Kimse bizi OUT etmeden, kendimizi IN edelim!
Kurumsal hayatta “güvende olduğunu sanmak” kadar riskli bir şey yok. İşinde mutlu olmadığı hâlde harekete geçmeyen ve nereden başlayacağını bulamayan çok arkadaşımız var. Bugün en iyisi olabilirsin, yarın kapıdan ilk çıkan. Farkı yaratan tek şey, sürekli oyunda kalmak. Outplacement gelmeden, kendi onboarding’ini yaratmak artık bir zorunluluk.
Kurumsal hayatta çalışanlar veya yeni başlayanlar için bu İngilizce kavramlar çok tanıdık. Hele kariyerinde yolu insan kaynaklarından geçenler için, günde en az birkaç kez duyulan kelimeler. Duymayanlar için:
Onboarding, yeni başlayan çalışanları hızlı ve sağlıklı şekilde işe adapte etmek için yapılan tüm tanıtma ve oryantasyon süreçleridir. Yeni başlayanlar birikir; sayı “yeterli” seviyeye ulaşınca şirketteki hedefler, değerler ve organizasyon yapısı anlatılır. Her departman kendini tanıtır; bolca dinleme, tanışma ve not alma dönemidir.
Outplacement ise kulağa daha havalı gelse de kimsenin yaşamak istemediği bir durumu ifade eder: Günlük dilde “Bu şirkette yolun sonuna geldin” demektir. Türkçesi şu: İşten çıkarılan çalışanların yeni bir kariyer inşa etmesine yardımcı olan, üstelik maliyeti şirketin karşıladığı bir hizmettir. O güne kadar iş görüşmesine gitmene bozulan ya da “Ben ayrılıyorum” dediğinde kriz çıkaran yöneticiler, bu kez senden habersiz sana “güle güle” der. Sonra da CV hazırlama ve mülakat eğitimleriyle sana destek olur. “Maalesef pozisyon kapandı ama bu deneyimi başka yere taşıyana kadar........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein