Dijital dünyaya geçişimizle birlikte insanlar da bir garipleşti. Bugün erkek kadın genç yaşlı 7’den 70’e herkes sosyal medya fotoğraf paylaşımı çılgınlığı yaşıyor. Sosyal medya ile birlikte evlerimizin mahremiyet kurallarının yerle bir edildiği zamanlara şahitlik ediyoruz.

Özellikle son zamanlarda katledilen Türkçemizle birlikte sosyal medyada en çok gördüğünüz duyduğunuz; üzgünken ben (tabii bu arada dudakların büzülmüş garip bir görüntü olan hastalıklı birisiymiş gibi olması gerekiyor), mutlu ben, tesettürlü ben, evdeyken ben, yatarken ben, yemek yerken ben gibi paylaşılan fotoğraflar bir anda sosyal medyada binlerce insanın ekranına düşüyor.

Aslında insanın mayasında “var olma” içgüdüsü vardır. Var olmak demek; yeteneklerini keşfedip, içindeki potansiyeli ortaya çıkarıp, kendi benliğinde ve toplum içerisindeki varlığını ispatlamak demek. Sanırım biz bu “var olma”yı çok yanlış algıladık.

Daha çok beğeni alma dürtüsü ile evlerin aile hayatlarının en mahrem anları, yatak odası köşeleri dahil olmak üzere milyonlarca insanların beğenisine sunuluyor. Hatırlar mısınız, ismi lazım olmayan bir fenomen, yatak odasında kocasıyla dansını paylaşmıştı ve pek çok beğeni ve yorum almıştı. Eleştirilere; mutlu ve özel anlarımı paylaşmaktan keyif alıyorum demişti.

Hadi şimdi hep birlikte düşünelim; tenine dokunmasına asla izin vermediğin karının, herkesin gözüyle dokunmasına, hayalinde dokunmasına izin veriyorsun. Buyurun, sizin olsun! diyorsun. . Bu pencereden bakmak hoşumuza gitmiyor değil mi? Önemli olan oradaki milyonlarca beğeni ve yorumun haz duygumuzu tatmin etmesi.

Çocukluğumda hatırlıyorum, hava kararınca önce perdeler kapanır sonra ışık açılırdı. Ki kimse mahremimizi görmesin diye.. Şimdi neredeyse perdeyi bırakın like uğruna yatak odamıza varıncaya kadar maalesef mahremiyet sınırları ortadan kaldırılıyor..

Bir sosyal medya fenomeni iseniz, öncelikle kendinize hemen bir manita yapmanız gerekiyor. Sonra bir süre gezip tozup eğlenip bunları tabii piksel piksel sosyal medyada paylaşmalısınız ki etkileşim olsun. Ardından isteme söz nişan düğün hazırlıkları şaşalı bir düğün ve olmazsa olmaz balayı.. Tabii tekrara düşmemek için akabinde hemen bir çocuk yapmak gerekiyor.. Çocuğun ana rahmine düşmesinden doğumuna kadar her karesi sosyal medyada tescillenmeli değil mi? Doğumu da özel bir hastanede özel bir organizasyonla canlı yayınla açılmalı. Değilse niye bu kadar çocuk doğurma zahmetine giresin.. Aaa pardon bir şey unuttuk, cinsiyet belirleme partisi vardı. Bir de baby shower.. Doğumdan sonra 40’ı uçtu altısı kaçtı yaşına girdi doğum günüydü derken, bir kırk tane daha organizasyon gerekli.. Değilse her gün sağlıklı bir içerik üretmek kolay değil.. Bu fenomen kızımız oğlumuz niye evlendi, çocuk yaptı? bunların bir skoru olmalıydı..

Her şey geçtim de çocukların her an her dakikasının paylaşılmaması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle hiçbir gerekçe olmadan keyfi olarak çocuklarının fotoğraflarını sürekli sosyal medya servis eden anne ve babalar evlatlarına her türlü zararlı bakışın tesirini zerk ettiklerini unutmamalıdırlar..

Efendimizin huzuruna Cafer bin Ebi Talib’in iki çocuğu getirilince Efendimiz onları büyüten dadılarına: “Bu çocuklar ne için bu kadar zayıf?” diye sordu. Dadıları: “Ey Allah’ın Rasûlü! Nazardan çok çabuk etkileniyorlar.” deyince Rasûlullah sav şöyle buyurdu: “Bunlar için okuyunuz. Çünkü herhangi bir şey eğer kaderi geride bırakacak olsaydı, nazar onu geride bırakır, geçerdi” buyurdular.

Yani sırf gösteriş yapmak, gündem olmak, beğeni almak adına insanların heves edip gözlerini alamayacağı eşyalarını evlerini arabalarını sosyal medyaya servis edenler aslında nazarla gelebilecek musibetleri kendi elleriyle çağırdıklarını farkında bile değiller.. İslam her şeyde her yerde orta yolu tavsiye eder. Vesselam.

QOSHE - SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMLARINIZA AMAN .. - Medine Ekmekci
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMLARINIZA AMAN ..

4 0
17.01.2024

Dijital dünyaya geçişimizle birlikte insanlar da bir garipleşti. Bugün erkek kadın genç yaşlı 7’den 70’e herkes sosyal medya fotoğraf paylaşımı çılgınlığı yaşıyor. Sosyal medya ile birlikte evlerimizin mahremiyet kurallarının yerle bir edildiği zamanlara şahitlik ediyoruz.

Özellikle son zamanlarda katledilen Türkçemizle birlikte sosyal medyada en çok gördüğünüz duyduğunuz; üzgünken ben (tabii bu arada dudakların büzülmüş garip bir görüntü olan hastalıklı birisiymiş gibi olması gerekiyor), mutlu ben, tesettürlü ben, evdeyken ben, yatarken ben, yemek yerken ben gibi paylaşılan fotoğraflar bir anda sosyal medyada binlerce insanın ekranına düşüyor.

Aslında insanın mayasında “var olma” içgüdüsü vardır. Var olmak demek; yeteneklerini keşfedip, içindeki potansiyeli ortaya çıkarıp, kendi benliğinde ve toplum içerisindeki varlığını ispatlamak demek. Sanırım biz bu “var olma”yı çok yanlış algıladık.

Daha çok beğeni alma dürtüsü ile evlerin aile hayatlarının en mahrem anları, yatak odası köşeleri dahil olmak üzere milyonlarca insanların beğenisine sunuluyor. Hatırlar mısınız, ismi lazım olmayan bir fenomen, yatak odasında kocasıyla dansını paylaşmıştı ve pek çok beğeni ve yorum almıştı. Eleştirilere; mutlu ve özel anlarımı paylaşmaktan........

© Yeni Meram


Get it on Google Play