Unumu eleyip, eleğimi astığım vakitleriydi profesyonel iş yaşamımın. Bi tür ''hadi bu son'' diyerek, elbet bi de ''emeklilik'' gün sayımı doldurmaya katkısı olur düşüncesiyle biraz, henüz yeni döndüğüm şehrimdeki bi avm'nin genel müdürlüğünü üstlendimdi.
Ayrıntıyı boş verin, anlatmaya değmez, kaldı ki neredeyse 20 yıl olmuş, unuttum ben de zaten çoğunu...
Bari şuncağızını bilmelisiniz. İlginç bi ''alışveriş'' sistemi vardı bu işyerinin. "Alış" denen şey gayet normal yürürken, "veriş" diye bi kavram yoktu misal. Hemen hemen hiçbi yere ödeme yapılmadığı için, ben ve kıymetli personelim de asla maaş alamıyorduk.
En sonunda, yeni aldığım, gıcır gıcır arabamı satmıştım, çoluğuma çocuğuma bakabilmek için.
Şehrin yarısından alacağım var derken, işkembeden sallıyorum mu sanıyorsunuz?
***
Gerçi çok da önemli diğildi parası pulu. Ben orada büyük bi zevkle çalıştım. İşverenleri de halen sever, sayarım.
Arabam helal-ü hoş olsun.
Ve hakkımdır bu yönüyle tepeden bakmak; üstü kalsın!
***
Söylemesi ayıp falan diğil, bundan sonra alçakgönüllü olanın aklına şaşarım şu şehirde; üç görkemli icraat yapmıştım o avm'de;
1) Binbir çeşit kültür-sanat etkinliğiyle işyerimin çehresini değiştirmek örneğin. (2000 kişi civarındaki günlük müşteri sayısını 12.000'e yükseltmeyi başarmıştım)
2) Giresun'a Burger King'i getirmek örneğin. (El sıkışmıştım bölge müdürü olan sevgili Uğur kardeşimle. Tabelayı bile takmıştık. Hazırlığa başlamıştı o dünya devi kurum açılış için. Fakat, benim istifam sonrası ne oldu, inanın halen bilmiyorum, o mağaza avm'ye diğil, ana caddemize açıldı)
3) Migros'un avm'mize gelmesini sağlamak örneğin. (Giresunlu görgüsüz patronlar bilmez, bi süpermarketle nasıl anlaşılır? Ciro üzerinden yüzde bilmemkaç kira bedeli, genel giderlere m2 hesabı katılım payı... Carrefour deneyimimden yararlanıp, hepsini tamamlamıştım)
***
Giresunlu işveren, müdürüne imza attırmayı da bilmez maalesef. Profesyonel olamaz hiçbiri. Bizim avm'miz ile Migros'un avukatları sözleşme imzalarken ben yan odadaydım niyeyse? Tetikte bekledim hep. Son anda bi "gol" atmasınlar diye.
Atmadılar, sağolsunlar. En başta ne konuşulmuşsa uydular.
Şimdi, bana yapılanı yapmıyorum ben. Bilgi Yurdu'muzun imzalarını, gerektiğinde, o birimin yetkilisine attırıyorum.
***
Ne var ki, kurumuma yedirmesem de asıl golü ben yiyecektim. Anlatıyorum, durun az.
İmzalaşma bitimi, benim odamda Migros ekibi ile keyif çayı içiyorduk. Dedim ki;
-''Beyler nihayet herşey tamam. Hadi hayırlı olsun. Bakın kaç aydır emek çektik bu konuda, sizler de ben de. Şehrimin iş insanını ikna etmek dünyanın en güç işidir. İmanım gevredi. Tek bişi istiyorum şimdi Migros'tan. Bizim avm'mizin kültür faaliyetleri kapsamında, şehrimizin çok büyük bi şairi var, O'nun şiir kitabını bastıracam, lütfen finansör olun. Söz verdim ama tutamadım bi türlü. Benim böyle bi bütçem yok malesef''...
Dediler ki;
-''Ooo ne demek, tamam Gürsel Bey''..
***
Olmadı. Olamadı. O kitap bastırılamadı.
O çok büyük şair, ''Dayımoğlu'' namlı Bahtiyar Öztürk amcamızdı. Bana emanet ettiği şiir dosyasını bigün;
-''Beceremedim'' diyip geri verdiğim an yerin dibine girdim. Nefret ettim iş hayatının kaypaklıklarından. Yavaş yavaş çekildim o yaşamdan zaten.
Pis herifler!
***
Ne kadar zaman geçti üzerinden, emin olamıyorum. Ulu çınar devrildi bigün. 4 Mart 2014'ü gösteriyordu takvim. Aziz Nesin'lerin, Yaşar Kemal'lerin arkadaşı Dayımoğlu vefat etmişti.
Acımız çok büyüktü.
***
Dünyadaki keyiflerin en ''ulusu'' idi Bahtiyar Amca'mızın;
- Masal Sanat Cafe'mizin kurdelasını kesmesi,
- İlk kitabım Baklava Desenli Ev'de adı geçen kahramanlardan biri olarak, ''kahramanlar çayı buluşmasına'' koşa koşa gelmesi,
- Her Yeşilgiresun yazıma başlarken ''eyvah Bahtiyar Amcam da okuyo bunları'' heyecanı yaşatması,
- Ve bencileyin bi garibanı çok sevmesi.
Yukarda Allah var, Ben de O'nu çok sevdim.
***
Şehrimin Add başkanlığını üstlendim daha sonra. Bu kutsal kurum o zamanlar yoz taşra siyasetinin merkezi diğildi. Hem sokak sokak vatan savunması yapıyorduk, hem de Ata'mızın en önem verdiği konuyla, kültür-sanatla direniyorduk karanlıklara!
Bu icraatlardan biri de Dayımoğlu'nun kitabını bastırmak oldu. Bu kez sıkı çalıştım, kimseler kandıramadı beni, sevgili kardeşim Kerim Aksu'nun ve değerli ağabeyim Uğur Karaibrahimoğlu'nun unutulmaz katkılarıyla yayımlamayı başardık, o bi türlü basılamayan kitabı.
Canım Bahtiyar Amca'ma gönül borcumu ödemiştim, kendisi göremese de.
Şükür, önsözünü ben yazdım, Add Giresun İl Başkanı sıfatımla. Kitap kapağına "Add Giresun Şubesi'nin bir kültür hizmetidir" ibaresini kondurdum.
Ki, en büyük onurumdur bunlar, iki kızıma kalacak en görkemli mirasımdır.
***
Ne yazık ki hayatımın en büyük kazığını Bahtiyar Amca'nın akrabalarından yedim. Evlatlarından diğil, yanlış anlaşılmasın.
Bunu da bi yerine yazın Giresun tarihinin!
Ne oldu şaşırdınız mı? Sonsuza dek susacağımı mı sandınız? Efendiliğimden sustukça ben, tepeme çıktınız iyice, yeter artık kardeşim.
Bu konuyu da yazacağım kimse merak etmesin, öyle benim olmadığım ortamlarda atıp tutmaya benzemez. Altına çamur yapışmaz.
Hodri meydan.
***
10. ölüm yıldönümünde karaladım bu yazıyı, içim halen buruk. Sen rahat uyu büyük ozan. Gürsel Ekmekçi sana minnettardır.
Allah'ım yattığın yeri nurla doldursun.

