Dünyada ve Türkiye’de kapitalist- modernist anlayışın yaşadığı kaos ve kriz hali her geçen gün biraz daha derinleşmektedir. Neyin nasıl gelişeceği tam olarak bilinmese de rıza toplumu süreklerinin, özgür bir yaşamın siyasetini görünür kılanların, demokratik toplumun geleneğini devriye eden toplumların ve yaşadıkları mekanlar, demokratik uygarlığın yeniden canlanacağı mekanlardır. Bu mekanlara “özgürlüğün kök hücresi mekanları” diyebiliriz. Kültürel direniş damarını devriye etmek, nahak zihniyetin dışına çıkmak ve toplumsal hakikatin değerleri ile ikrarlaşmak, farklılıkların demokratik birliğini esas almak, bütün zorluklara rağmen kendini yeniden inşa edebilmektir. Bu inşa süreci sadece ideolojik değil aynı zamanda paradigmasal bir inşa sürecidir ki, hakikat ve özgürlük arayışında olan bütün mekanlara delil olmaktadır.

Kapitalist güçler bölgedeki komün gücünü parçalamak için sürekli savaş halinde olurken, parçalanan komün gücünün tıpkı atom bombası gibi toplumsal bir enerjiyi açığa çıkaracağı da bilinen tarihsel bir hakikattir. Başta Kürtler olmak üzere Ortadoğu ve Mezopotamya’daki Aryenik halklar bu gücün günümüzdeki temsilcileridir. Dem, devran, bu komün gücün etkisindedir. Kaos sürecinde çıkışın alternatif paradigması, rıza toplumu anlayışının örgütsel, düşünsel, eylemsel mücadelesiyle olacaktır. An itibariyle toplumsal hakikatin, rıza toplumu paradigmasının doğum kapısı Rojava’da görünür olmuştur.

Kapitalizm kişileri ve toplumu parçalarken azgınlaşan üretimin sonucunda endüstriyalizm, dincilik, ırkçılık, cinsiyetçilik adeta en ücra yerleşkelere kadar yaşam alanı bulmuştur. Doğanın ve toplumun parçalanmasıyla beraber kültürel direniş damarı ve komün gücü zaman ve mekâna göre kendini güncelleyerek gelişmektedir. Aslında Ortadoğu ve Mezopotamya’daki ana çelişki; kapitalist uygarlık güçlerinin bölgeye hâkim olma savaşları ile bunlara karşı rıza toplumu süreklerinin komün gücünün mücadelesidir. An itibariyle demokratik toplumda saklı olan komün gücünü bünyesinde taşıyan, bunun mücadele araçlarını oluşturan, toplumsal değerleri halkla buluşturan, ahlakî ilkeleri doğru temelde yeniden canlandıran, kadını mürşidi kamilullah kabul eden, jin jiyan azadî hakikatini mekanlara delil eden Kemalettin. Bu kemalet günümüzde Kürtlerin demokratik siyaset anlayışı ile cümle canın stargahı durumundadır.

Ortadoğu ve Mezopotamya’daki devlet dışı kalmış toplumlar nahak zihniyetlerle sürekli doku sorunu yaşamışlardır. Binlerce yıldır iktidarcı zihniyetler tarafından sürekli baskı altına alınan, insanlık adına ilkleri yaratan bu coğrafyada ki hakikat arayışı, kendisine ait olan çalınmış toplumsal değerleri geri isteme mücadelesidir. İnsanlığın, komün gücünün, rıza toplumunun mücadele rezervleri bu güne kadar gelmiştir. Bölgenin otantik halkları, iktidara bulaşmayan ahlaki – politik inançlar direnişin rezervlerini, direniş kültürünü sürekli canlı tutmuştur. Direniş Kültürü toplumsallığı esas alan, bütün farklılıkların ikrarlı birliğine (konsensüs ilkesi)dayanan, ruhsal, zihinsel, bedensel bir ikrarlaşmanın ortaya çıkardığı ortak aklın meydan açmasıdır. Bu meydan arzuların, hayallerin, umudun, özgürlüğün, birliğin, dirliğin, kemalettin, zihniyetin bedenselleştiği, ruh ve bilinç kazandığı meydandır. Bu meydanda Avesta’dan ayetler, Zerdüşt’ten ahlaki kelamlar, Mani’den özgürlük arayışı, Demirci kawa’dan ateşin harlanması, Kerbala’da Hüseynî duruş, Bedrettin’de ortaklık paradigması, Baba İshak ‘ta birlik ruhu, Hacı Bektaş Veli’ de bilgelik, Baba Tahir’ de üryanlaşma Pir Sultan’ da, Seyit Rıza’da direniş ruhu, ikrara bağlılık ; Ana Fatma, Ana Naciye, Ana Sakine’den kadın kemaletî sürekli nur halindedir. Bu nur, sıtargahtır, zaningehtir. Bu nur, ışık, şevle, gelenek, özgürlük arayışıdır; yeni yüzyılda mazlumlara yol gösterecektir.

Türkiye’de devlet eksenli siyaset anlayışının temsilcileri, toplum eksenli siyaset anlayışını esas almak durumundadırlar. Aksi taktirde dönemsel olarak milletvekili ya da belediye başkanlığı kazanmak için yapılan kirli ittifaklar her geçen gün sistemi daha çok yıpratacaktır. Demokratik siyasetin öznesi olan, bunun araçlarını oluşturan öznelerle inşa edilecek siyaset anlayışı cümle canın derdine derman olacaktır. Yerel seçimler ve sonrasındaki uygulamalar bir eşiktir.

QOSHE - Özgürlüğün kök hücresi olan mekanlar ve toplumcu siyaset - Yazarlar
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Özgürlüğün kök hücresi olan mekanlar ve toplumcu siyaset

8 0
13.12.2023

Dünyada ve Türkiye’de kapitalist- modernist anlayışın yaşadığı kaos ve kriz hali her geçen gün biraz daha derinleşmektedir. Neyin nasıl gelişeceği tam olarak bilinmese de rıza toplumu süreklerinin, özgür bir yaşamın siyasetini görünür kılanların, demokratik toplumun geleneğini devriye eden toplumların ve yaşadıkları mekanlar, demokratik uygarlığın yeniden canlanacağı mekanlardır. Bu mekanlara “özgürlüğün kök hücresi mekanları” diyebiliriz. Kültürel direniş damarını devriye etmek, nahak zihniyetin dışına çıkmak ve toplumsal hakikatin değerleri ile ikrarlaşmak, farklılıkların demokratik birliğini esas almak, bütün zorluklara rağmen kendini yeniden inşa edebilmektir. Bu inşa süreci sadece ideolojik değil aynı zamanda paradigmasal bir inşa sürecidir ki, hakikat ve özgürlük arayışında olan bütün mekanlara delil olmaktadır.

Kapitalist güçler bölgedeki komün gücünü parçalamak için sürekli savaş halinde olurken, parçalanan komün gücünün tıpkı atom bombası gibi toplumsal bir enerjiyi açığa çıkaracağı da bilinen tarihsel bir hakikattir. Başta Kürtler olmak üzere Ortadoğu ve Mezopotamya’daki Aryenik halklar bu gücün günümüzdeki temsilcileridir. Dem, devran, bu komün gücün etkisindedir. Kaos sürecinde çıkışın alternatif paradigması, rıza toplumu anlayışının örgütsel, düşünsel, eylemsel mücadelesiyle olacaktır. An itibariyle toplumsal hakikatin, rıza toplumu paradigmasının doğum kapısı Rojava’da........

© Yeni Yaşam


Get it on Google Play