekonomik optimum noktası girdi ve ürün fiyatlarına göre değişir. Ürün fiyatı sabit iken girdi fiyatı artarsa daha az girdi kullanmak gerekir. Girdi fiyatları sabit kalırken ürün fiyatı artarsa daha fazla girdi kullanılabilir.

Kısacası parasal bakımdan başarılı olmak için işletme, bitki ve hayvan yetiştiriciliği ile ilgili teknik bilgiler işletmecilik ilkelerine bağlı kalarak yönetilmelidir. Unutmayalım, kaptanın iyisi fırtınalı denizde belli olur.

QOSHE - Yönetimin kazanca etkisi - Cengiz Çakır
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yönetimin kazanca etkisi

19 4
23.04.2024

Daha önce çiftçilerin gelirlerini etkileyen toprak, iklim, fiyat düzeyi, devletçe yapılan edimler ve şans faktörü üzerinde durulmuş ve bunların hemen bütünüyle çiftçinin denetimi dışında olduğu belirtilmişti. Çiftçinin gelirini etkileyen altı küme etmenin sonuncusu olan yönetim ise büyük ölçüde onun kendi elindedir. Çiftliğini istediği gibi örgütleme ve işletme olanağı vardır. Yetiştireceği satılacak ürünlerin cinsini ve miktarını, işletmede yer vereceği hayvanların cinsini, sayısını ve niteliklerini kararlaştırabilir. Bitkisel ürünlerin ve hayvanların nasıl yetiştirileceğini, işgücü ve donanımın kullanım şeklini belirleyebilir.

İşletmenin örgütlenme ve işleyiş şeklinin parasal başarı üzerinde büyük etkisi vardır. Toprak, iklim, fiyatlar ve devletle olan ilişkiler açısından benzer koşullarda olan çiftçilerin kazançları arasında büyük farklar olması olağan bir durumdur. Bunun nedeni de işletmelerin örgütlenme ve yönetim şeklidir.

Kırsal alana doğru yapılan bir yolculukta birbirine yakın yerlerde çok farklı ürünlerin yetiştirildiği göze çarpar. Şeftali bahçesine bitişik ekin tarlaları, onun ilerisinde bir süt hayvancılığı işletmesi, sebze bahçeleri, zeytinlikler yan yana ve iç içedir. Yurdumuzda pek az işletmenin bütün arazileri bir arada bulunur. Mülk araziler bile parçalı ve dağınıktır. İşletme büyüklüğü sabit değildir. Kira ve ortakçılık yoluyla işletmeler yıldan yıla büyür, hatta küçülebilir. Bu dağınık yapı........

© Aydınlık


Get it on Google Play