|
Ragıp KaradayıTürkiye |
Korku dünyama şimdi bir de bu ilave edilmişti. Sultan’ımız hiç selâmsız yaklaşmaz, böyle kırıcı da söylemezdi. "Hey! Behlûl!...
Bir kara ahtapot gibi kollarıyla ateş küreyi kapatmaya çalışan korkunç görünümlü bulut, yiyip doymayan ejderha gibiydi. ...
Ufuk hattına doğru ilerleyen kızgın güneşin huzmeleri, ensemi, yüzümü dayanılmayacak kadar yakıp kavuruyordu. Harun Reşid: -...
“Evladım! Gelmemen için mühim bir fırsatın vardı. Başka diyarlara gidip hepten izini kaybettirebilirdin! Niçin geldin?" İkinci Halife...
"Ey halife! Bu yanımızdaki bizim babamızı öldürdü! Ne lazım geliyorsa lütfen yapın! Adâlet yerini bulsun istiyoruz!" Halife Harun...
Sultan’ıma bir çift söz söylemeden geçemeyecektim. Doğru sarayın yolunu tuttum. İlk aklıma gelen kavga olsa da nehrin kıyısında...
“Bugün yine ben benden uzaklardayım! Milletin peşim sıra taş atıp MECZUP diye bağırması boşuna değilmiş…” Sebzeler, yaban...
Hikmetinden suâl olmaz, bu dünyayı Rabbim böyle yaratmış, umumiyetle kışın uyur bağlar, bahçeler, bir güzel istirahat eder bütün...
"Dışlarını süsleyip başkalarına hükmeden dünya sultanları mı; yoksa içlerini süsleyerek ve başkalarının içlerini görüp hükmeden...
Denge, durma noktasını bilmek demek bir bakıma, yani duracağı yeri bilmek demektir. İhtiraslarımı dizginlemeye çalışıyorum durmadan....
"Saray adamlarına da kime neyi, ne kadar, niçin verdiğimi, açık adres yazarak kayıt altına aldırttım..." Dünyanın çok zor olduğunu,...
"Mazlum ol, zâlim olma! Üzül de üzen olma!/ Mahşerde hesap zordur, ezil de ezen olma!" Behlül Dânâ: - Senin yerinde olmak istemezdim...
Yedeğinde bir atı olan asker, tozu dumana katarak yanımıza geldi... Sultan denilince akan sular duruyordu. İki elim kanda olsa bile onun...
Bağdat sokaklarında dolaşıyorum... “Fareler Reisi” olduğumun hikâyesini ahali duymuş ki her gören dönüp dönüp bir daha bakıyordu... ...
"Herkes âlimlere hürmet etmesi lazım gelirken, siz bir meczuba kıyam ettiniz, ayakta karşıladınız. Bu ilme hakaret olmaz mı?"...
"Sultan'ım minnettarım. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Beni kuyunun dibinden tutup dünya yüzüne çıkardınız." Behlül Dânâ: - Kusura...
Kadı Efendi, gasbedilen kıymetli eşyalar ortaya çıkarılıp huzura getirilince; meğer on adet tosun adağı varmış, onları kestirmiş!...
Aklımın kenarından geçiremeyeceğim bir durum oldu; Suç üzeri yakaladığımız Kadı Efendi, vezirlerle kol kola içeri girmesin mi?...
"Bu söylenilenler üzerine hazret-i Süleyman, aleyhisselâm, kuşu haklı bulmuş ve kısas kararı vermiş..." Hazret-i Süleyman...
"Böyle ne yapmak istiyorsun Behlül? Bu nasıl bir iş, nasıl vazife talebi?” Sizi harekete sevk edecek derdiniz, büyük maksadınız...
Behlül Dânâ olmuş olalı milletime, dîn-i İslâm’a hizmetim dokunmuş, halifeden halka kadar nicelerinin duâsını almakla şereflenmiştim....
Saraydan ayrılıp eski kulübeme geldim, güya istirahat edip üzerimdeki yorgunluğu atacaktım... Behlül: - Bu Divane’nin ziyan olmasına,...
Hürmet ve iltifatta sınır yoktu. Bendenize oturacağım sırmalı bir yaygı hazırladılar ama asla oturmayacağımı bilmiyorlardı. Saray...
Bir yolunu buldum Kadı ve Hacıyı altınları da alarak suçüstü yakalanmış gibi, delilleriyle birlikte Harun Reşid’in huzuruna çıkardım....
Kadı Efendinin evini, bağını yüzük taşı gibi ortada bırakacak şekilde etrafını kazmalarını, topraklarını da bir kenara yığmalarını...
