Ülkemizde yaşanan ekonomik bunalım, herkesin ortak sorunu haline geldi. Enflasyon, döviz kuru, faiz oranları, asgari ücret, gelir dağılımı gibi konular, vatandaşın cebini ve hayatını doğrudan etkiliyor. Bu sorunların çözümü için ise proje sahibi kadrolara ihtiyacımız var. Ancak ne yazık ki hükümet, bu sorunları çözmek yerine daha da derinleştirmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, enflasyon ateşinin düştüğünü söylüyor ama dolar/TL kuru rekor üstüne rekor kırıyor. Enflasyonun sebebi, dövizdeki kur artışı değil mi? Bu açıklamalar, piyasalarda güveni sarsıyor.

Asgari Ücret Komisyonu toplandı. Ne kadar fiyat verirse versinler, az veya çok. Hiçbir anlamı yok. Neden anlamı yok? İşçinin cebine bu para girmeden eriyecek de ondan. Ülkemizde, taban ve tavan maaşları birbirine yaklaşıyor. Toplum komple fakirleşti. Bir işçi, bir memur, bir akademisyen, aldığı bu ücretle nasıl geçinecek? Geçinmek sadece asgari geçimi sağlayabilmek midir? Türk-İş'in Kasım ayı rakamlarına göre, 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 45.686 TL. Bunun içerisinde gezmek, kitap almak, sinemaya gitmek, tatile gitmek, hediye almak yok. Yatırım yapmak zaten hak getire…

Hükümet ise Bakan Şimşek'le sıkı para politikasına başladı. IMF ile stand-by anlaşmalarıyla zaten bu tedbirleri çok yaşamıştık. Açıklamalardan gördüğümüz, daha da sıkı para politikasına gideceği ifade ediliyor. Doğru, mezarda enflasyon yoktur. Mezarda talep de yoktur. Bunlar, enflasyonun sebebini talebe bağladıkları için, sıkı para politikasıyla talebi aşağı çekmeye çalışıyorlar. Yani senin benim cebimde para olmayacak, sen ben satın almayacağız, talep etmeyeceğiz. Biz talep etmeyince, satıcı ürününü satamadığı için fiyatı aşağı çekecek. Fiyatı aşağı çekince, güya enflasyonun, pahalılığın önüne geçilmiş olacak. Ya kardeşim, satıcı, üretici, sanayici, esnaf, hizmet sektörü, maliyetinin altında bu hizmeti vermeye kalktığında ne olacaktır? Bir ay dayanır, diyelim bir yıl dayanır neticede, önce işçi çıkartır, sonra kalite düşürür, daha sonra işletmesini kapatır. Sağımızda solumuzda kapanan işletmeleri görüyoruz. Bu şekilde yabancı sermaye gelir, senin benim o birikimimizi alır. Kısacası kim kaybediyor? Devlet kaybediyor, millet kaybediyor. Bunu iyi görmemiz lazım.

Kısacası, sıkı para politikasıyla, yani IMF stand-by politikalarıyla, bu yolla ekonomi rahatlamaz. Mesele, aynı zamanda insanlarımızın refah seviyesinin yükselmesidir. İnsanlarımızın onurlu yaşam seviyelerine ulaşmasıdır. Olması gereken budur. Ama maalesef böyle olmuyor, biz fiyat istikrarına odaklanan para politikası uyguluyoruz diyorlar; bir kere fiyat istikrarı talebi kısarak olmaz. Önemli olan hayatın doğal akışı içerisinde fiyat istikrarına ulaşmaktır.

Öncelikle enflasyonun sebebini tespit etmek gerekir. Ülkemizdeki enflasyonun sebebi tamamen maliyetlerden kaynaklanmaktadır. Yani senin kira paran yüksekse, senin elektrik, su, telefon paran yüksekse, senin hammaddenin fiyatı yüksekse bunu ürüne yansıtır olacaksın. Ürüne yansıtınca pahalı olacak. Dolayısıyla, eğer biz gerçekten enflasyonu düşürmek istiyorsak, tek tek, maliyet kalemlerini aşağı çekmek zorundayız. Bakıyoruz, bir taraftan maliyetler artıyor, diğer taraftan fiyatlar artıyor. Bu ne demektir? Bu stagflasyon demektir. Yani hem durgunluk hem de enflasyon demektir. Yani iflas demektir. Kısacası, şu an ekonomi yönetimi, ekonomiyi yönetemiyor. Yönetmesi de mümkün değil, çünkü bu hükümet, bu politikaları çok defa uyguladı. Aynı politikalara git gel, bu problemi çözemiyorlar. Bu problemi çözecek, Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın Milli Ekonomi Modeli'dir.

Milli Ekonomi Modeli, insanın sınırlı ihtiyaçlarının sınırsız kaynaklardan karşılanması ilmi ve yine ülkelerin gerektiğinde her türlü mal ve hizmeti üretebilme gücüne sahip olmasının yanı sıra iç ve dış harcamalarını borçlanmadan temin edebilmesinin formülüdür. Bu yönüyle Milli Ekonomi Modeli, ülkelerin ve milletlerin kalkınmasının ve ekonomik bağımsızlığının tek yoludur. Bu model, insana değer veren ve öne çıkaran bir modeldir. Tüketim endeksli bir yapıya sahiptir. Gelir dağılımında denge, sürekli büyümenin yakalanması, tam istihdamın sağlanması gibi günümüz ekonomi sistemlerinin başaramadığı unsurlara çözüm getirmektedir.

QOSHE - Hükümetin sıkı para politikası iflasa sürüklüyor - Doç Dr. Ali Bestami Kepekçi
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hükümetin sıkı para politikası iflasa sürüklüyor

10 1
14.12.2023

Ülkemizde yaşanan ekonomik bunalım, herkesin ortak sorunu haline geldi. Enflasyon, döviz kuru, faiz oranları, asgari ücret, gelir dağılımı gibi konular, vatandaşın cebini ve hayatını doğrudan etkiliyor. Bu sorunların çözümü için ise proje sahibi kadrolara ihtiyacımız var. Ancak ne yazık ki hükümet, bu sorunları çözmek yerine daha da derinleştirmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, enflasyon ateşinin düştüğünü söylüyor ama dolar/TL kuru rekor üstüne rekor kırıyor. Enflasyonun sebebi, dövizdeki kur artışı değil mi? Bu açıklamalar, piyasalarda güveni sarsıyor.

Asgari Ücret Komisyonu toplandı. Ne kadar fiyat verirse versinler, az veya çok. Hiçbir anlamı yok. Neden anlamı yok? İşçinin cebine bu para girmeden eriyecek de ondan. Ülkemizde, taban ve tavan maaşları birbirine yaklaşıyor. Toplum komple fakirleşti. Bir işçi, bir memur, bir akademisyen, aldığı bu ücretle nasıl geçinecek? Geçinmek sadece asgari geçimi sağlayabilmek midir? Türk-İş'in Kasım ayı rakamlarına göre, 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 45.686 TL. Bunun içerisinde gezmek, kitap almak, sinemaya gitmek, tatile gitmek, hediye almak yok. Yatırım yapmak zaten hak getire…

Hükümet ise Bakan Şimşek'le sıkı para politikasına başladı. IMF ile stand-by anlaşmalarıyla zaten bu tedbirleri çok yaşamıştık. Açıklamalardan gördüğümüz, daha da sıkı para politikasına gideceği ifade ediliyor. Doğru, mezarda enflasyon yoktur.........

© Yeni Mesaj


Get it on Google Play