Meselâ, en yüksek kademe olan mareşallik rütbesine sahip olmasına rağmen, Mustafa Kemal’in adeta emirber neferi gibidir. Onun hemen hiçbir sözünden dışarı çıkmaz; emirlerini aynen tatbik eder.

Kezâ, İsmet Paşanın II. Cumhurreisi olmasında da en büyük pay onundur.

Katliâmlı Dersim Fâciasındaki günah derecesine bakıldığında ise, Fevzi Paşanın tercihen birinci sıraya çıktığını görmek mümkün. Zira, Ekim 1937 İsmet Paşa siyasetin dışına itilmişken, Fevzi Paşa, katliamlı harekâtı başından sonuna kadar komuta etti. Harekat bittikten ve on binlerce vatandaş katledildikten sonra, hayatta kalan kız-erkek çocukların asimile edilmesini talep ile onların harekâta katılan subaylara birer-ikişer dağıtılmasını sağlayan kişi yine Fevzi Paşadır.

*

Üstad Bediüzzaman, Rumuzat-ı Semaniye (4. Remiz) isimli eserinde Fevzi Paşa’dan bahisle “...Zâhiren İslâmiyet tarafdârı ve bir derece îmân sâhibi olarak kendini gösteren; fakat, ehl-­i îmân onun sûrî (gösterişli-riyakârane) diyânetine aldanıp, dizginleri öteki gaddârların eline verdiğinden…” söz eder.

Mustafa Sungur Ağabeyin hatıralarında ise, Hz. Bediüzzaman, 10 Nisan 1950’de ölen Fevzi Paşa için bir türlü “Allah rahmet etsin” diyemiyor.

*

Fevzi Paşa, İsmet Paşanın kurnazca manevrası sonucu emekliye sevk edilip askeriyenin başından diskalifiye edilmesinin ardından siyasete atıldı. Demokratların sayesinde Meclis’e girdiği halde, DP’ye en büyük kötülüğü yine kendisi yaptı. 1948’de kurulan Millet Partisi’nin fahri başkanı oldu. DP’den transfer ettiği mebuslarla Meclis’te MP’ye grup kurdurdu. Demokratların önünü kesmeye çalıştı, ancak buna muvaffak olamadı. 1950’deki genel seçimlerden kısa bir süre önce öldü, gitti.

*

Fevzi Paşa ile ilgili yayınladığımız hemen her yazıdan sonra, şu mealdeki sorularla karşılaşıyoruz:

- Fevzi Paşa, 1926’da Burdur’a gittiğinde, valinin Said Nursî’den şikâyet etmesine mukabil olarak “Bediüzzaman'dan zarar gelmez. İlişmeyiniz, hürmet ediniz" diyor. Bu hususu nasıl yorumlamak lazım?

Bu mealdeki soruya mukabil olarak, aşağıda sıralayacağımız hususlar, aynı zamanda cevapları da içinde barındırıyor olacak.

+ Fevzi Paşa, o sözü sarf ettiği 1926 senesinde Bediüzzaman Hazretleri de Burdur’da idi. Paşa, onunla görüşmedi ve ziyaret etme tenezzülünde bulunmadı. Daha sonraki yıllarda da (24 yıl boyunca) hiç ziyaret etmedi. Hiç lehinde konuşmadı. Yapılan zulümlere, içkencelere, kötülüklere sadece seyirci kaldı.

+ Paşa, o sözü söyledi, lâkin devamını getirmedi. Üstad Bediüzzaman’a hayatı boyunca hiçbir faydası dokunmadı. Siyaseten zararı dokundu. Said Nursî’nin Demokratları desteklemesine mukabil, Paşa, onların karşısına Milletçileri dikti.

Fevzi Paşa, şayet samimi bir dost olsaydı, iyilik namına bir eseri, bir işareti görülecekti. 27 sene süren eşedd-i zulüm ve istibdat dönemi, onun süngüsüne yaslanılarak uygulandı.

