İdeolojik hareketler adanmışlık arar. Mümkün olduğunca homojenleştirici ve eleştiriye kapalıdırlar. Bu sebeple de istibdadî karaktere sahiptirler. Bu sadece hareketin dışında kalan fikirler veya rakip ideolojilere karşı da değildir. Bu hareketler ekseriyetle ve öncelikle kendi takipçilerine baskı kurar. Söz konusu ideolojinin sınırlarına riayet etmenin yanısıra, takipçilerin teorik meselelere kafa yormalarını istemezler. Çünkü bunun yaygınlaşması üyeleri hareketten soğutmayacak olsa bile fikir ayrılıklarına itebilecektir ve ideolojik hareketlerin buna tahammülü yoktur. Bu sebeple de genelde bu şahıslar kendi hareketleri içinde çok sert tepkilere maruz kalır.

Ya doğru-yanlış demeden her şeyi kabul edeceksiniz ya da o hareketten tekfir edileceksiniz…

Örneklerle açıklayalım: İslamı ideolojileştiren hareketleri düşünün. Liderleri dokunulmazdır ve en yakın adamları bile onları sorgulamamalıdır. Bu tavır Hz. Muhammed (sav) ile sahabeleri arasındaki müzakere ve meşveret kültürüne aykırıdır ama ideolojik hareketler istisnacılığı sever. Demokrasi ve ifade özgürlüğünü sadece kendisine uygun olduğu takdirde, yani genelde muhalifken, tanır. Gücü eline alınca istisnacı tavrıyla bu hakları sınırlar. Zaman zaman bu hareketlerden ayrılanlar veya bu hareketleri içeriden eleştirenler olur. Örneğin hareketin özünden memnun ama yönetim tarzından veya belirli söylemlerden rahatsız olunabilir. Ancak dinî ideolojik hareketler yapıları itibariyle adanmışlık gerektirdiği için ve ufak fısıltıların büyük gürültülere yol açması korkusundan ötürü, eleştiri yapanlar “din düşmanı”, “mürted” gibi damgalarla karakter suikastına maruz bırakılıp dışlanacaktır.

Kemalist ideolojiler de aynı yöntemi takip eder. Ya hep ya hiç anlayışı mevcuttur. Örneğin Kemalist laiklik anlayışı katıdır. Kapsayıcı ve inançları koruyucu bir laikliğe geçişi kabullenemez. Kemalist milliyetçilik anlayışı çok spesifiktir. Azınlık milletlerin varlığını hazmedemez. Kendi resmî tarihi ve tarihçileri vardır. Onların eserleri sorgulanmaz ve kurşun geçirmez yapıtlardır ve kutsal kitap gibi okutulmalıdır. Demokrasi anlayışları da istisnacıdır. Demokratik yollarla da ortaya çıksa ideolojisiyle çelişen gelişmelere karşı şiddete başvurmaktan çekinmez ve özgürlükleri kısıtlamayı marifet görür. Bu harekete katılmak isteyenler bu konularda eleştiri bile yapamaz. Yaparsa “Atatürk düşmanı”, “Vatan haini” veya “yobaz” damgası yiyecektir.

Aynı şekilde Siyonizm de sömürgeci-nasyonalist bir ideolojidir. Kendi resmî tarihi ve tarihçileri vardır. Onların eserleri sorgulanmaz ve kurşun geçirmez yapıtlardır ve kutsal kitap gibi okutulmalıdır. Demokrasi ve insan hakları yalnızca Siyonizme adanmış Yahudilere tanınmış ayrıcalıklardır. Siyonist ideolojiyi eleştirenler, Yahudi İsrail vatandaşları olsalar bile, “Yahudi düşmanı”, “ırkçı”, “insanımsı hayvan” gibi damgalar yiyecektir.

Siyonist ideoloji Filistin topraklarının Yahudi anavatanı olduğunu, her nasıl olursa olsun oraya geri dönüşün sağlanması ve bunun için de orada yaşayan Arap halkın yurtlarından edilmesi gerektiğini savunmaktadır. Bu doğrultuda hastane de bombalatır işkence de yapar. İdeolojilerden çok çekmiş olan Hür dünyanın ve bilhassa AB üyesi ülkelerin bu zulmü haklı ve meşru görmesi mümkün değildir. Nitekim son günlerde bu çevrelerde başlayan hareketlenme de bunun işaretidir.

Türkiye gibi ülkelere düşen, Filistin meselesini ideolojileşmiş ve millileştirilmiş din eksenine sokmak isteyenlere itibare etmemek ve dünyanın ideoloji tarafttarlığı/karşıtlığı üzerinden bir pozisyon almasını sağlamaktır.

QOSHE - Zulmün gözü neden kör? - Ahmet Said Aydil
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Zulmün gözü neden kör?

3 1
28.11.2023

İdeolojik hareketler adanmışlık arar. Mümkün olduğunca homojenleştirici ve eleştiriye kapalıdırlar. Bu sebeple de istibdadî karaktere sahiptirler. Bu sadece hareketin dışında kalan fikirler veya rakip ideolojilere karşı da değildir. Bu hareketler ekseriyetle ve öncelikle kendi takipçilerine baskı kurar. Söz konusu ideolojinin sınırlarına riayet etmenin yanısıra, takipçilerin teorik meselelere kafa yormalarını istemezler. Çünkü bunun yaygınlaşması üyeleri hareketten soğutmayacak olsa bile fikir ayrılıklarına itebilecektir ve ideolojik hareketlerin buna tahammülü yoktur. Bu sebeple de genelde bu şahıslar kendi hareketleri içinde çok sert tepkilere maruz kalır.

Ya doğru-yanlış demeden her şeyi kabul edeceksiniz ya da o hareketten tekfir edileceksiniz…

Örneklerle açıklayalım: İslamı ideolojileştiren hareketleri düşünün. Liderleri dokunulmazdır ve en yakın adamları bile onları sorgulamamalıdır. Bu tavır Hz. Muhammed (sav) ile sahabeleri arasındaki müzakere ve meşveret kültürüne aykırıdır ama ideolojik hareketler istisnacılığı sever. Demokrasi ve ifade özgürlüğünü sadece kendisine uygun olduğu takdirde, yani genelde muhalifken, tanır. Gücü eline alınca istisnacı tavrıyla bu hakları........

© Yeni Asya


Get it on Google Play