menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

1991 travması; aynı eşik, aynı tuzak!

32 1
20.11.2025

Bahçeli'nin üç arkadaşını alıp İmralı'ya gitmeye niyet etmesi siyaseti fena karıştırdı.

Eski ülküdaşı Dervişoğlu, “Salın gitsin” dedi ama cümle alem gitmeyeceğini biliyor. Bütün derdi Meclis komisyonunu köşeye sıkıştırmak ve milletvekillerinin biran önce Öcalan'ın huzuruna çıkmasını sağlamak!

Eli kanlı terörist Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmi muhatabı haline gelsin ki, başladığı bu tehlikeli oyunda merhale kaydetsin.

Kürsüde kendince kritik bir taktik manevra yaptı; bunun istediği sonucu verip vermeyeceğini yarın öğreneceğiz. Komisyondan çıkacak kararın siyasette görünenin çok ötesinde etki yapacağını tahmin etmek için müneccim paketinden sigara yakmaya gerek yok.

Türkiye gibi siyasi hafızası ateş ve külle dolu bir memlekette Öcalan ile muhataplığın sadece telaffuz edilmiş olması bile Kürtçülerin ve hizmette kusur etmedikleri emperyalist efendilerinin; Cumhuriyetten, Cumhuriyet devrimlerinden, Türk milletinden nefret eden artık kim varsa cümlesinin elini tarihte hiç olmadığı kadar güçlendirecektir.

Tablo ortada:

İktidarın hemen hiçbir manevra alanı kalmadı. Ekonomik ve sosyal buhran memleketi kelimenin tam anlamıyla cendere içine soktu; meselelere ideolojik bakan taban yoruldu, her seçim öncesi rantını yediği güvenlik siyasetinin getirisi bitti.

Yurdum insanının sabır taşı çatladı, çatlayacak.

Ama “Kürt taşı” olduğu yerde duruyor.

Tayyip Erdoğan öteden beri neo hamidyen rejimini tahkim edebilmek için bu taşı oynamaya pek hevesli. Üstelik ne kadar riskli olduğunu da biliyor. Öyle ki burada yanlış adım atarsa 2002'den sonra ilmek ilmek dokuduğu sistem bir anda çökebilir.

Ancak şimdilik rahvan gitmeyi tercih ettiğini söyleyebiliriz.

Peki ya CHP?

Özgür Özel, Tayyip Erdoğan için “Derenin derinliğini MHP’ye ölçtürecek, kendisi yine kenara çekilecek” dedi ama meselenin ciddiyetinin ne kadar farkında?

Öcalan ve İmralı meselesinde sürekli top çevirdiği için CHP'nin siyasi pozisyonunu tam olarak anlayabilen neredeyse kimse yok.

Biz tarihe notumuzu düşelim. Kendimizce ikaz ve ihtar edelim, belki nazarıdikkate alır, diyelim ve devam edelim.

Hafızayı beşer nisyan ile malul olsa da Türkiye'de siyasetin hafızası sandığımızdan daha güçlü.

1991 yılı...

SHP lideri Erdal İnönü, 20 Ekim'de yapılan genel seçim öncesinde Kürtçülerin yeni partisi HEP’le ittifak kurmuş, daha doğrusu HEP’li bağımsız adayları SHP listesinden Meclis’e taşıma kararı almıştı.

Kürtçülerin siyasi temsiliyle şiddet sarmalının ve terörün ortadan kalkacağı gibi Türkiye'nin gerçekleri ile örtüşmeyen bir yaklaşımı vardı. Kürt meselesinde “siyasi kanalların” açılması gerektiğine inanıyordu. Böylece hem demokratik bir adım atmanın, hem de merkez solun insan hakları duyarlılığına yaslanan bir siyaset inşa etmenin mümkün olduğunu düşünüyordu.

Ama Türkiye’deki siyaset bu okumadan son derece uzaktı. Mesele memleketin........

© 12punto