menu_open
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

FARABİ'NİN İMTİHANI

13 0
03.10.2024

Dünkü yazımda dünyanın ve İslam dünyasının bu günkü haline değinmiş, ABD ve İsrail'in daha önceki asırlarda gücüne, kuvvetine güvenerek zalimlik yapan devletlerin Sünnetullaha uygun olarak nasıl devrilip gittiklerine (zımnen) değiniştim. Bu zalimlere karşı iyileri temsil eden milletlerin, medeniyetlerin nasıl bir yol izleyerek güçlü adil ve faziletli olabileceklerine dair görüşler belirtmiş bu yollardan birinin de topluma önderlik edecek "ışık insanların" varlığıdır diye yazmıştım. Bu "ışık insanlardan" biri olan Farabi Dedemizi İbrahim Kalın Beyefendi'nin anlatımıyla yazmaya başlamıştım. O'nun (Farabi'nin) yaşadığı söylenen bir hikâyeyi anlatmaya başlamıştım. İşte yarıda kalan o hikâyenin devamı.
"...Türk kökenli Farabi onuncu yüzyılda yaşamış bugünkü Kazakistan topraklarından çıkmış önemli bir düşünür. Bağdat yaşamaya başlayan Farabi'yi Bağdat uleması sıygaya çekmek ister. Onu saraya davet ederler O da kabul eder.
Davet vakti gelir. İhtişamlı bir salonun ucunda yüksekçe bir yerde Sultan/halife oturmaktadır. Etrafında da bütün Bağdat uleması: Dilciler fakihler mantıkçılar filozoflar tarihçiler siyerciler tefsirciler... Kapıdan giren kara, kuru, zayıf misafire bakıyorlar. Farabi'nin üzerinde, ucuz gösterişsiz çobanların/fakirlerin giydiği bir abeye vardır. Hayatı zaten hep mütevazı yaşamış, bu bilge erdemi ve yüceliği madde ötesinde arayan bir ahlaka sahiptir. Salona girince oradaki Mihmandar, "hoş geldin bu mecliste ilmen layık olduğunu yer neresi ise git oraya otur" der. Farabi Salonu şöyle bir süzer, alimlerin önünden geçerek en başa varıp sultanı yerinden kaldırır ve ve oraya oturur.. Salonda önce büyük bir sessizlik, sonra homurdanmalar gürültü olur: "Bu ne cüret? Kim bu........

© Yeni Meram


Get it on Google Play