Dünyevî bir ikbali, bir iktidarı kaybetmek, belki dünyadan büsbütün mahrum kalmak bile, ebedî saadeti kaybetmeye nazaran, kayıptan bile sayılmaz.

Nedense, “seçim” denince akla ilk gelen siyasî seçimler olur.

Halbûki, bu dünyada çok daha hayatî, çok daha vazgeçilmez seçimler ve tercihler vardır.

İnsan olarak, illa ki o seçimlere katılmalı, illa ki bir tercihte bulunmalısın. Yukarıdan aşağıya, en büyüğünden en küçüğüne, en önemlisinden en önemsizine varıncaya kadar, insan için esas olan daima doğru bir tercihte bulunabilmesidir.

Hele bu insan, bir de Müslüman ise, bütün tercih ve seçimlerini İslâmî süzgeçten geçirebilmelidir. Kur’ân ve Sünnet’in mihengine vurabilmelidir.

Aslında biz insan olarak, tâ Bezm-i Elest’te tercihimizi doğru yapmışız. Rabbimizin, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” buyurmasına karşılık “Evet, Sen bizim Rabbimizsin” diyebilmişiz.

Bazı tefsirlere göre, bu doğru cevapta Peygamber Efendimiz (asm) bütün ruhlara rehberlik etmiştir. Ki, bu dünyada da en hakikî rehber yine Odur (asm).

Demek ki, Rabb’ıyla sözleşmiş bir kul olarak, İslâm fıtratı üzerine dünyaya gönderilen her insanın asıl vazifesi kulluk ve ibadettir. Dünya ise, insana bu sözünü unutturacak kadar dehşetli bir imtihan yeridir. Dünyaya bakan yönüyle de geçici bir geçim dünyasıdır.

Aslında bu dünyada aslolan ve zor olan, “kazanmak”tan ziyade “kaybetmemek”tir. Bezm-i Elest’teki sözünü unutmamak, Cenneti kaybetmemektir. Bütün tercihlerini ve seçimlerini bu minval üzere yapmaktır.

Hatta bazen öyle bir noktada bulunabilirsin ki; bir yanda dünya bütün ihtişamıyla ve cazibesiyle seni kuşatır. Öbür yanda ebedî saadet sana göz kırpar. Sen de; imanının ve vicdanının telkiniyle beka yurdunu kaybetmekten korkarsın. İşte tam bu noktada hayatî bir tercih ve seçimle karşı karşıyasın!..

Bediüzzaman; Allah’ın hususî ikramıyla ve Resulullah’ın (asm) talimiyle bu hakikatı öylesine derketmiş ve öyle imtihanlarla karşı karşıya gelmiş ki, hayatının her safhasında yüz yüze geldiği dünya-ahiret tercihinde dünyasını feda etmeyi gözünü kırpmadan göze alabilmiştir.

Hatta zaman olmuş, İlâhî canipten ona gösterilen muhteşem dâvâ karşısında iki dünyasından da vazgeçmeyi göze alabilmiş, “Ben iki elime iki dünyamı almışım, tek dünyalı olanlar karşıma çıkmasın” demiştir.

Onun dünya hayatını zindana çeviren, sonra dönüp de siyasî ve dünyevî usûllerini ona tatbik etmek isteyenlere, “Siz bana dünya kapısını kapadınız. Ben de âhiret kapısını çaldım; rahmet-i İlâhiye açtı. Âhiret kapısında bulunan bir adama, dünyanın karma karışık usûl ve âdâtı ona nasıl teklif edilir?” diye sormuştur.

Güya günü yaklaşan seçim üzerine yazacaktık, ama Ramazan’ın feyzi ve bereketi cümlelerimizin seyrini değiştirdi. Sadece; geride kalan genel seçimin sonrasında ve önümüzde duran “yerel” seçimin öncesinde yazmanın hatırına bir parantez açmış olayım.

Demokratik parlamenter sistemlerin vazgeçilmez prensiplerinden biri de seçimlerdir. Yeter ki, her şey gibi seçimler de rayında ve yolunda yürütülsün. Vatandaşın temiz tercihi, siyasî ve ideolojik polemiklerin kurbanı olmasın.

QOSHE - Seçimi kaybetmek - Mikail Yaprak
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Seçimi kaybetmek

9 44
14.03.2024

Dünyevî bir ikbali, bir iktidarı kaybetmek, belki dünyadan büsbütün mahrum kalmak bile, ebedî saadeti kaybetmeye nazaran, kayıptan bile sayılmaz.

Nedense, “seçim” denince akla ilk gelen siyasî seçimler olur.

Halbûki, bu dünyada çok daha hayatî, çok daha vazgeçilmez seçimler ve tercihler vardır.

İnsan olarak, illa ki o seçimlere katılmalı, illa ki bir tercihte bulunmalısın. Yukarıdan aşağıya, en büyüğünden en küçüğüne, en önemlisinden en önemsizine varıncaya kadar, insan için esas olan daima doğru bir tercihte bulunabilmesidir.

Hele bu insan, bir de Müslüman ise, bütün tercih ve seçimlerini İslâmî süzgeçten geçirebilmelidir. Kur’ân ve Sünnet’in mihengine vurabilmelidir.

Aslında biz insan olarak, tâ Bezm-i Elest’te tercihimizi doğru yapmışız. Rabbimizin, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” buyurmasına karşılık “Evet, Sen bizim Rabbimizsin” diyebilmişiz.

Bazı tefsirlere göre, bu doğru cevapta Peygamber Efendimiz (asm) bütün ruhlara rehberlik etmiştir. Ki, bu dünyada da en hakikî rehber yine Odur (asm).

........

© Yeni Asya


Get it on Google Play