Eski TKP ve milli birliğe aykırı politikaları
Yıldırım Koç yazdı…
Anadolu’da Yunan işgaline ve emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı’nın başladığı aylarda, İstanbul’da 1919 Ekim’inde yapılan bir toplantıda (komünist) Spartakistlerden Berlin Darülfünunu talebesi İhsan Raif Bey, yaptığı konuşmada (İkdam, 25 Ekim 1919) milliyetçiliğe şöyle karşı çıkıyordu: “Türk milleti harp istiyor dediler. Irak’ın kumlarında, Çanakkale’de, Kafkas’ın dağ tepelerinde ameleyi öldürdüler. (…) Amele, sen düşmanını tanı. Senin düşmanın Rum, İngiliz, Fransız değildir. Dünyada senin düşmanın, sermaye sahipleridir. (…) Biz milliyetçi fırkalar istemiyoruz.” (Erden Akbulut-Mete Tunçay, İstanbul Komünist Grubu’ndan (Aydınlık Çevresi) Türkiye Komünist Partisi’ne, 1919-1926, 1. Cilt, 1919-1923, Sosyal Tarih Yayınları, İstanbul, 2012;57-58)
Eski TKP’nin önde gelen yöneticilerinden Salih Hacıoğlu’nun Komintern İcra Komitesi Riyaseti’ne İstanbul’dan gönderdiği 1 Eylül 1923 tarihli raporda da şu ifade yer alıyordu: “İstanbul ameleleri arasında zafer neşesiyle milliyetçilik cereyanları kuvvetlenmeye başlamıştı. Buna karşı koymak için milliyetçilik aleyhinde şiddetli propagandalar yapılmak üzere nüvelere kat’i talimatlar verildi. Ve aynı zamanda Bulgaristan’daki Ziya gazetesine bu maksada binaen makaleler ve beyannameler yazarak bu gazete İstanbul amelelerine tevzi edildi.” (Akbulut, Erden – Ülker, Erol, Hafî TKP ve THİF Genel Sekreteri Salih Hacıoğlu, Belgelerle Yaşamöyküsü, Sosyal Tarih Yay., İstanbul, 2020;120)
Mustafa Kemal Paşa’nın eski TKP’ye karşı tavrını değerlendirebilmek için, o yıllarda eski TKP’nin ve önemli kadrolarının milliyetçilik ve ülkenin ve milletin bütünlüğü gibi konulardaki görüş ve açıklamalarını izlemek gereklidir.
Eski TKP, milliyetçilik karşıtı (ve “enternasyonalizm” adına Sovyet Rusya yanlısı) politikasını, özellikle çeşitli etnisitelerin ayrılma hakkı konusunda dile getirdi.
Eski TKP’nin kitleler üzerinde hiçbir gücü ve etkisi yoktu. Eski TKP’nin üye ve sempatizan sayısı ve kitlelere ulaşmada kullandığı araçlar, günümüzde çok sayıdaki sosyalist/komünist örgütlenmelerin önemlice herhangi birinin kadro ve sempatizan sayısından ve iletişim olanaklarından çok daha azdı. Bu nedenle, çeşitli belgelerinde yer alan bölücü görüş ve talepler, Sovyet Rusya ve 1923 yılından itibaren Sovyetler Birliği’ne bağımlılığın ve onların taleplerinin bir sonucuydu; halkı etkileme gibi bir çabaya hizmet etmiyordu. Eski TKP’yi oluşturan kesimler, Kurtuluş Savaşı sürecinde kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesine önemli bir katkıda bulunmadı. Bir de Sovyetler’e bağımlılık ve bağlılıklarının bir sonucu olarak bölücülüğü savunduklarında, tepki çektiler.
Türkiye Komünist Partisi, Lenin’in belirli koşullarda desteklediği ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını programlarına geçirdi ve emperyalistlerin Türkiye’yi zayıflatmada ve parçalamada kullandıkları bir araca (böyle bir amacı olmasa da) yeşil ışık yaktı. Sovyetler Birliği de Türkiye’nin politikalarını etkilemede “Kürt kartı”nı kullanmaya çalıştığında, ona yardımcı oldu.
TKP, 1920 Koçgiri, 1925 Şeyh Sait, 1930 Ağrı ve 1937/38 Dersim isyanlarını yaşamış ve bunlardan büyük zarar görmüş olan Kemalist yönetim açısından çok tehlikeli bir politika benimsedi. Bu isyanlar sırasında Sovyetler Birliği’nin Türkiye yanlısı tavrı, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkına dayanmıyordu; Türkiye topraklarında emperyalistlerin kontrolündeki bir Kürt devletinin Sovyetler Birliği açısından yaratacağı büyük tehdide bağlıydı. Yoksa Komintern de, TKP de, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını savundu. Ancak eski TKP’nin attığı taş, ürküttüğü kurbağaya değmedi. Çeşitli belgelerinde yer alan bölücülük, Türkiye’deki farklı etnisitelerden eski TKP’ye bir destek sağlamadı; ancak devletin ve siyasi iktidarın oklarını üzerine çekti.
