1918 yılı Ekim ayına gelindiğinde Osmanlı Devleti mağlûp olmuş ve Ekim ayı sonunda Mondros Mütarekesi’ni imzalamış ve savaştan çekilmişti.

Mütareke hükümlerine göre İtilaf devletleri kuvvetlerine teslim olması gereken Fahreddin Paşa buna yanaşmadı. Kızıldeniz’de demirleyen bir İngiliz torpidosu mütareke şartlarını ve Medine’ye ait maddeyi kendisine bildirdiği halde Paşa buna uymadı. İstanbul Hükümetinin Mondros Mütarekesi’ni tebliğ etmek üzere gönderdiği bir yüzbaşıyı da Medine’de tuttu ve İstanbul’a cevap vermedi.

Bir yandan İngilizler, bir yandan Medine’yi kuşatmış olan Şerif Hüseyin’in kuvvetleri ısrarla Medine’nin bir an önce teslim edilmesini istiyorlardı. Paşa da bunları sürekli reddediyor:

“-Ben Hazreti Peygamberin kabrini kendi elime gayri müslimlere terk edemem” diyordu.

İstanbul Hükümeti İngilizlerin baskısı üzerine padişahın imzasını taşıyan yeni bir teslim emrini Adliye Nazırı Haydar Paşa ile Medine’ye gönderdi. Fahreddin Paşa bu emri de dinlemedi. Askerlerin çoğunun hasta olmasına, cephane, ilaç, yiyecek ve giyecek stoklarının bitmesine rağmen direnmeyi sürdürdü.

Ancak Fahreddin Paşa, sonunda kendi subaylarının da baskısı ile teslim olmaya razı oldu. Ama vicdanı ve imanı bu karara da karşı geldi. Paşa Ravza-i Mutahhara dediğimiz Hz. Peygamberin türbesi yakınındaki bir medreseye giderek bir yere gitmeyeceğini ve şehri teslim etmeyeceğini bildirdi.

Fakat yardımcısı ve diğer karargah subayları tarafından “böyle devam ederse Paşa’yı yaşatmazlar” endişesi ile bir toplantı sırasında birliğindeki söz konusu astları tarafından tutuldu ve 10 Ocak 1919’da hep birlikte teslim oldular. Böylece de paşaya bir zarar verilmesinin önüne geçtiler.

Fahreddin Paşa teslim edilince, İsyancı Araplar 13 Ocak 1919’da Medine’ye girdi. Böylece Mondros Mütarekesi’nden yetmiş iki gün sonra Medine teslim oldu.

İngilizlerin “Türk kaplanı” dediği Fahreddin Paşa 27 Ocak’ta savaş esiri olarak Mısır’a gönderildi.

Fahreddin Paşa 5 Ağustos 1919’da tutulduğu Mısır esir kampından Malta’daki esir kamplarına gönderildi. 8 ay sonra Ankara hükümetinin gayretleriyle 8 Nisan 1921’de Malta’dan kurtuldu. Dönüşünde 24 Eylül 1921’de Millî Mücadele’ye katılmak için Ankara’ya geldi.

Mustafa Kemal Paşa tarafından Fransızlarla çetin mücadele yürütülen Güney Cephesinde görev aldı. Antep, Urfa, Maraş ve Adana’nın verdiği şanlı mücadeleye katılan subayların seçilerek milis kıyafetle bölgeye gönderilmesini ve mücadelelerini organize etti. Güney cephesi kapanınca 9 Kasım 1921’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin Afganistan-Kâbil Elçiliğine atandı. 12 Mayıs 1926’da görevinin sona ermesi üzerine yurda döndü.

5 Şubat 1936’da tümgeneral Fahreddin Paşa Silahlı Kuvvetler’den emekli oldu. 22 Kasım 1948’de vefat etti ve İstanbul’da Rumelihisarı’na defnedildi.

Fahreddin Paşa ile ilgili çalışmalar yapan Feridun Kandemir, Paşa ile son zamanlarda sık sık görüşmüş ve yaşadıklarını yazmaya çalışmıştır. Bu çalışmalar sırasında bir gün Kandemir, özellikle Medine müdafaası sırasında yaşadıklarını bizzat kendisinin yazmasını, bu yaşananlardan gelecek nesillerin çok önemli dersler ve sonuçlar çıkarabileceğini söyleyince Fahrettin Türkkan Paşa ona mütevazılığın en güzel örneklerinden birini göstererek şöyle demiştir:

-“Evladım, o bir görevdi. Bize verilmişti. Biz görevimizi yaptık ve o iş orada bitti…”

Fahreddin Paşa Harbiye’nin, Harbiyelilerin, ordumuzun, milletimizin ve bütün Müslümanların gurur duyacağı abide şahsiyetlerimizden biridir.

Ruhu şad olsun!

QOSHE - Fahreddin Türkkan Paşa -2 - Cemalettin Taşkıran
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Fahreddin Türkkan Paşa -2

7 0
11.01.2024

1918 yılı Ekim ayına gelindiğinde Osmanlı Devleti mağlûp olmuş ve Ekim ayı sonunda Mondros Mütarekesi’ni imzalamış ve savaştan çekilmişti.

Mütareke hükümlerine göre İtilaf devletleri kuvvetlerine teslim olması gereken Fahreddin Paşa buna yanaşmadı. Kızıldeniz’de demirleyen bir İngiliz torpidosu mütareke şartlarını ve Medine’ye ait maddeyi kendisine bildirdiği halde Paşa buna uymadı. İstanbul Hükümetinin Mondros Mütarekesi’ni tebliğ etmek üzere gönderdiği bir yüzbaşıyı da Medine’de tuttu ve İstanbul’a cevap vermedi.

Bir yandan İngilizler, bir yandan Medine’yi kuşatmış olan Şerif Hüseyin’in kuvvetleri ısrarla Medine’nin bir an önce teslim edilmesini istiyorlardı. Paşa da bunları sürekli reddediyor:

“-Ben Hazreti Peygamberin kabrini kendi elime gayri müslimlere terk edemem” diyordu.

İstanbul Hükümeti İngilizlerin baskısı üzerine padişahın imzasını taşıyan yeni bir teslim emrini Adliye Nazırı Haydar Paşa ile Medine’ye gönderdi. Fahreddin Paşa bu emri de dinlemedi. Askerlerin çoğunun hasta olmasına, cephane, ilaç, yiyecek ve giyecek stoklarının bitmesine rağmen direnmeyi sürdürdü.

Ancak Fahreddin Paşa, sonunda kendi subaylarının da baskısı ile........

© Anayurt


Get it on Google Play