Prof. Dr. Süleyman Yılmaz - ASÜ Eğitim Fakültesi

Öğretmen atamaları hususunda günlerdir kamuoyunda tartışmalar, sosyal medyada değerlendirmeler yapılmaktadır. Konu, atama bekleyen 500 binin üzerinde öğretmeni ve ailesini yakından ilgilendirdiğinden oldukça önemli. Özünde; KPSS sınavı sonrasında atamaya esas alınacak mülakat ile değerlendirme ölçütü, atama takvimi ve öğretmen akademisine odaklanıyor.

2023 KPSS sonuçları 25 Ağustos 2023 itibariyle açıklanmıştı. Üzerinden geçen 8 aya rağmen yaşanan belirsizlik atama bekleyen öğretmenlerde büyük kaygı oluşturdu. En büyük beklenti;

“Cumhuriyetin 100. Yılında 100 Bin Atama” sloganı ile Ekim 2023 yönündeydi. Ama olmadı. Neden olmadı süreci hatırlatalım;

11 Nisan 2023 tarihinde genel seçimler öncesi Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan katıldığı bir programda kamuda mülakatın kaldırılacağı sinyalini vermişti. Erdoğan yeniden seçilmeleri halinde, kamuda işe alımlarda mülakat (sözlü sınav) uygulamasına son verileceğini açıklamıştı. Erdoğan konuşmasında “Kamuda işe alımlarda mülakatı kaldıracağız. Kamuda işe alımları, görevin getirdiği zorunluluklar dışında mülakatı kaldırarak, gençlerimizin sınavlardaki başarı sıralamasına göre yapacağız” demişti. Bu ifade kamuoyunda bir seçim sözü olarak algılandı. Atama önceliği olan kurumlar; MEB (öğretmen ataması), Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı şeklinde sıralanıyordu. Bu saate kadar pek çok bakanlık personel atamasını gerçekleştirdi.

Cumhurbaşkanının bu açıklamasından sonra mülakat konusun önceki Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer tarafından; “Mülakat olmayacak artık. KPSS puanına göre çok hızlı şekilde atamasını gerçekleştireceğiz. Nasıl engelli öğretmenleri 1 hafta içerisinde atadıysak, dolayısıyla 1 hafta 10 gün içerisinde öğretmen ataması gerçekleşecek. Yani tek kriter KPSS olacak” değerlendirmesi yapılmıştı.

28 Mayıs 2023’ten sonra kurulan kabinede Millî Eğitim Bakanlığına Sayın Yusuf Tekin atandı. Bakan Tekin katıldığı bir televizyon programında, bundan sonra “mülakatları mülakat gibi yapacağız” diyerek, geçmişte yapılan mülakatların tarafgir olduğunu, hak, hukuk, adalet ve liyakatin gözetilmediğini ima ederek, artık eskisi gibi yapmayacağız, dedi.

Takip eden farklı değerlendirmelerde Bakan Tekin, “Alanına yeterince vakıf olmayan, bakanlığın bu konudaki sürecini takip etmeyen kişiler, bizim politikalarımızın, bakanlığın müfredatının, programlarının hayata geçirilmesi konusunda yetkin olmayabilir. Dolayısıyla bütün bunlardan hareketle mülakat mekanizmasını getirmiştik” demişti. Teknik açıdan; KPSS skorunun yüzdelik dilimini alacağız; yüzde 50 artı yüzde 50 de mülakat performansını alacağız arkadaşımızın. Yüzde 50-50 planlıyoruz. 30 büyükşehirde mülakat yapmayı planlıyoruz” şeklinde açılama yapmıştı.

Atama takviminin gecikmesi de muhtemelen o yüzden, MEB’te hummalı bir çalışma var. Bir de atama konusunda karar verici konumda olan da MEB’den çok Maliye Bakanlığı etkiliydi.

Bakan Tekin’in öğretmenlerin alan yetkiliğini dile getirmesi esasta öğretmen yetiştiren Eğitim Fakültelerini yakından ilgilendiriyordu. Oysa öğretmen adayları, dört yıllık sarmal eğitiminde alan bilgisini, pedagojik yetkinliğini, hizmet öncesi öğretmenlik uygulamaları, kültür alanlarını MEB’in kendisine belirlediği program çerçevesinde bihakkın alıyordu. Fakat Bakan Tekin’in Eğitim Fakültelerini de töhmet altında bırakan bu açıklamasına, Eğitim Fakülteleri hocalarından, yöneticilerinden ve eğitim fakültesi dekanlar konseyinden bir ses, tepki gelmedi.

