Onun vefatıyla birlikte, hizmetinin söneceğine, dâvâsının biteceğine inanıyorlardı. Ona göre hazırlanmış, kendilerini ona göre şartlandırmışlardı.

Ancak, aldandılar. Hem de çok fenâ şekilde aldandılar; ayrıca şaşırdılar. Zira, Bediüzzaman'ın vefatıyla birlikte, onun temelini atmış olduğu Nur hizmeti kesintiye uğramadı, bilâkis daha da inkişâf etti. Dalga dalga Türkiye'nin ve dünyanın her tarafına yayılmaya devam etti.

Esasında, durumun böyle olacağını, Said Nursî daha hayatta iken söylemiş ve şu müjdeyi vermişti: Benim vefatım, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek...

Aynen öyle oldu. Aradan 64 sene geçmiş olmasına rağmen, nurânî imân hizmeti, kesintisiz şekilde devam etti, ediyor.

*

Nur hizmetinin kesintisiz şekilde, üstelik gelişerek, yani inkişâf halinde devam etmesi, hiç şüphesiz, kenetlenmenin bir "şahs–ı mânevî" etrafında tahakkuk etmesiyle mümkün olmuştur. Zira "şahs–ı mânevî", kök tutan bir hizmetin adı ve adresidir.

Bunun alternatifi olarak ve tekellüflü, zorlamaları tevillerle idame ettirilmeye çalışılan "şahs–ı vahit" tarzındaki hizmetler ise, usûl ve yöntem olarak—bilhassa bu zamanda—kök tutmayan hizmetlerin karakteristik bir özelliğidir.

Ehl–i dünya ve ehl–i siyaset, kök tutmayan hizmet yöntemini tercih eder. Kendi işine ve menfaatine öylesi olanlar geliyor. Menfaat uyuşması olunca, haliyle yardımlaşmalar da olur.

Dünyalılar ile "şahs–ı vahit" etrafında toplananların uyum ve menfaat ortaklığı içinde hareket etmesi, "şahs–ı mânevî"nin önündeki en büyük handikaptır.

Hakikati arayanların yolundaki en büyük engel, basireti zayıf olanların önündeki en büyük perdedir.

Evet, "şahs–ı mânevî"nin önündeki en büyük engel, aynı kaynaktan beslenen, ya da besleniyormuş gibi görünen "şahs–ı vahit" halkalarıdır.

Bu çetin engel ise, ancak mükemmel bir şuurla, iz'anla, ferasetle, ihlâs ve gayretle aşılabilir ve kaldırılabilir.

Bilhassa Anadolu ve Rumeli seyahatlerinde apaçık şekilde gördüğümüz ve hayranlıkla temâşa ettiğimiz şey, bir şahs-ı manevi etrafında yaşanan ve inkişâf eden hakikatler manzumesidir.

*

İnkişafı temin eden unsurlar pek çoktur. Her biri birer düstûra dayanan bu unsurlar ne kadar ziyade olursa, hizmet de o derece inkişâf eder.

Bu hakikatli düstûrlar arasında ise, bilhassa parıldayarak önem kazanan ve adeta "olmazsa olmaz" derecede ehemmiyet kazanan iki düstûr var ki, bunları bilhassa nazara vermek istiyoruz.

Kuşun uçmasını temin eden aynen iki kanat misali, bu hakikatli düstûrların biri ihlâs, bir diğeri ise gayrettir.

Nur hizmetinde, ihlâs ve gayret olmadan, ileri gidilmez, hakkıyla ve lâyıkıyla bir inkişâf sağlanamaz. İhlâs var, gayret yoksa, ism–i Hakîm imdada yetişmez, dolayısıyla muvaffakiyet elde edilmez. Gayret var, ihlâs yoksa, bu takdirde ism–i Rahîm imdada yetişmez ve o ihlâssız gayret, sahibini mânen felâkete götürür.

İşte, ihlâs ve gayretin iki kanat halinde Nur hizmetinde bulunanlarda halikulâde bir şekilde tecelli ettiğini, bilhassa hizmet mahallerinde yaptığımız seyahatler ve kaynaştırıcı programlar esnasında gayet açık bir sûrette görüyoruz.

QOSHE - Kök tutan asil hizmetler - M. Latif Salihoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kök tutan asil hizmetler

5 1
01.03.2024

Onun vefatıyla birlikte, hizmetinin söneceğine, dâvâsının biteceğine inanıyorlardı. Ona göre hazırlanmış, kendilerini ona göre şartlandırmışlardı.

Ancak, aldandılar. Hem de çok fenâ şekilde aldandılar; ayrıca şaşırdılar. Zira, Bediüzzaman'ın vefatıyla birlikte, onun temelini atmış olduğu Nur hizmeti kesintiye uğramadı, bilâkis daha da inkişâf etti. Dalga dalga Türkiye'nin ve dünyanın her tarafına yayılmaya devam etti.

Esasında, durumun böyle olacağını, Said Nursî daha hayatta iken söylemiş ve şu müjdeyi vermişti: Benim vefatım, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek...

Aynen öyle oldu. Aradan 64 sene geçmiş olmasına rağmen, nurânî imân hizmeti, kesintisiz şekilde devam etti, ediyor.

Nur hizmetinin kesintisiz şekilde, üstelik gelişerek, yani inkişâf halinde devam etmesi, hiç şüphesiz, kenetlenmenin bir "şahs–ı mânevî" etrafında tahakkuk etmesiyle mümkün olmuştur. Zira "şahs–ı mânevî", kök tutan bir hizmetin adı ve adresidir.

Bunun alternatifi olarak ve tekellüflü, zorlamaları tevillerle idame........

© Yeni Asya


Get it on Google Play