COP30 Belem: Aldatmaca sürüyor!
11 gün sürecek olan COP30 zirvesi 10 Kasım’da Belem’de (Brezilya) başladı. COP30, dünya liderlerinin Paris’te küresel ısınmayı sanayileşme öncesi seviyelerin 1,5 °C üzerinde sınırlamak için acil önlemler almaya karar verdikten on yıl sonra düzenleniyor.
Bu süreçte devletler ekonomilerini karbonsuzlaştırma konusunda başarısız oldular. 2024 yılında, küresel ortalama sıcaklıklar ilk kez sanayileşme öncesi seviyelerin 1,5 °C üzerine çıktı. Aynı yıl, dünya yüzeyinin üçte ikisi rekor sıcaklıklar yaşadı ve fosil yakıt emisyonları şimdiye kadarki en yüksek seviyelere ulaştı. Yakın ve geri dönüşü olmayan bir iklim çöküşüyle karşı karşıya olduğumuzun kanıtları artık çok açık. Karbon bütçesi ise neredeyse tükenmek üzere. Mevcut iklim bilimsel verileri mevcut emisyon oranıyla karbon bütçesinin sadece iki yıl yetebileceğini gösteriyor. Karbon bütçesinin aşılması ise küresel ısınmanın 1,5 °C’nin üzerine çıkacağı anlamına geliyor. (1)
Buna rağmen, daha önceki yıllarla kıyaslandığında, COP30 zirvesinin medyada çok daha az yer aldığına tanık oluyoruz. Özellikle de Türkiye’de görsel medyada konu neredeyse hiç ele alınmıyor: iklim yıkımı ve doğa tahribatı konuşulmasın isteniyor.
Dünyada küresel sermaye şirketlerinin güdümü altındaki medya ya konuya hiç değinmiyor ya da konuyu saptırarak veriyor. Öyle ki, BM Genel Sekreteri A. Guterres’nin “küresel ısınmanın 1,5 °C dereceye ulaştığını” duyurmasını şöyle manipüle ediyor:
“İnsanlık hedefini ıskaladı. İnsanlık başarısız oldu.”
Ekolojik yıkımdan insanlığı sorumlu tutan bu açıklama ilk bakışta tatmin edici gibi görünse de gerçeği yansıtmıyor. Çünkü bu açıklamayla bir kez daha insanların, bireylerin, sermayenin ve onun güdümündeki devletlerin öncülüğünde işlenen iklim suçlarını üstlenmeleri isteniyor. Böylece sermayenin işlediği suç gizlenmek isteniyor.
Gerçek çok farklı
Ayrıca “insanlık” kavramı, kaynak kullanımının yoğun olduğu şehirlerde yaşayan, tüketim odaklı yaşam tarzlarına henüz dahil olmamış milyarlarca insanı da içeriyor. Oysa Brezilya’da ve diğer Güney Amerika ülkelerinde yaşayan on milyonlarca yerlinin iklim değişikliğine neden olabilecek herhangi bir faaliyeti söz konusu değil.
Keza insanlık, kendi sağduyuları, özenleri ve bilgeliği sayesinde sermayenin ve onun güdümündeki ulus devletlerin doğayı tahrip eden politikalarına aktif olarak direnen milyonlarca doğaseveri de........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Daniel Orenstein
Beth Kuhel