***

“Yasama, yürütme ve yargının tek bir adama teslim edildiği her ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de maalesef hak arama kapısı haklıya ve mazluma kapalı, diktatörlerin çıkarlarına ve yakınlarına hizmet eder hale geldi.

“Hiç kimse unutmasın, bugün verilen bütün kararların geçerliliği otoriter hükümetin iktidar süresi kadardır. Vicdanlarda ve milletimiz nezdinde bu kararların hiç bir hükmü yoktur. Bunun içindir ki dikta rejimleriyle el sıkışılmaz ve sistemin aparatı olunmaz! Bütün bu olanlar normal değildir, vicdani de ahlaki de değildir.

“Otoriter yönetimle mücadele etmek bu yoldaki tek seçeneğimizdir. Bütün demokratların bu gerçeği görmesi gerekir. Biz pes edersek, milletimizin ensesindeki tokat daha katmerli olur. Unutmayalım: Başka Türkiye yok!”

***

Şimdi birinci sorumuz: “Bütün demokratlar” vurgusuyla biten yukarıdaki metne siz de imzanızı atar mısınız?

Cevabınızdan bağımsız olarak ikinci sorumuz: Yukarıdaki cümleler hangi siyasetçiye ya da entelektüele aittir?

Evet, bu cümleleri, bugün halen hayatta olan ya da olmayan aktif ya da pasif siyasetçilerden hangisinin ya da hangilerinin yazmış olabileceğini tahmin etmeniz aslında zor değildir.

Bu sebeple biz sorunun cevabını vermeyeceğiz. Dileyenler arama motorundan bakıp cevabını bulabilir. Bazılarınız şaşıracak ama olsun!

Biz bugün sadece, yukarıdaki metin vesilesiyle, ülkemizin geldiği noktada, siyasetin yumuşaması ya da normalleşmesi ile ilgili tartışmalara başka bir yönden bakmaya çalışacağız.

Siyasetçiler arasında yumuşama ve normalleşme şarttır.

Halkın kamplaşmış ve hatta kutuplaşmış çeşitli kesimleri arasında da normalleşme şarttır.

Bunun için elbette iktidar siyasetine de vazife düşüyor.

Mesela İstanbul’dan birkaç avukatın bir Külliye ziyaretinde cumhurbaşkanını bu formüle ikna etmesi sonrasında koskoca İstanbul Barosunun ve Ankara Barosunun, adeta bir gece ansızın “şakkadanak” bölünmesinin her iki cenahta da meydana getirdiği sıkıntıları aşabilmek için -Anayasa Mahkemesi de artık devreden çıktıktan- sonra kanun değişikliği şart.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Erdoğan’ı ve Devlet Bahçeli’yi ziyaretinde elinde bulunan

dosyada bu ve benzeri konuların da olduğunu duymak isteriz.

Ancak adalet tatbikatı açısından bakıldığında yumuşamaya ihtiyaç yoktur.

Eğer yumuşama ile merhamet kast ediliyorsa merhamet dahi ancak hak edene gösterilecek bir adaletli tavrın adıdır.

Zalime karşı yumuşama olmaz. Dik durulur, adaletin şartları olgunlaştırılır, vakti bulunur ve hesap sorulur. Sonrasında iş infaza geldiğinde yine hukukun içinde merhamet de gösterilebilir.

Bu bahiste de, kendisini çifte standartla gösteren bir olgu olarak hakiki merhamet ve sahte merhamet meselesi devreye girer.

Mesela Anayasanın 104. maddesi uyarınca cumhurbaşkanı “Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle kişilerin cezalarını hafifletir veya kaldırır.”

Bu hüküm uyarınca ve “kocamaları” sebebiyle 28 Şubat zulmünün failleri durumundaki bazı paşaların cezaevinden çıkarılması bir merhametin gereği olabilir.

Ancak bunun adaletli bir merhamet olması için aynı durumdaki başka “terör” suçu mahkûmlarının da affedilmiş olması şarttır.

Aksi halde, kitleler, bu tür uygulamaların gerçek merhametten kaynaklanmadığını yani bir çifte standart halinin söz konusu olduğunu ve adaletin hakkaniyetle birleşmediğini düşünmeye başlar.

Böyle bir yumuşama ise hakikatte ancak bir pelteleşmedir!

QOSHE - Siyasette yumuşama, adalette pelteleşme-2 - Ahmet Battal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Siyasette yumuşama, adalette pelteleşme-2

17 5
21.05.2024

***

“Yasama, yürütme ve yargının tek bir adama teslim edildiği her ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de maalesef hak arama kapısı haklıya ve mazluma kapalı, diktatörlerin çıkarlarına ve yakınlarına hizmet eder hale geldi.

“Hiç kimse unutmasın, bugün verilen bütün kararların geçerliliği otoriter hükümetin iktidar süresi kadardır. Vicdanlarda ve milletimiz nezdinde bu kararların hiç bir hükmü yoktur. Bunun içindir ki dikta rejimleriyle el sıkışılmaz ve sistemin aparatı olunmaz! Bütün bu olanlar normal değildir, vicdani de ahlaki de değildir.

“Otoriter yönetimle mücadele etmek bu yoldaki tek seçeneğimizdir. Bütün demokratların bu gerçeği görmesi gerekir. Biz pes edersek, milletimizin ensesindeki tokat daha katmerli olur. Unutmayalım: Başka Türkiye yok!”

***

Şimdi birinci sorumuz: “Bütün demokratlar” vurgusuyla biten yukarıdaki metne siz de imzanızı atar mısınız?

Cevabınızdan bağımsız olarak ikinci sorumuz: Yukarıdaki cümleler hangi siyasetçiye ya da entelektüele aittir?

Evet, bu cümleleri, bugün halen hayatta olan ya da olmayan aktif ya da pasif siyasetçilerden hangisinin ya da hangilerinin yazmış olabileceğini........

© Yeni Asya


Get it on Google Play