Meslekteki öğretmenlerin bağlı olduğu sendikalardan bir kısmı hem mülakat, hem öğretmenin yetkinliğini sorgulayan bu ifadelere tepki verildi ama yetkili sendikanın sessizliği tepkinin cılız kalmasına neden olmuştu. Atama süreçleri ile ilgili tartışmalara eski MEB yardımcısı ve şimdiki milletvekili Orhan Erdem de katıldı. Yaptığı konuşmada; “Bir kere, bizim Cumhurbaşkanımızın sözü üzerine söz olmaz; çeşitli değerlendirmeler olur, daha iyi noktada bir şeyler yapmak adına arayışlar olur. Biz bir ara da şunu düşündük: Öğretmen Akademisi kuruldu, bu atamaları bunun üzerinden yapalım, en doğrusu da bu. Bundan sonra mezun olan arkadaşların MEB üzerinden akademiye alınması ve bunun üzerine de görevlerine başlayabilirler, bu da benim fikrim” diyerek bu konuda karar merciinin Cumhurbaşkanı olduğuna işaret etti.

Kamuoyunda öğretmen atamalarına yönelik; mülakat, atama takvimi, atama kontenjanı ve amacı belirsiz öğretmen akademisi üzerine tartışmalar her geçen gün büyümeye başladı. Konuya siyasiler, sendikalar, sivil toplum örgütleri, hatta bürokrasinin ilginç kurumları da dâhil oldu. Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’nın MEB’ten önce bakanlığı için 35 bin kadroyu maliye bakanlığından alması ve “Atama yapılacak sağlık personeli arasında eşitsizlik olmaması için mülakatla değil, yalnızca KPSS sonucuyla atamayı gerçekleştireceğiz” demesi, aynı kabinede iki farklı bakanlığın iki farklı atama süreci benimsemesi büyük tepkilere yol açmıştı. Bakan Koca böylece mülakatsız 27 bin personel ataması gerçekleştirdi ve bunu iftiharla kamuoyu ile paylaştı.

Tartışmaların merkezindeki Bakan Tekin, “Şuan üzerinde çalışıyoruz ama şöyle bir projeksiyonumuz var. Öğretmenler, 3 kişiden oluşan bir jürinin karşında 45 dakikalık bir mülakata alınacak. Bu mülakatta kendisine sorulan konuyla ilgili konuşması ve anlatması istenecek. Ayrıca bu 45 dakikalık süre içeriğinde öğretmen adayı yazılı bir beyan da verecek. Tüm bu süreç kamera ile kayıt altına alınacak. Bu sayede hem torpil iddialarını ortadan kaldırmayı hedefliyoruz, hem de adayların üniversitede öğrendiklerini ne kadar özümsediklerini ölçmek istiyoruz” şeklinde mevcut kaygıları gideremeyen bir açıklama yaptı. Binlerce öğretmen adayına 45 dakika süre verilmesi mümkün mü? Pratikte pek de öyle gözükmüyor. İkinci önemli soru; 30 ildeki jüri kimlerden oluşacak, bakanlıktan, siyaset ve sendikadan bağımsız bir jüri sistemi oluşturulabilecek mi? Bu jüriler ne kadar objektif değerlendirme yapabilecek? Bu sorular, akla pek de yatkın olmadığının zihinlerde teşekkülüydü. Atama bekleyen öğretmenler mülakatta büyük torpiller döneceğini düşünüyordu.

Tam da bu süreçte; Diyanet İşleri Başkanlığı; Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İdris Bozkurt tarafından, “Torpille işe girmek hoş değil ama kazanç helal” şeklinde tuhaf bir açıklama geldi. Bu talihsiz açıklama; torpile masumiyet sıfatı giydirme gayreti, doğabilecek usulsüzlüğe şimdiden bir kılıf uyarlama olarak uygulayıcıları rahatlatacak türden bir ruhsat gibi algılandı.

Oysa MEB gibi büyük bir bakanlıkta, onca aday için bu şekilde uygulanacak ve hislerin karışması, torpilin dönme riskinin olduğu mülakat değerlendirmesinde üç kesimi ilgilendirecek handikaplar var. Birincisi; KPSS sınavından yüksek puan alan aday, jüri önünde verilecek düşük bir puanla gerilere atılabilir. Böyle bir adayda ve beklentisi yüksek olan ailesinde oluşacak psikolojik travmayı empati yaparak düşünmek gerekir. Bu aday herkese ve her şeye küsecektir. İkincisi; KPSS’den düşün puan almasına rağmen doğabilecek duygusal yakınlıkla öne getirilen aday, liyakaten hak etmediği göreve gelmiş olacaktır. Bu sonuç bu adayın kazancının helalliğini sorgulatacak hassasiyetlerin doğmasına neden olabilir. Üçüncüsü; eğer jüri böyle bir duygusal yakınlıkla, liyakat yönünden birinci adayı eleyip, psikolojik travmaya neden olurken, diğer adayı öne geçirip, haksız kazancına sebep olursa, bunun kamu vicdanındaki mesuliyeti büyük olacaktır. Mülakat, maalesef doğasında bu riskleri barındırıyor. Bu çerçeveden bakıldığında, üç türlü zarar içinde zarar bir uygulama.

