Hangi meyvelerin, hangi sebzelerin, hangi gıdaların neye iyi geldiğini, kaç bin yıldır millet olarak biliyoruz. Tabii ki bilim ve araştırmalar ilerledikçe ilmimiz de artıyor ve daha kaliteli beslenebiliyoruz.

Artık mesele istediğimiz gıdaları, istediğimiz zaman, istediğimiz kadar alamıyoruz.

Sokaktaki vatandaşa sorun, en son ne zaman kasaba gidip "ustam şuradan 1 kg kuşbaşı, 1 kg kıyma ve 1 kg kangal sucuk" ver demiştir?

Bir de bu alabildiklerimizi eritme meselesine değinelim. Sağlıklı yaşam gündemde ya!

Hangi egzersizin vücuda faydalı olduğunu cep telefonumuzdan ezberledik artık, en azından yürüyüşe çıkmanın ilk adım olduğunu öğrendik. Tabi, evdeki erkek gün boyu çalışmaktan gelir gelmez bayılmamışsa. Kadının hali çok daha zor. Hem evin işi, hem çocuklar, hem yemek pişir, hem para yetiştir, vah vah…

Ömür boyu 'mutlu olmak' için koşturmacalar!

Bir başka önemli olan konumuz üstümüzdeki kıyafet. Ne giyilir ne giyilemez, insanların önüne nasıl çıkılır, bunun çok önemli rolü vardır. Giyim konusunda çağdaş bir kültüre sahip olduğumuz için esasında sorun yaşamıyoruz.

Sorun burada içine sineni ve beğendiğini giyebilmek. Mesela ayakkabıyı rengine, tarzına, zevkine göre seçebilmek, cebindeki sınırlı parasına bakarak değil. İstediğini alabilmek ile "sadece alabileceğini almak" arasındaki farkı yaşayan insan bilebilir.

Bu aralar "hayvan sevgisi" pek de gündemde, bunun yanında doğayı da seviyoruz, gezip tozmayı da. Ne yapsın vatandaş "memleketin taşı toprağı altın" diye dolaşıp dolaşıp duruyor. Çoğunluğun kenara atacak bir kuruşu yok. Ayda bir altın alırım, saklarım bunlar 'ninni gibi' sözler. En iyisi eve git yat uyu en azından masraf çıkmaz.

Ne olacak tüm bu konular birbirine öyle karışmış ki kafa karışıklığı üst düzeyde. Bunlara rağmen sevdiklerimizi alaturka misali kendimizden fazla severiz.

Bu sabit bir duygu, öyle de kalacak. Yaşamak, sevdiklerin için yaşarsan güzeldir.

Maalesef (çok ama çok üzülerek yazıyorum) aynı zamanda da "yok olsam da kurtulsam" diyenler de sessizce çoğaldı.

Esasen tüm sorunların üstesinden gelinir, fakat üç nesil, (emekliler, çalışanlar ve öğrenciler) yaşadığı zamanın sorunlarını çözememiş ve "bencillik bariyerlere" sebep olmuşlar. Birinci grup "Tüp ve un için nasıl sıraya girdiklerini anlatıp dururlar. Diğeri "darbeyi atlatmış, ama atlatamamış."

Gençler de alabilecek tüm ürünleri görebiliyor ama borçlanmadan alamıyor. Sonuç; zihinde bölünmüşlük. İnsanlar farklı sorunlar yaşadıkları için farklı düşünüyor. Yaşlılar emekliliğini, çalışan maaşını, öğrenci de geleceğini düşünür.

Hâlbuki vatandaşa parayı ver, mutluluk zirve yapsın.

Tabi ki, burada seçilen yönetici tek sorumludur ve çözüm milletin cebine para koymaktır.

QOSHE - Cepteki para - Ercan Özyer
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Cepteki para

11 1
19.12.2023

Hangi meyvelerin, hangi sebzelerin, hangi gıdaların neye iyi geldiğini, kaç bin yıldır millet olarak biliyoruz. Tabii ki bilim ve araştırmalar ilerledikçe ilmimiz de artıyor ve daha kaliteli beslenebiliyoruz.

Artık mesele istediğimiz gıdaları, istediğimiz zaman, istediğimiz kadar alamıyoruz.

Sokaktaki vatandaşa sorun, en son ne zaman kasaba gidip "ustam şuradan 1 kg kuşbaşı, 1 kg kıyma ve 1 kg kangal sucuk" ver demiştir?

Bir de bu alabildiklerimizi eritme meselesine değinelim. Sağlıklı yaşam gündemde ya!

Hangi egzersizin vücuda faydalı olduğunu cep telefonumuzdan ezberledik artık, en azından yürüyüşe çıkmanın ilk adım olduğunu öğrendik. Tabi, evdeki erkek gün boyu çalışmaktan gelir gelmez bayılmamışsa. Kadının hali çok daha zor. Hem evin işi, hem çocuklar, hem yemek pişir, hem para yetiştir, vah vah…

Ömür boyu 'mutlu olmak' için koşturmacalar!

Bir başka önemli olan konumuz........

© Yeni Mesaj


Get it on Google Play