YUNUS MU TÜRKİYE Mİ?
Türklerin tarihte kurduğu en büyük, en güçlü, en gelişmiş, en muhteşem devlet olan, kendisine “Payitahtı Alem penah, “Devlet-i Aliyye”, Devlet-i Ebed müddet gibi sıfatları uygun gören Osmanlı Devletinin son asırları maalesef yükselişindeki iyiliğe, güzelliğe, erdeme zıt olarak çok kötü oldu. Bu yüce devlet gerileme ve dağılma dönemlerinde sadece büyük topraklar ve ordular kaybetmedi, bunlarla beraber siyasi, sosyal, askeri ekonomik alanlarda da adeta bir çöküş yaşadı. Bir zamanlar padişahın/aslanın üzengisini öpmek için diz çökerek sıra bekleyen çakallar, sırtlanlar tıynetlerinin icabı olarak çirkefleştikçe çirkefleştiler. Osmanlının çöküş yaşadığı alanlardan biri de eğitim idi. Tarihinde Mimar Sinanlar, Itriler, Akşemsettinler, Fatihler yetiştiren eğitim sistemi adeta vurgun yemiş güller gibi soluverdi. Bu hazan mevsiminde Osmanlı topraklarının her tarafında yabancı okullar pıtrak gibi bitmeye başladı. Osmanlı bunlara ya engel olmadı ya da olamadı veya büyük bir gafletle onların vereceği zararları bilemedi. Çoğu kiliselere bağlı bu okulların ne kadar zararlı olduğu gün geçtikçe iyice belirginleşti. Bu iş Lozan’da “yabancı okullar Türkiye’nin kanun ve yönetmeliklerine tâbi olmak şartıyla varlıklarını sürdürebileceklerdir…” şeklinde çözümlendi. (veya öyle sanıldı)
MEB BAKANI ÖNEMLİ ŞEYLER AÇIKLADI
Bunları yazmamın sebebi bu yaranın tekrar açılması. MEB bakanı Sayın Tekin, geçen günlerde şöyle bir açıklama ile gündem oldu. "Bu okullar (Fransızların habersiz açtığı okulları kast ediyor) normal koşullarda bizim mevzuatımızda yeri olmayan okullar. Dolayısıyla mevzuat içerisine girerlerse eğitim öğretimlerine devam edecekler. Girmezlerse yok hükmündedirler" dedi. "Bu okulların hukuki........
© Yeni Meram
visit website