QOSHE - DAYIMOĞLU - Gürsel Ekmekçi
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

DAYIMOĞLU

7 11
06.03.2024

Unumu eleyip, eleğimi astığım vakitleriydi profesyonel iş yaşamımın. Bi tür ''hadi bu son'' diyerek, elbet bi de ''emeklilik'' gün sayımı doldurmaya katkısı olur düşüncesiyle biraz, henüz yeni döndüğüm şehrimdeki bi avm'nin genel müdürlüğünü üstlendimdi.
Ayrıntıyı boş verin, anlatmaya değmez, kaldı ki neredeyse 20 yıl olmuş, unuttum ben de zaten çoğunu...
Bari şuncağızını bilmelisiniz. İlginç bi ''alışveriş'' sistemi vardı bu işyerinin. "Alış" denen şey gayet normal yürürken, "veriş" diye bi kavram yoktu misal. Hemen hemen hiçbi yere ödeme yapılmadığı için, ben ve kıymetli personelim de asla maaş alamıyorduk.
En sonunda, yeni aldığım, gıcır gıcır arabamı satmıştım, çoluğuma çocuğuma bakabilmek için.
Şehrin yarısından alacağım var derken, işkembeden sallıyorum mu sanıyorsunuz?
***
Gerçi çok da önemli diğildi parası pulu. Ben orada büyük bi zevkle çalıştım. İşverenleri de halen sever, sayarım.
Arabam helal-ü hoş olsun.
Ve hakkımdır bu yönüyle tepeden bakmak; üstü kalsın!
***
Söylemesi ayıp falan diğil, bundan sonra alçakgönüllü olanın aklına şaşarım şu şehirde; üç görkemli icraat yapmıştım o avm'de;
1) Binbir çeşit kültür-sanat etkinliğiyle işyerimin çehresini değiştirmek örneğin. (2000 kişi civarındaki günlük müşteri sayısını 12.000'e yükseltmeyi başarmıştım)
2) Giresun'a Burger King'i getirmek örneğin. (El sıkışmıştım bölge müdürü olan sevgili Uğur kardeşimle. Tabelayı bile takmıştık. Hazırlığa başlamıştı o dünya devi kurum açılış için. Fakat, benim istifam sonrası ne oldu, inanın halen bilmiyorum, o mağaza avm'ye diğil, ana caddemize açıldı)
3) Migros'un avm'mize gelmesini sağlamak örneğin. (Giresunlu görgüsüz patronlar bilmez, bi süpermarketle nasıl anlaşılır? Ciro üzerinden yüzde........

© Yeşilgiresun


Get it on Google Play