Said Nursi, Ramazan Risalesinin Dördüncü Nüktesinde, orucun nefsin terbiyesine bakan yönüyle ilgili çok hikmetleri bulunduğuna işaret ediyor. Bunlardan birisi olarak nefsin kendisini hür ve serbest telakki ettiğini, Allah’ın hadsiz nimetleriyle terbiye olunduğunu düşünmek istemediğini, orucun nefsin “mevhum rubûbiyetini” kıran bir özellik taşıdığını vurguluyor.1

Şunu biliyoruz ki Cenab-ı Hak her insana nefis adıyla anılan bir latife vermiş olup bu latife Kur’an’da bazen can, bazen ruh, bazen kötülüğü telkin eden özellik, bazen kötülük sonrası kendini kınayan hassa, bazen Allah’ı zikirle tatmin olan duygu gibi çeşitli anlamlarda kullanılmıştır.2 Fakat kayıt koymadan kullanıldığında Yusuf suresindeki bir ayetten3 hareketle kötülüğü emreden özelliğimiz kast ediliyor. Buna “nefs-i emmâre” adı veriliyor. Özellikle tasavvufî muhitlerde kelimenin ayet ve hadislerdeki kullanımı dikkate alınarak nefsin emmâre, levvâme, mülheme, mutmaine, râdiyye, mardiyye, kâmile olmak üzere yedi mertebesinden söz ediliyor. Kelime, nefis tezkiyesi (tezkiye-i nefis) veya nefis terbiyesi gibi terkiplerle kullanıldığında ilk mertebe olan “nefs-i emmâre” murat olunuyor.

İnsana gerek şeytanın gerekse nefsin musallat kılınması “hilkat sırı” açısından bakıldığında büyük hikmetler taşıyor. Çünkü insanı meleklerden ayıran özelliklerden birisini bu teşkil ediyor. Ta ki bu suretle insan mücadele içine girip iyiliklere yönelsin, kötülüklerden uzak kalsın, şerlerinden Allah’a sığınsın, eğer bir biçimde zaaf sergilerse tövbe ve istiğfarla Onun af ve mağfiret kapısını çalsın, sonuçta cennete ehil hale gelsin.

İşte nefisle mücadelede, ona haddini bildirmede, onu eğitip terbiye etmede en önemli araçlardan birisi oruç olarak karşımıza çıkıyor. Zira metinde belirtildiği üzere, nefis kendisi serbest ve müstağni görüp başına buyruk davranmak istiyor. Hususan servet ve iktidarı varsa ve gaflet perdesini de yırtamamışsa hiçbir sorumluluk duygusuna girmeden hayvan gibi besleniyor, Allah’ın nimetlerin, -bir anlamda- hırsızlıyor ve emmâresi güçlendikçe güçleniyor. İşte burada oruç devreye giriyor, serbest olmadığını, zannının aksine kendisinin değil Allah’ın verdiği nimetlerle yaşadığını, dolayısıyla Ona yönelip şükretmesi gerektiğini hatırlatıyor. Metin bunu şöyle ifadelendiriyor: “Ramazan-ı Şerifte, en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki, kendisi mâlik değil, memlûktür; hür değil, abddir. Emrolunmazsa, en âdi ve en rahat şeyi de yapamaz, elini suya uzatamaz diye, mevhum rububiyeti kırılır, ubudiyeti takınır, hakikî vazifesi olan şükre girer.”4

Görüldüğü gibi açlık ve oruç nefsin terbiyesinde bir numaralı ilaç durumunda. Çünkü nefsi şımartan “kendisini kendine yeter görmesi”dir. Tıpkı Firavun gibi. Malum Mısır kralını Firavn kılan onun bu anlayışa sahip olmasıdır. Nefsi ıslah eden, haddini bildiren, Firavunluğunu elinden alan ise açlık ve oruçtur. Mümin oruç ile nefsini eğitir, onu “emmâre” mertebesinden “kâmile” mertebesine doğru yükseltir. Ne mutlu nefisini terbiye edip onu cennete götüren burak kılanlara!

Dipnotlar:

1- Mektubat (İstanbul 2020, YAY), s. 397.

2- Abdülmün’ım el-Hıfnî, el-Mevsûatü’s-sûfiyye (Kahire 1424/2003), s. 984.

3- Yusuf 12/53.

4- Mektubât (İstanbul 2020, YAY), s. 397.

QOSHE - Oruç, nefsi terbiye eder! - Prof. Dr. İlyas Üzüm
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Oruç, nefsi terbiye eder!

6 1
21.03.2024

Said Nursi, Ramazan Risalesinin Dördüncü Nüktesinde, orucun nefsin terbiyesine bakan yönüyle ilgili çok hikmetleri bulunduğuna işaret ediyor. Bunlardan birisi olarak nefsin kendisini hür ve serbest telakki ettiğini, Allah’ın hadsiz nimetleriyle terbiye olunduğunu düşünmek istemediğini, orucun nefsin “mevhum rubûbiyetini” kıran bir özellik taşıdığını vurguluyor.1

Şunu biliyoruz ki Cenab-ı Hak her insana nefis adıyla anılan bir latife vermiş olup bu latife Kur’an’da bazen can, bazen ruh, bazen kötülüğü telkin eden özellik, bazen kötülük sonrası kendini kınayan hassa, bazen Allah’ı zikirle tatmin olan duygu gibi çeşitli anlamlarda kullanılmıştır.2 Fakat kayıt koymadan kullanıldığında Yusuf suresindeki bir ayetten3 hareketle kötülüğü emreden özelliğimiz kast ediliyor. Buna “nefs-i emmâre” adı veriliyor. Özellikle tasavvufî muhitlerde kelimenin ayet ve hadislerdeki kullanımı dikkate alınarak nefsin emmâre, levvâme, mülheme, mutmaine, râdiyye, mardiyye, kâmile olmak üzere yedi mertebesinden söz ediliyor. Kelime, nefis tezkiyesi (tezkiye-i nefis) veya nefis terbiyesi gibi terkiplerle........

© Yeni Asya


Get it on Google Play