Bedevi’yi sınamak isteyen Haccâc, “Kur’ân-ı Kerim’den bir şeyler oku” emrini verir. Bedevi, Nasr sûresinden ayetler okumaya başlar: “Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde ve gördüğünde insanların dalga dalga Allah’ın dininden çıktıklarını…”

Haccâc araya girer ve “ayeti yanlış okudun Bedevi” der. “Çıktıklarını değil, Allah’ın dinine dalga dalga girdiklerini…”

Bedevi, alaylı bir şekilde şu cevabı verir: “O, Haccâc vali olmadan önceydi, siz vali olduktan sonra vaziyet değişti…” (Muhammed EFİL; Klasik Arap Edebiyatında Bir Mizah Tekniği Olarak Kutsal Metnin Gücünden Yararlanma, Yayınlanmamış Doktora Tezi)

Haccâc’ın otoriter ve zalimâne yönetimi yüzbinlerce insanın dinden çıkmasına vesile olmuştu. Oysa İslam Devletinde aksi beklenirdi.

Ancak, Haccâc eliyle pis istibdat ve baskıcı yönetim hüküm sürüyordu. İslam milletinin namusunun ve kuvvetinin toplandığı maddi ve manevi havuzda delikler açılmış, havuz kurutulmuştu.

Haccâc müstebitlerdendi. Müstebitlerin sloganı, “milletim kazansın” değil “ben kazanayım”dır. Eşli oynanan bir oyunda, “ortağım başarılı olsun, nasılsa takımız” demek yerine “ben ön plana çıkamadıktan sonra takım kaybetse de olur” diyenlerdendir onlar.

İktidarını sağlamlaştırmak isteyen müstebitler, evvela milletin maddi havuzuna gözlerini dikerler. Pençelerini rızıklarına geçirmek üzere olan küçük sermaye ilk hedeftir. Müstebit iktidarların bu maksatla kullandığı türlü yollar vardır.

Sahte şeyhler, hileyle insanlara; “dünya malı sizin neyinize der” ve onları dünya servetinden nefret ettirmeye çalışır.

Bir kısım devlet büyükleri de; cebir kullanarak, vergi ve benzeri araçlarla elini vatandaşın cebine atar. Vergiyi tabana yaymak, döviz kuruyla oynamak ve benzeri eylemler, esasında “cebe el atma” hadisesidir.

Millî duygular ve milletin cömertliği de müstebitlerin favori enstrümanlarındandır. Mesela, dış güçlerin oyununu bozmak bahanesiyle yastık altındaki dövizlerin bozdurulması, deprem ve benzeri afetler sonrası yardım toplanması, aslında insanların milli cömertliğinin suiistimal edilmesidir.

Türlü oyunlarla vatandaşın rızkını pençesinden düşürten müstebitler, o küçük avları kendileri toplar. Netice itibariyle milletin maddi havuzu hükmünde olan ve yine millete sarf edilmesi gereken hazine, delik-melik açılarak şahsi havuzlara aktarılır.

Böylece; rızkı için tembellik ve dilencilik edenlerin liderlerine itiraz etmediği, itiraz edenlerin âsi sayıldığı, milletin her geçen gün daha çok kutuplaştırıldığı ve gücünün kırıldığı bir devlet ve toplum düzeni ortaya çıkar.

Elbette, maddi havuzu boşaltma sürecinde yürütülen tarz-ı siyaset, milletin manevi havuzunda da delikler açar. Millî ve dînî duygular zarar görür. Haccâc’ın ve diğer tüm müstebitlerin devirlerinde dinden çıkma ve dinden soğuma hadiselerindeki artış işte bundandır.

Meseleye böyle bakmayınca, milletimizi diğer milletlerle kıyaslayıp, “nasıl oluyor da onların kirli medeniyetleri bizim temizimize galip geliyor” diye düşünüp duruyoruz.

Bu aslında bir havuz problemi. Onların havuzunda kaçak yok ve birikenleri yine kendi milletlerine harcıyorlar.

Biz ise dinimizin bir emriymiş gibi kabul edip “vardır bir bildiği” diyerek, liderlerimizin, milletin havuzundan kendi şahsi havuzuna hat çekmesine göz yumuyoruz.

Demokrasi ve hukuk; tam da bu yüzden, havuzdaki delik ve çatlakları kapatmak için bize lazım. Yoksa, damlaya damlaya göl değil damlaya damlaya çöl olacak…

QOSHE - Havuz probleminde boğulmak! - İbrahim Aktaşcı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Havuz probleminde boğulmak!

14 1
05.12.2023

Bedevi’yi sınamak isteyen Haccâc, “Kur’ân-ı Kerim’den bir şeyler oku” emrini verir. Bedevi, Nasr sûresinden ayetler okumaya başlar: “Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde ve gördüğünde insanların dalga dalga Allah’ın dininden çıktıklarını…”

Haccâc araya girer ve “ayeti yanlış okudun Bedevi” der. “Çıktıklarını değil, Allah’ın dinine dalga dalga girdiklerini…”

Bedevi, alaylı bir şekilde şu cevabı verir: “O, Haccâc vali olmadan önceydi, siz vali olduktan sonra vaziyet değişti…” (Muhammed EFİL; Klasik Arap Edebiyatında Bir Mizah Tekniği Olarak Kutsal Metnin Gücünden Yararlanma, Yayınlanmamış Doktora Tezi)

Haccâc’ın otoriter ve zalimâne yönetimi yüzbinlerce insanın dinden çıkmasına vesile olmuştu. Oysa İslam Devletinde aksi beklenirdi.

Ancak, Haccâc eliyle pis istibdat ve baskıcı yönetim hüküm sürüyordu. İslam milletinin namusunun ve kuvvetinin toplandığı maddi ve manevi havuzda delikler açılmış, havuz kurutulmuştu.

Haccâc müstebitlerdendi. Müstebitlerin sloganı, “milletim kazansın” değil “ben kazanayım”dır. Eşli oynanan bir oyunda, “ortağım başarılı olsun, nasılsa takımız” demek yerine........

© Yeni Asya


Get it on Google Play