10-16 Eylül 1920 günleri Bakü’de toplanan Türkiye Komünist Teşkilatları Birinci Kongresinde kabul edilen Türkiye Komünist Fırkası Programı’nda bölücülük kabul ediliyordu:
“7- T.K.F. muhtelif milletlere mensup inkilâpçı amele ve rençber sınıfları arasındaki eski düşmanlıkları kaldırmak için aşağıdaki en kat’i çarelere girişir: (elif) Dil ve hars nokta-i nazarından her milletin tam hürriyetini temin ve bu itibarla bir veya diğer millete mahsus olan her türlü imtiyazları ilga eder. (be) T.K.F. hükûmet teşkilâtında muhtelif milletlere mensup amele, rençber şûrâlar cumhuriyeti teşkilini kabul ve “hür milletlerin hür ittihadı” esasında olmak üzere federasyon usulünü tercih eder. (pe) Fırka amele ve rençber sınıfları da tamamen ayrı ve müstakil yaşamak ceryanlarına kapılmış olan milletlerin arasında kanlı nizalar çıkmasına yer vermemek için bu gibi meselelerin “plebisit” usulüyle: Umumî reye müracaatla halline delâlet eder.” (Akbulut, Erden – Ülker, Erol, Komintern, TKP ve Kürt İsyanları, Yordam Kitap, İstanbul, Mart 2022;86)
Ankara’da kurulu Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası’nın 1922 yılı Ağustos ayındaki Ankara Kongresi’ne sunulan Program tasarısının milliyet konusundaki düzenlemesi de şöyleydi: “Parti ulusal azınlıkların siyasal haklarından ve özerk yönetimler örgütlemelerinden yanadır.” (Akbulut–Ülker,Mart 2022;88)
TKP’nin 1925 yılında gerçekleştirilen Akaretler Kongresi’nde alınan karar çok ihtiyatlıydı ve “ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı”ndan söz etmiyordu: “TKP, hükûmetin küçük milliyetleri Türkleştirme siyasetine karşı mücadele edecek ve bunları sadece TKP’nin zaferinin onlara kendi örf ve adetleri içerisinde gelişme özgürlüğünü sağlayabileceğine ikna etmeye çalışacaktır. Onlara Türkiye’den ayrılmak istemenin çılgınlık olacağını gösterecektir; zira bunun hemen arkasından emperyalist bir gücün pençelerine düşeceklerdir.” (Akbulut-Ülker,Mart 2022;106-107)
Ancak 1926 yılında toplanan Viyana Konferansı’nda kabul edilen ve Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi tarafından 1927 yılında onaylanan Faaliyet Programı’nda azınlıklara ve Türk soylu olmayanlara ayrılma hakkı tanınıyordu:
“8. T.K.P. milli ekalliyetlere karşı kullanılan zulüm siyasetini ve bugünkü şerait içinde Müslüman ekalliyetler için kullanılan Türkleştirme şeklindeki tazyikatı şiddetle ve tamamen ret eder.
“T.K.P. bu ekalliyetlerin kendi mukadderatlarını serbestçe tayin etmek hususundaki sarih haklarını tanır.
“Bu duçar-ı gadr olmuş milletlerin boyunlarına geçirilen boyunduruklara karşı tam bir mücadelelerini temin için onları Türk amele ve köylüleriyle kardeşçe bir ittihada davet eder.
“Kürt, Çerkes vesaire şeyh ve beylerinin topraklarının müsaderesiyle bunların fakir halk arasında tevzii; bu ekalliyetlerin inkılâp lehine kazanılmaları için yegâne yoldur.” (Akbulut-Ülker,Mart 2022;146-147)
Eski TKP’nin faaliyet programı ve parti programına Kürtler konusunda bu tür talepler koymasının bir nedeni, Sovyetler Birliği’nin “Kürt kartını” Türkiye’ye karşı kullanma çabası olabilir. 1923 yılında Azerbaycan Sosyalist Sovyet Cumhuriyeti’nde Kızıl Kürdistan (Sor Kurdistan veya Kurdistan Uezd) adıyla bir idari birim oluşturulmuştu. Bu birim 1929 yılında tasfiye edildi ve ardından 30 Mayıs 1930 tarihinde Kurdistan Okrug adıyla bir birim oluşturuldu. Ancak Türkiye’nin bu konudaki duyarlılığı dikkate alındı ve 23 Temmuz 1930 tarihinde bu idari birim tasfiye edildi. Bu kararda, 1926 yılında başlayan ve 1930 yılında zirveye ulaşan ve bastırılan Ağrı İsyanı etkili olmuş olabilir.
Eski TKP’nin 1926 Programının ana hatları 1925 yılındaki kongresinde belirlendi. “Ertesi sene zarfında merkez komitasının harici bürosu bu lâyihayı tadil ederek mazbut bir program şekline sokmuş; bu proje, 1926 fırka konferansı tarafından tadil ve kabul edildikten sonra, Komintern’in tasvibine mazhar olmuştu.” Eski TKP’nin parçasını oluşturduğu Komintern’in onayladığı programda Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütünlüğünü ortadan kaldırmaya yönelik şu bölümler yer alıyordu........
© Veryansın TV
visit website