Eminönü Meydanı’ndan başladığımız gezimize Roma döneminde Mese olarak adlandırılan Divanyolu Caddesi ve onu takip eden Yeniçeriler, Ordu ve Millet Caddeleri aksının Topkapı yönünde giderken kahir ekseriyetiyle sol tarafta kalan semtleri tanıtmayı tamamladık. Şimdi ise aynı aksın sağ tarafında kalan semtleri sizlere tanıtmaya başlıyoruz.

Balıkpazarı: İstanbul gibi bir şehrin hafızası maalesef her on yılda bir değişmekte. Bu muazzam şehir maalesef geçen yüzyılda yapılan ve doğruluğu ve yanlışlığı tartışılan imar çalışmaları ile siluetinden pek çok şeyi kaybetti. Eminönü'ne yolu düşen hemen hemen herkes gecen yıla kadar köprünün yanı başında bulunan otobüs duraklarının olduğu bölgenin de Eminönü Meydanına dahil olduğunu zanneder. Eski otobüs duraklarının, günümüzün ise Eminönü-Alibeyköy tramvay hattının Eminönü istasyonunun olduğu yer tarihte Balıkpazarı olarak adlandırılmaktaydı. Bu semtin tarihe karışması 1938’de, çok daha önceden kadro dışı bırakılmış ve kendi haline terkedilmiş olan Balıkpazarı Mescidi’nin meydan genişletilmesi bahanesi ile yıkılması ile başlamış, daha sonra ise 1950lerde açılan Ragıp Gümüşpala Caddesi ile devam etmiş ve en son da Eminönü-Unkapanı arasında yapılan sebze-meyve hali ile de nihayete ermiştir. Bölgede bulunan Balıkpazarı İskelesi ve pek çok tarihi bina da maalesef tarihe karışmıştır. Bölgede, bu semtin yok edilmesinden sonra inşa edilen ve faaliyetini 1986 senesinde Bedrettin Dalan'ın belediye başkanlığı zamanında yıkılmasına dek devam ettiren sebze-meyve halinin olduğu yer ise günümüzde park olarak halkın kullanımındadır. Bu semtten yadigâr kalan birkaç tarihi eser arasında yer alan ve Haliç Surları’nın bakiyesi olan ve Roma zamanından 1834 yılına kadar zindan olarak da kullanılmış olan ve alt katında Baba Cafer Türbesi diye bilinen bir kule, Evliya Çelebi'nin meşhur seyahatine başlamadan önce gördüğü rüyada kendisini içinde bulduğu Ahi Çelebi Camii ve sibyan mektebi ve Şeyh Abdürrauf Zindani Türbesi'dir.

Tahtakale: Eminönü alt geçidini kullanarak durmaksızın akan trafiğe takılmadan karşıya geçiyor ve akabinde de tarihi Mısır Çarşısı'nın yanındaki sokaklardan birine dalıyoruz. Daldığımız bu sokak bize Tahtakale’ye geldiğimizi haber veriyor. 80lere kadar karaborsa döviz işlemlerinin yapıldığı yer olmasıyla meşhur olan bu semt, çok eski zamanlardan beri iskele ve limanlara olan yakinliği sebebi ile ticaretin en canlı haline her daim şahitlik etmiştir. Semtin ismi hakkında iki rivayet olmakla beraber hangisinin doğru olduğu kesin olarak bilinememektedir. Birinci rivayete göre ismi “Taht el-kal'a” dan bozmadır. İkinci rivayet ise bir zamanlar bulunan ahşap bir sur kulesine halkın tahta kale ismini takmasından aldığı yönündedir. Semtte bulunan çok sayıdaki tarihi han günümüzde de ticaretin kalbinin attığı yerlerin başında gelir. Bu tarihi hanlar içinde bulunan Yağkapanı ve Balkapanı gibi hanlar ise bahsi geçen ürünlerin Osmanlı devrinde gümrük işlerinin yapıldığı yerler konumundaydılar. Semtte bulunan ve tarihi Fatih Sultan Mehmed devrine kadar giden Tahtakale Hamamı 19. yüzyıl sonuna kadar hamam olarak işletilmiş, önce 1894 depreminde, akabinde ise 1911 tarihinde gerçekleşen yangında zarar görmüş, daha sonra ise uzun sure depo olarak kullanılmıştır. 1990larin başında geçirdiği kapsamlı bir restorasyondan sonra ise bir ticaret merkezine dönüştürülmüş ve günümüze de bu halde ulaşmıştır. Semti süsleyen en önemli eser ise Sadrazam Rüstem Paşa tarafından 1565-1561 tarihleri arasında Mimar Sinan’a yaptırılan Rüstem Paşa Külliyesi'dir. Külliye camii, iki han, çeşme ve camii altında bulunan tonozlu depolardan müteşekkildir. Rüstempaşa Camii külliye ile beraber Hasırcılar Çarşısı’nda bulunan Halil Efendi ya da Kilise Mescidi’nin yerine inşa edilmiştir. İki merdiven ile sokak seviyesinden ana mekân katına çıkılan ve altı sütun üzerine oturan beş kubbeli son cemaat yeri olan camiide kullanılan ve camiinin kubbe altına kadar iç mekânının her yerini kaplayan mavi çinileri ise bizlere bir göz ziyafeti sunmaktadır. Yolunuz Eminönü'ne düşerse, Eminönü Meydanı’na bir taş atımı mesafede olan bu eşsiz esere bir göz atmanızı şiddetle tavsiye ederiz.

QOSHE - İstanbul'un tarihi semtleri (12) - Şafak Evcen
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İstanbul'un tarihi semtleri (12)

4 0
04.02.2024

Eminönü Meydanı’ndan başladığımız gezimize Roma döneminde Mese olarak adlandırılan Divanyolu Caddesi ve onu takip eden Yeniçeriler, Ordu ve Millet Caddeleri aksının Topkapı yönünde giderken kahir ekseriyetiyle sol tarafta kalan semtleri tanıtmayı tamamladık. Şimdi ise aynı aksın sağ tarafında kalan semtleri sizlere tanıtmaya başlıyoruz.

Balıkpazarı: İstanbul gibi bir şehrin hafızası maalesef her on yılda bir değişmekte. Bu muazzam şehir maalesef geçen yüzyılda yapılan ve doğruluğu ve yanlışlığı tartışılan imar çalışmaları ile siluetinden pek çok şeyi kaybetti. Eminönü'ne yolu düşen hemen hemen herkes gecen yıla kadar köprünün yanı başında bulunan otobüs duraklarının olduğu bölgenin de Eminönü Meydanına dahil olduğunu zanneder. Eski otobüs duraklarının, günümüzün ise Eminönü-Alibeyköy tramvay hattının Eminönü istasyonunun olduğu yer tarihte Balıkpazarı olarak adlandırılmaktaydı. Bu semtin tarihe karışması 1938’de, çok daha önceden kadro dışı bırakılmış ve kendi haline terkedilmiş olan Balıkpazarı Mescidi’nin meydan genişletilmesi bahanesi ile yıkılması ile başlamış, daha sonra ise 1950lerde açılan Ragıp Gümüşpala Caddesi ile devam etmiş ve en son da Eminönü-Unkapanı arasında yapılan sebze-meyve hali ile de nihayete ermiştir. Bölgede bulunan Balıkpazarı İskelesi ve pek çok tarihi bina da maalesef tarihe karışmıştır. Bölgede, bu semtin........

© Yeni Söz


Get it on Google Play