Fevzi Paşanın Burdur’da söylediği olumlu sözlerin en önemli sebebi, kanaatimce o tarihte üç sene evvel Ankara’da şahit olduğu şoke edici bazı durumlardır. Mustafa Kemal, Said Nursi’yi iki defa öldürmek istedi ise de, bunda muvaffak olamadı. Bir defasında, tifüs aşısı bahanesiyle zehir şırınga ettirdi. Göğsünün üzerinde toplanıp ahir ömründe pul pul dökülen o zehirden talebelerine gösterdiği gibi, bunun 1923’te Ankara kaynaklı olduğunu da ifade ediyor.

İkinci teşebbüs “Riyaset odası”nda cereyan ediyor. Son Şahitler’den Şarköylü Hasan Ergen’in hatırasında, Said Nursi’den nakille şu bilgi yer alıyor: Mustafa Kemal, üç mesele hakkında benden fetva istedi. Kabul etmedim. Şiddetli münakaşa ettik. Çok hiddetlendi. Bana “...Seni öldürmeyeceğim; ama, hayatının sonuna kadar hapis ve sürgün yaşayacaksın” dedi.

Bu ve başka kaynaklardan da topladığımız bilgilerin özeti şudur: Mustafa Kemal, başkanlık odasında Said Nursî’yi öldürmek istedi. Kendisi gibi silâhı da tutukluk yaptı. Öldürmedi. O dehşetli tabloya şahit olanların başında Fevzi Paşa geliyor. Hz. Bediüzzaman’a “Af büyüklerin şânıdır” diyerek aralarını bulmaya çalışıyor. Daha sonra ipler tamamen kopuyor. Said Nursî, Ankara’dan ayrılarak memleketine gidiyor. Şeyh Said hadisesinden sonra da batıya sürgün ediliyor. Fevzi Paşanın, Burdur valisine söylediği sözlerin, Ankara’da şahit olduğu çarpıcı hadiselerle yakından ilgili olması kuvvetle muhtemeldir. Zira, başka türlü bir bağlantı şimdiye kadar tesbit edilebilmiş değil.

QOSHE - 3. Paşanın mahiyeti ve Burdur hatırası - M. Latif Salihoğlu
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

3. Paşanın mahiyeti ve Burdur hatırası

6 52
12.04.2024

Meselâ, en yüksek kademe olan mareşallik rütbesine sahip olmasına rağmen, Mustafa Kemal’in adeta emirber neferi gibidir. Onun hemen hiçbir sözünden dışarı çıkmaz; emirlerini aynen tatbik eder.

Kezâ, İsmet Paşanın II. Cumhurreisi olmasında da en büyük pay onundur.

Katliâmlı Dersim Fâciasındaki günah derecesine bakıldığında ise, Fevzi Paşanın tercihen birinci sıraya çıktığını görmek mümkün. Zira, Ekim 1937 İsmet Paşa siyasetin dışına itilmişken, Fevzi Paşa, katliamlı harekâtı başından sonuna kadar komuta etti. Harekat bittikten ve on binlerce vatandaş katledildikten sonra, hayatta kalan kız-erkek çocukların asimile edilmesini talep ile onların harekâta katılan subaylara birer-ikişer dağıtılmasını sağlayan kişi yine Fevzi Paşadır.

Üstad Bediüzzaman, Rumuzat-ı Semaniye (4. Remiz) isimli eserinde Fevzi Paşa’dan bahisle “...Zâhiren İslâmiyet tarafdârı ve bir derece îmân sâhibi olarak kendini gösteren; fakat, ehl-­i îmân onun sûrî (gösterişli-riyakârane) diyânetine aldanıp, dizginleri öteki gaddârların eline verdiğinden…” söz eder.

Mustafa Sungur Ağabeyin hatıralarında ise, Hz. Bediüzzaman, 10 Nisan 1950’de ölen Fevzi Paşa için bir türlü “Allah rahmet etsin” diyemiyor.

Fevzi Paşa, İsmet Paşanın kurnazca manevrası sonucu emekliye sevk edilip askeriyenin başından diskalifiye edilmesinin ardından siyasete atıldı. Demokratların sayesinde Meclis’e girdiği halde, DP’ye en büyük kötülüğü yine kendisi yaptı. 1948’de........

© Yeni Asya


Get it on Google Play