Tüm bu tartışmalar içerisinde 8 aydır haklarının muhafazası, eşitsizlik riskinin ortadan kalması için mücadele veren öğretmenler; 20 Mart 2024 günü Ankara Ulus Meydanında toplandılar. Kendilerini yakından takip ettiğim öğretmenler, zaman zaman x.com’da kendi aralarında mor odada fikri egzersizler yapıyorlar. Daha önce Ulus’ta yine toplanmışlardı. Ama bu kez yurdun dört bir yanından, binlerce öğretmen ve ailesi Ulus’ta toplanıp, siyasiler, sendikalar, basın ve sivil toplum örgütlerini desteğini de yanlarına alıp, seslerini en yüksek perdeden duyurmayı başardılar. Bu hususta amaçlarına ulaştılar. Yerel seçim arifesinde yetkili sendika da konuya ufaktan ufaktan sahiplenmeye başlayıp, mülakatsız, yüksek rakamda atama beklentilerini dillendirdiler. Konunun geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı yetiştirecek öğretmenler için akli selime bağlanmasını diliyoruz. Hislerimiz, Cumhurbaşkanının yerel seçim öncesinde mülakatı kaldıracağı, atama takvimini hızlandıracağı ve kontenjanı umutlara hitap edecek şekilde karar vereceği yönünde.

QOSHE - Öğretmenlerin mülakat çilesi - Prof. Dr. Süleyman Yılmaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Öğretmenlerin mülakat çilesi

7 6
25.03.2024

Prof. Dr. Süleyman Yılmaz - ASÜ Eğitim Fakültesi

Öğretmen atamaları hususunda günlerdir kamuoyunda tartışmalar, sosyal medyada değerlendirmeler yapılmaktadır. Konu, atama bekleyen 500 binin üzerinde öğretmeni ve ailesini yakından ilgilendirdiğinden oldukça önemli. Özünde; KPSS sınavı sonrasında atamaya esas alınacak mülakat ile değerlendirme ölçütü, atama takvimi ve öğretmen akademisine odaklanıyor.

2023 KPSS sonuçları 25 Ağustos 2023 itibariyle açıklanmıştı. Üzerinden geçen 8 aya rağmen yaşanan belirsizlik atama bekleyen öğretmenlerde büyük kaygı oluşturdu. En büyük beklenti;

“Cumhuriyetin 100. Yılında 100 Bin Atama” sloganı ile Ekim 2023 yönündeydi. Ama olmadı. Neden olmadı süreci hatırlatalım;

11 Nisan 2023 tarihinde genel seçimler öncesi Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan katıldığı bir programda kamuda mülakatın kaldırılacağı sinyalini vermişti. Erdoğan yeniden seçilmeleri halinde, kamuda işe alımlarda mülakat (sözlü sınav) uygulamasına son verileceğini açıklamıştı. Erdoğan konuşmasında “Kamuda işe alımlarda mülakatı kaldıracağız. Kamuda işe alımları, görevin getirdiği zorunluluklar dışında mülakatı kaldırarak, gençlerimizin sınavlardaki başarı sıralamasına göre yapacağız” demişti. Bu ifade kamuoyunda bir seçim sözü olarak algılandı. Atama önceliği olan kurumlar; MEB (öğretmen ataması), Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı şeklinde sıralanıyordu. Bu saate kadar pek çok bakanlık personel atamasını gerçekleştirdi.

Cumhurbaşkanının bu açıklamasından sonra mülakat konusun önceki Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer tarafından; “Mülakat olmayacak artık. KPSS puanına göre çok hızlı şekilde atamasını gerçekleştireceğiz. Nasıl engelli öğretmenleri 1 hafta içerisinde atadıysak, dolayısıyla 1 hafta 10 gün içerisinde öğretmen ataması gerçekleşecek. Yani tek kriter KPSS olacak” değerlendirmesi yapılmıştı.

28 Mayıs 2023’ten sonra kurulan kabinede Millî Eğitim Bakanlığına Sayın Yusuf Tekin atandı. Bakan Tekin katıldığı bir televizyon programında, bundan sonra “mülakatları mülakat gibi yapacağız” diyerek, geçmişte yapılan mülakatların tarafgir olduğunu, hak, hukuk, adalet ve liyakatin gözetilmediğini ima ederek, artık eskisi gibi yapmayacağız, dedi.

Takip eden farklı değerlendirmelerde Bakan Tekin, “Alanına yeterince vakıf olmayan, bakanlığın bu konudaki sürecini takip etmeyen kişiler, bizim politikalarımızın, bakanlığın müfredatının, programlarının hayata geçirilmesi konusunda yetkin olmayabilir. Dolayısıyla bütün bunlardan hareketle mülakat mekanizmasını getirmiştik” demişti. Teknik açıdan; KPSS skorunun yüzdelik dilimini alacağız; yüzde 50 artı yüzde 50 de mülakat performansını alacağız arkadaşımızın. Yüzde 50-50 planlıyoruz. 30 büyükşehirde mülakat yapmayı planlıyoruz” şeklinde açılama yapmıştı.

Atama takviminin gecikmesi de muhtemelen o........

© Yeni Asya


Get it on Google Play