Buradan şunu anlıyoruz ki peygamberimiz kendisinin peygamber olacağı konusunda hiçbir bilgisi yoktu. Bazı kaynaklarda onun çocukluğundan itibaren hatta bebekliğinden itibaren peygamber olduğunun belli olduğu şeklindeki ifadeler ne tarihsel anlamda, ne de Kur'an'ın ortaya koyduğu hakikatlar anlamında gerçeği yansıtmamaktadır. Bu konuyla ilgili şu ayetleri paylaşmak istiyorum.
Şuara suresi 52-53 ayetler: " İşte sana da buyruğumuzla Cebrail'i gönderdik; sen Kitap nedir, iman nedir önceleri bilmezdin, fakat Biz onu, kullarımızdan dilediğimizi onunla doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz sen de insanlara, göklerde ve yerde ne varsa kendisinin olan Allah'ın yolunu, doğru yolu göstermektesin"
Kasas suresi 86 ayette şöyle buyurur: "Bu kitabın sana vahyedileceğini bekliyor değildin ama o sana rabb'inin bir rahmeti olarak vahyedildi o halde kafirlere arka çıkma"
İsra suresi 74-75 ayet: "Eğer biz sana tam sebât vermemiş olsaydık, onlara çok küçük de olsa bir meyil gösterebilirdin. 75: O takdirde biz de sana hem yaşarken hem de ölünce kat kat acılar tattırırdık. Sonra bize karşı sana yardım edecek kimseyi de bulamazdın."
Ankebut suresi 48 ayette Allah şöyle buyuruyor: "Sen bundan önce ne bir kitap okuyabiliyor ne de onu kendi elinle yazabiliyordun; öyle olsaydı gerçeği çürütmeye çalışanlar kuşkuya düşerlerdi."
Bizim kültürümüzdeki peygamber anlatımı mucizelerle donatılmış insanüstü adeta örnek alınması mümkün olmayan bir elçi olarak anlatılmıştır. Çakıl kaynamış çorba olmuş, memesi kör keçinin memesinden kovalarla süt sağılmış vesaire hikayeler... Peygamberimiz babadan yetim kalmış dedenin ve amcanın ellerinde çocukluk dönemini yaşamış süt anneye emanet edilmiş. aç kalmış yokluğa sabretmiş ticaret yapmış çalışmış varlıkta cömertliğini göstermiş, merhamette-adalette- cesarette-basirette ve haysiyette toplumuna örnek olmuş ve emin kimliğiyle toplumuna mührünü vurmuştur.
Kur'an ise Peygamberimizi bir arkadaşımız, bizden biri-aileden biri gibi yakınlaştırarak anlatmaktadır. Buradaki amaç da Kur'an'ı en iyi anlayan, anlatan ve yaşayan bir Elçi/ rehber olması hasebiyle örnek alınabilmesini ilke edinmiştir. Bu nedenle de Kur'an; Allah'a ve Resulü ne tabi olmayı emretmiştir. Sonuç olarak; Hz Muhammed'in Allah'ın elçisi/peygamberi olarak 40 yaşından sonra şereflendirilmesi Müslüman olma potansiyeline sahip toplumun elçinin Emin sıfatını kazanmış olması sosyolojik anlamda Hakça bir uygulamaydı. İslam’ı/Müslüman olmayı tercih eden dönemin pek çok sahabesi Peygamberimizin kendi toplumlarında birlikte oldukları süre içinde hiçbir yalanına, hiçbir gayri ahlaki davranış ve anlayışına şahit olmadıklarını, ayan-beyan ifade etmişlerdir. Çoğu zaman da İslam'ı seçmelerinin gerekçelerini bu şekilde beyan etmişlerdir. Yüce kitabımız Kur'an fussilet suresi 30 ayette Müslümanı 3 temel karakteriyle şu şekilde tanımlamıştır; "Allah'a çağıran, Salih amel işleyen ve ben müslümanlardanım diyen kimseden daha güzel söz söyleyen var mıdır?"
Salih amel ifadesi ile dünya ve ahiret için yapılan bütün iş-eylem ve söylemler kümesidir. Müslümana sorulduğunda sen niçin hep böyle işler yapıyorsun, yani Salih amelle uğraşıyorsun dendiğinde o da "ben zaten müslümanlardanım başka bir şey yapamam ki" demesi sözün en güzelini ifade ettiğini beyan etmiştir. Keşke müslümanlar kimliğini ve kişiliğini bu üç temel kavram üzerinde bütünleştirebilmiş olsaydı konumumuz da durumumuz da böyle olmazdı. Size yaşadığım bazı örneklerden bahsetmek istiyorum. Bazen ortaokul-lise ve üniversite öğrencileri ile sohbet ettiğimiz olur. Gençlerimizin bazılarının babalarının ticaretle uğraştığını söylerler. Şu ilginç cümleyi çok sıkça duyduğumu itiraf etmek istiyorum; Babam ticaretle uğraşır esnaftır. Zaman zaman ticaretine yalan karıştırdığına şahit oluyorum. Karşı çıkıp itiraz ettiğim zaman da "bu senin işin değil sen işine bak" şeklinde tersleniyorum azarlanıyorum. Bu durumda kafam karışıyor, babamın samimi bir Müslüman olmadığı düşüncesi zihnimi meşgul ediyor. Bizim nasihatten çok doğru rehbere özneye ihtiyacımız var. Söyleminden çok eylemine ve davranışına bakmak istiyoruz." Bireysel-kurumsal ve sosyal sorumluluğu olmayan bir kişinin çorak bir topraktan farkı yoktur.