"Aferin sana Behlül! Aklının başına geldiği belli oluyor. İyi de ne gibi bir iş istiyorsun? Biz senden bir şey esirgemiyoruz!"...
Devası olmayan bir illete yakalandım! Yandım, perişan oldum! Öldüm, bittim! Uzandığım yerden sordum: - Kardeş! Derdin ne ki böyle...
Kadı: “O hâlde biliyorsun meselenin hakikatini. Yine tekrar ediyorum, haberin olsun ki buranın adı emanet kabul yeri değil!.."...
Kadı: “Az değil, dokuz ay, on ay, on iki ay emanete karşı mesuliyet taşımak... Bu işi, Sırat Köprüsü'ne eteğimi yapıştırmak olarak...
Adam kalpten anlatıyor, ben de candan dinliyordum. “Kim bilir ne hikmetleri var?” dedim, iyice meraklandım. Kenar mahallelerde harabe bir...
Bir gün, tesadüfen fâsık birinin yanına oturmuştum, nevrim döndü. Anında ondaki zulmet bana da geçti. Her şeye katlanır,...
Yalnız bedenimdeki soğuğu değil istikbâlimdeki soğukları, kırgınlıkları da dindiriverdi o billurdan gözyaşları. Memleketi, anamı,...
Geç saatlerde döşeğin bir kenarında tefekkür etmeye başladım. Aklıma neler gelmiyordu ki. Bağdat’a gittiğim ilk günleri düşündüm....
Şimdi pişman olmuş vaziyette geri dönüyorum. Yine yüzüm yok, yine mahcup vaziyetteyim. Ne kadar ferah ve temiz hissettiriyor, yağmurda...
"Uğradığım bu zulüm, düştüğüm hâl, ancak senin hükmünle olmakta. Zulme uğratacak da ve yine kurtaracak da sensin yâ Rabbî!”...
"Bakın muhterem Vali’m! Bu adam, kötü niyetli olsaydı, isteseydi itiraf etmezdi. Siz de haklı olarak; haksız yere benim kanıma girerdiniz!"...
Vezir; “Efendim mübarek olsun. Behlül’ü gökte arıyordunuz yerde, hatta yanınızda buldunuz, işte Meczup Behlül” dedi... O anda...
"Geceleyin Bağdat’tan kalktın, bu zavallı adamın kanını dökmek için taa Basra’ya kadar geldin ha!.." Behlül, adamlara suçsuz...
Biraz nefesleneyim derken bulduğum toprakların üzerine uzanıverdim. Meğerse orada birisi öldürülmüş, kanları toprakları ıslatmış!...
Onlara görünmeden bir patikaya saptım. Bir daha yakalansaydım artık başka diyarlara gitme işim hepten suya düşerdi. Bekleyenlerden...
"Uyan gafletten, gece gündüz hep Hakkı zikret,/Zalim mazlum herkese, hakkın varsa helal et!" Haramla yorulandan, akanlar kirli terdir, ...
Atları kırlık bir sahaya doğru sürdük. Basit bir evin önünde durduk içeriden yanık bir ses Kur’ân-ı kerîm okuyordu. Harun...
Kervanı soyan eşkıyaların hepsi oradaymış ve altınlarını teslim ettiği gencin önünde hürmetle oturmuş, gasbettikleri paraları arz...
Sultan’ım siz devlet adamı olduğunuzdan asıl malumat sizde, hem güzel konuşuyor, hoş anlatıyorsunuz. Behlül Dânâ: - Kolay...
Kul hakkından çok korkuyorum. Beni deli edip dağlara düşüren, yakıp kavuranlardan en başta gelenlerden biri de budur Sultan'ım. Behlül...
Sultan’ımızın kolumu çekip ileri hamle yaparken "Gel şu kayaların üzerine oturalım Behlül” demesiyle derin düşüncelerimden...
Her hâlime “Elhamdülillah!” diyor, şükrediyor olsam da son nefes korkusunu üzerimden atamıyordum bir türlü. Biz kuluz, kula düşen...
Her akşam gün batımında ömrümüzden bir günün daha eksildiğini biliyor, bir şey yapamıyordum. Nimete kavuşana, nimet âfiyet...
Bu anlattıklarımdan sonra Sultan’ım mahcup oldu, kızardı, bozardı. Ne yapacağını şaşırdı. Ben de üzgündüm lakin yalan söyleyecek...
Benim sağım solum belli olmazdı. Sultan’ımın karşısında yine de bir pot kırarım endişesiyle işi aceleye getirdim. ...