Cumhuriyet Gazetesi'nin epeyce yıl önceki pazar ekinde, vatanımın gururu Fazıl Say ile yapılmış bi söyleşi okuduk. Tam sayfa yer verilmiş, doyurucu bi sohbet idi bu, özetle.
Söyleşiye ait fotoğrafların birinde Fazıl Say'ı, kedileriyle, masa başında, elinde kalem ve önünde 2 adet büyükçe nota defteri ile görüyorduk.
Üstad, beste yapıyordu yani.
Beste, piyano başında mı yapılır sandınız?
***
Giresun'un onuru Ahmet Kaçar'ı ise, elinde ud, şiir yazarken gördüm bi gün.
Rahmetli adam, eskimiş kırık-dökük udundan almaya çalıştığı bi notacık sesle, yarım kalmış bi şiirinin dizesine sözcük kondurmaya çalışıyordu.
Okyanusun büyüklüğüne bakar mısınız? Ahmet Amca'mızın ud çalabildiğini sanmıyorum. Kesin olan; yalnızca nota bilgisi olduğuydu.
Hayret ettim, şaşakaldım, büyülendim, ağzımı açamadım?
Zaten üstad o aradığı sözcüğü bulabildi mi o an, emin diğilim? Kalem demeye bin tanık isteyen bi kurşunkalemle, kağıt demeye iki bin tanık isteyen bi kağıda apar topar bi not yazıp yanımıza gelip oturdu, o kadar.
Şiir, kalemle mi yazılır sandınız?
***
Bu büyük iki sanat insanının yanında toz zerreciği kadar anca kıymeti bulunan, zurnanın son deliğigillerden Gürsel Ekmekçi kardeşinizse, bi 15 yıl kadar evvel, 12 tane Giresun türküsünü çok sesli hale getirirken, elinde bi hesap makinesi taşır idi, nota defterine ilaveten.
Bu işin bi matematiği vardır çünkü.
Armonize işi, çalgıyla mı edilir sandınız?
***
İnsanlık tarihin görüp göreceği en büyük komutan, en eşsiz devlet adamı, en erişilmez sanatsever Mustafa Kemal Paşa da böyle biriydi.
Piyanosuz beste yapanlar, ud ile şiir yazanlar, hesap makinesiyle armonize edenler grubunun açık ara en önde yürüyeniydi.
Türkiye Cumhuriyeti'ni daha Bandırma Vapuru'nda kurduğunu, aydınlanma devrimlerini düşman 50 km ötede Sakarya'ya değin gelmişken planladığını, bi yandan Büyük Taarruz'u beklerken diğer yandan kadın hakları konusunda kararlar aldığını, henüz doğru düzgün okul yokken öğretmen maaşlarının düzeyini belirlediğini dünya alem biliyo...
Bitek, aramızdaki nankörler bilmiyo...
***
10 Kasım'a bu duygularla giriyoruz.
Bilendikçe bileniyoruz, yasta falan diğiliz.
Atatürk'ü Allah'a, geri kalanını Atatürk'e borçlu olduğunu bilerek yaşayanlardanız.
Tıpkı, 2014 yılının 10 Kasım'ında, manevi huzurunda söylediğimiz şarkı gibidir yüreğimiz;


Geçmiş diğil bugün gibi
Yaşıyorum hâlâ seni
Sen hep benim yanımdasın


Gündüzümde gecemdesin
Çalınmasın söylenmesin
Sen benim şarkılarımsın.

QOSHE - Kırık Dökük Ud - Gürsel Ekmekçi
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kırık Dökük Ud

6 10
08.11.2023

Cumhuriyet Gazetesi'nin epeyce yıl önceki pazar ekinde, vatanımın gururu Fazıl Say ile yapılmış bi söyleşi okuduk. Tam sayfa yer verilmiş, doyurucu bi sohbet idi bu, özetle.
Söyleşiye ait fotoğrafların birinde Fazıl Say'ı, kedileriyle, masa başında, elinde kalem ve önünde 2 adet büyükçe nota defteri ile görüyorduk.
Üstad, beste yapıyordu yani.
Beste, piyano başında mı yapılır sandınız?
***
Giresun'un onuru Ahmet Kaçar'ı ise, elinde ud, şiir yazarken gördüm bi gün.
Rahmetli adam, eskimiş kırık-dökük udundan almaya çalıştığı bi notacık sesle, yarım kalmış bi şiirinin dizesine sözcük kondurmaya çalışıyordu.
Okyanusun büyüklüğüne bakar mısınız? Ahmet Amca'mızın ud çalabildiğini sanmıyorum. Kesin olan; yalnızca nota bilgisi olduğuydu.
Hayret ettim, şaşakaldım, büyülendim, ağzımı açamadım?
Zaten üstad o........

© Yeşilgiresun


Get it on Google Play