QOSHE - ALLAH'IN PEYGAMBERİMİZİ BİR İNSAN O.. - Kudsi Öncü
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

ALLAH'IN PEYGAMBERİMİZİ BİR İNSAN O..

3 0
07.12.2023

Buradan şunu anlıyoruz ki peygamberimiz kendisinin peygamber olacağı konusunda hiçbir bilgisi yoktu. Bazı kaynaklarda onun çocukluğundan itibaren hatta bebekliğinden itibaren peygamber olduğunun belli olduğu şeklindeki ifadeler ne tarihsel anlamda, ne de Kur'an'ın ortaya koyduğu hakikatlar anlamında gerçeği yansıtmamaktadır. Bu konuyla ilgili şu ayetleri paylaşmak istiyorum.
Şuara suresi 52-53 ayetler: " İşte sana da buyruğumuzla Cebrail'i gönderdik; sen Kitap nedir, iman nedir önceleri bilmezdin, fakat Biz onu, kullarımızdan dilediğimizi onunla doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz sen de insanlara, göklerde ve yerde ne varsa kendisinin olan Allah'ın yolunu, doğru yolu göstermektesin"
Kasas suresi 86 ayette şöyle buyurur: "Bu kitabın sana vahyedileceğini bekliyor değildin ama o sana rabb'inin bir rahmeti olarak vahyedildi o halde kafirlere arka çıkma"
İsra suresi 74-75 ayet: "Eğer biz sana tam sebât vermemiş olsaydık, onlara çok küçük de olsa bir meyil gösterebilirdin. 75: O takdirde biz de sana hem yaşarken hem de ölünce kat kat acılar tattırırdık. Sonra bize karşı sana yardım edecek kimseyi de bulamazdın."
Ankebut suresi 48 ayette Allah şöyle buyuruyor: "Sen bundan önce ne bir kitap okuyabiliyor ne de onu kendi elinle yazabiliyordun; öyle olsaydı gerçeği çürütmeye çalışanlar kuşkuya düşerlerdi."
Bizim kültürümüzdeki peygamber anlatımı mucizelerle donatılmış insanüstü adeta........

© Yeni Meram


Get it on Google Play