Bu yazı aslında sosyo-ekonomik bir yazı olarak kurgulandı.

Alışılagelen bir mühendislik yazısı değil.

Matematiksel algoritma, nümerik veri, fonksiyon, hipotez, teori, denklem, eşitlik veya ispat aramayın.

Teknik açıdan kıymet-i harbiyesi de var diyemem.

Başlayalım,

Günümüz yazarları gibi ben de işin kolayına kaçayım da Google'a bir “ilm-i sima” yazayım.

“Yüz okuma” sanatıdır. Çin, Babil ve Mezopotamya dönemlerinde kullanılmış.

Alın kısmı: Zihin potansiyeli,

Göz ile ağız arası: Mizaç

Çenenin şekli ve büyüklüğü: Canlılık ve fiziki güç hakkında bilgi verir.

Bizde de Abdülhamit döneminde kullanıldığı sık sık söylenir. Sarayda Enderun’da çalışacak iç oğlan adaylarının eli, ayağı, gözü ve kulağı ilm-i sima uzmanları tarafından incelenirmiş.

Ona göre enderuna alınırlarmış.

Aslında tüm bunlara gerek var mı bilmem.

Atalarımız “sıfatını seveyim” diyerek işi kökten halletmiş.

Halkımız ezelden beri ilişkilerini fiziksel özellikler üzerinden tanımlamış.

“Yüzünde Nur Yok, Uzak Dur” demiş mesela.

Bunları bildiği halde “Çil Çil Altın” hikayelerine dayanamıyor.

Dengiz İnşaatın modelini de bilmiyor değil.

Kandırıldığını o da biliyor ama, Nasrettin hocanın hikayesindeki “ya

tutarsa” şiarıyla ırzına geçilmesine izin veriyor.

İş tutmayınca da,

“Bir kereden bir şey olmaz” deyip kulağının üstüne yatıyor.

Eskişehir bu konuda diğer kentlere göre çok daha şanslı.

En azından, “bir kereden bir şey olmaz demeyerek” “ALPU OVASI YÜKSEK ENERJİLİ KÖMÜR MADENİ PROJESİNDEN” tarım havzalarını kurtardı.

Zehirlenmedi, arpa-buğday yerine “yüksek enerjili kömür” yiyen insanlar türemesine izin vermedi.

Banu Bozdemir’in yazdığı, Yüksel Aksu’nun yönettiği, 2001 Yeşilçam yapımı “Entelköy Efeköy’e Karşı” filmi bu konuya yıllar önce dikkat çekmişti.

Film, uluslararası bir şirket ve yerli “tabela” ortakları tarafından Efeköy’e yapılması planlanan Termik Santrale karşı çıkan sıfatı düzgün, yüzü nurlu, samimi, doğaya aşık, ağaçları korumak isteyen, çevreci, doğayla dost insanların işbirlikçi olarak tarif edilip düşmanlaştırıldığı ve gerçekleri anlatan ve komşularını uyaran kendi köylüsünü de “aşırı” olarak adlandırıp dışladığı bir hikayeyi anlatıyor.

İnsanını, doğasını, çevresini ve devletini korumak isteyenlerin, nasıl ötekileştirildiği, devlet sopasıyla nasıl hizaya getirilmek istendiği gözler önüne seriliyor.

Allahtan hakimler var da, filmin sonunda “yürütmeyi durdurma” kararı ile zehir saçacak olan termik santralden vazgeçiliyor.

Erzincan İliç halkı ve yetkilileri keşke bu filmi izleseydi.

Küçük avantalara vermeseydi güzelim topraklarını.

Aynı termik santral Eskişehir’e de yapılmak istendi. Buğday deposu Alpu Ovası'nın ortasına yapılacak olan santral ve kömür madeni için Alpu halkı ile birlikte, belediye elinden geleni yaptı ve yürütmeyi durdurma kararı aldırdı.

Aynı şekilde Mihalgazi ve Sarıcakaya bölgesine yapılmak istenen Altın ve Gümüş Madeni projesi de yine kent yetkilileri ve bölge halkı tarafından verilen gayretle, mahkeme eliyle iptal edildi.

Eskişehir Halkının “Akl-ı Kamil” ve Akl-ı Selim olması, bilimi rehber edinen yöneticilerinin olması, yıllardır yüksek katlı binaya izin vermemesi ve önceki imarı 15 kat olan Batıkent bölgesi gibi bölgeleri 3-4 kata indirmesi, diğer şehirlerin yaşadığı “kentsel iflas” sorununu yaşamasını engelledi.

31 Mart kazanımlarım devamı için bir dönüm noktası.

Diğer şehirlerden her konuda açık ara önde olduğu ve koruduğu şehrini,

korumaya devam edecek mi?

Sayısını bilmediğim kadar başkan adayı var.

Karar vermek zor olabilir.

Ben bir yol önereyim vatandaşa.

Belediye başkan adaylarının yüz hatlarına bakarak, yetkinlik analiz ile buna karar verebilirler.

Kim “iyi”, kim “daha iyi”, anlarlar.

Hangi aday insanından, doğasından, kentinden yana, hangileri değil.

Kolaylıkla anlayabilir.

Adayların ne dediğine bakmasınlar.

Yüzlerinde yılların yarattığı tecrübe çizgilerinin asaletine baksınlar.

Kalplerindeki nurun oluşturduğu yüz hatlarını incelesinler.

Beyinlerindeki düşün dünyasının yarattığı iyilik gamzelerine baksınlar.

Şefkat çizgileri arasınlar.

Azgın rekabetin ve hırsın yarattığı değil de, dayanışmanın yarattığı merhamet detaylarına dikkat etsinler.

Televizyonun sesini kıssınlar.

Sadece izlesinler.

Yaşam felsefesi ile yıllar içinde şekillenen,

Alın yapısına,

Çene yapısına,

Göz ile ağız arasına,

Elmacık kemiklerine,

Dudaklarına,

Baksınlar.

Kimler “enerjisi yüksek kara elmas yerin altında bedavadan yatıyor”

diyerek topraklarının ırzına geçecek, kim onları koruyacak?

Kimler şahsi çıkarını öne çıkaracak, kim halkının ve şehrinin çıkarını?

Kimler Kıbrıs’ın sokaklarında gezecek, kim Eskişehir’in sokaklarında?

Kimler şirketlerinin çıkarını savunacak, kim kentini savunacak?

Kimler şehrini beton yığınına çevirecek, kim organik hayatı savunacak?

Kimler kendi arsalarının imarını arttıracak, kim vatandaşının

ekonomisini düzeltecek?

Kimler şehrini yağmalayacak, kim durduracak?

Kimler şirketleri için teşvik peşinde koşacak, kim şehrinin teşvikleri peşinde koşacak?

Bu satırları yazarken, Erzincan İliç’te yaşanan siyanürlü maden faciası haberleri sürekli televizyonda dönüyor.

Aklıma hemen madencileri destekleyen, karşı çıkanları geri zekalı sayan meşhur hocamız da gelmiyor değil.

Neyse,

Siyanür havuzu patlamış.

Topraklar siyanürle zehirlenmiş.

İnsanlar kayıp.

Hayvanlar can çekişiyor.

Zehirli su, Keban’a ve Fırat’a doğru ilerliyor.

İnşallah Harran’a ulaşmaz diye dua ediliyor.

10 milyon metreküp, 16 milyon ton siyanürlü toprak.

Siyanürün zararı yok, doğada da siyanür var, diyenlerin hiç biri

korkusundan kayan toprağın yakınına bile yaklaşamıyor.

Haberlere göre İliç’de yaşayanlar ve konuyla ilgili olanlar siyanüre karşı çıkılmaması karşılığında bir şekilde ikna edilmiş.

Yine bir seçim geldi.

Eskişehirli, “Çil Çil Altın” veya “Yüksek Enerjili Kara Elmas” hikayeleri ile bir şekilde ikna edilecek mi?

Ne yapsın Eskişehirli?

Kendisi bilir tabi ki, ama ben yine de bir fikir vereyim.

Adayların yüz hatlarına ve sıfatlarına bakarak seçimleri yapsınlar.

Kim seni savunacak, kim madenimiz yer altında yatıyor diyenleri.

QOSHE - Eskişehir’in İlm-i Siması ve çil çil altını - Prof. Dr. Gökhan Arslan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Eskişehir’in İlm-i Siması ve çil çil altını

49 0
29.02.2024

Bu yazı aslında sosyo-ekonomik bir yazı olarak kurgulandı.

Alışılagelen bir mühendislik yazısı değil.

Matematiksel algoritma, nümerik veri, fonksiyon, hipotez, teori, denklem, eşitlik veya ispat aramayın.

Teknik açıdan kıymet-i harbiyesi de var diyemem.

Başlayalım,

Günümüz yazarları gibi ben de işin kolayına kaçayım da Google'a bir “ilm-i sima” yazayım.

“Yüz okuma” sanatıdır. Çin, Babil ve Mezopotamya dönemlerinde kullanılmış.

Alın kısmı: Zihin potansiyeli,

Göz ile ağız arası: Mizaç

Çenenin şekli ve büyüklüğü: Canlılık ve fiziki güç hakkında bilgi verir.

Bizde de Abdülhamit döneminde kullanıldığı sık sık söylenir. Sarayda Enderun’da çalışacak iç oğlan adaylarının eli, ayağı, gözü ve kulağı ilm-i sima uzmanları tarafından incelenirmiş.

Ona göre enderuna alınırlarmış.

Aslında tüm bunlara gerek var mı bilmem.

Atalarımız “sıfatını seveyim” diyerek işi kökten halletmiş.

Halkımız ezelden beri ilişkilerini fiziksel özellikler üzerinden tanımlamış.

“Yüzünde Nur Yok, Uzak Dur” demiş mesela.

Bunları bildiği halde “Çil Çil Altın” hikayelerine dayanamıyor.

Dengiz İnşaatın modelini de bilmiyor değil.

Kandırıldığını o da biliyor ama, Nasrettin hocanın hikayesindeki “ya

tutarsa” şiarıyla ırzına geçilmesine izin veriyor.

İş tutmayınca da,

“Bir kereden bir şey olmaz” deyip kulağının üstüne yatıyor.

Eskişehir bu konuda diğer kentlere göre çok daha şanslı.

En azından, “bir kereden bir şey olmaz demeyerek” “ALPU OVASI YÜKSEK ENERJİLİ KÖMÜR MADENİ PROJESİNDEN” tarım havzalarını kurtardı.

Zehirlenmedi, arpa-buğday yerine “yüksek enerjili kömür” yiyen insanlar türemesine izin vermedi.

Banu Bozdemir’in yazdığı, Yüksel Aksu’nun yönettiği, 2001 Yeşilçam yapımı “Entelköy Efeköy’e Karşı” filmi bu konuya yıllar önce dikkat çekmişti.

Film, uluslararası bir şirket ve yerli “tabela” ortakları tarafından Efeköy’e yapılması planlanan Termik Santrale karşı çıkan sıfatı düzgün, yüzü nurlu, samimi, doğaya aşık, ağaçları........

© 12punto


Get it on Google Play