Dünyada, yer sarsıntılarının ölçülebildiği tarihten bu yana, karada meydana gelmiş en büyük deprem felaketini bir yıl önce biz yaşadık. Dokuz saat arayla önce 7,7, sonra 7,6 büyüklüğündeki iki çok şiddetli depremde yedi farklı fay kırıldı, -ki, bu depremlerin büyüklüğünü 7,9 ve 8,0 olarak veren de var. Öyle dehşetli bir afetti ki bu, Türkiye yüzölçümünün yüzde 20’si, Türkiye nüfusunun da 20 milyonu etkilendi depremlerden. 26 bin enkaz vardı hemen müdahale edilmesi gereken? Peki mümkün müydü? *** Dünya standartlarına göre, bir bina için gereken arama kurtarma ekibi 25 kişiden oluşuyor. Bu ekip aralıksız 24 saat çalışamayacağına göre, bunun üç katı personele ihtiyaç var… Yani her enkaz için 75 kişiye. 26 bin binaya aynı anda müdahale edilebilmesi için kaç arama kurtarma personeline ihtiyaç var bu durumda? 1 milyon 950 bin. Resmî verilere göre tespit edilebilen dünyadaki toplam arama kurtarma personel sayısı ne biliyor musunuz? 750 bin. Değil Türkiye, dünyadaki bütün ekipleri buraya yığsak bile, ihtiyaç duyulanın üçte birini ancak karşılayabiliyorduk. Bitmedi… Diyelim ki bütün ülkeler “Tamam” dedi ve harekete geçildi. 750 bin kişinin dünyanın dört bir yanından hemen afet bölgesine ulaşması mümkün müydü? Türkiye bir sene önce tam da bugünlerde işte böylesine bir yıkım yaşadı. Devlet daha ilk saatlerde uluslararası yardım çağrısı yaptı ve toplam 35 bin arama-kurtarma personeli, ilk gün enkaz başındaydı. Gecikme yoktu ama yıkım çok fazlaydı, sayı yetmedi. “Ordu neredeydi?” diyorlar ya hani… Malatya’yı örnek vereyim; 2. Ordu, saat 05.45’te kurtarma çalışmasındaydı. Yani depremden sadece bir buçuk saat sonra. *** Kimileri 6 Şubat depremlerini, 1999’da Marmara’da meydana gelen 7,4’lük depremle mukayese ediyor ya hani! Kahramanmaraş’taki depremler, uzmanların açıkladığına göre Kocaeli merkezli felaketin altı katı şiddetindeydi. Dolayısıyla değil Türkiye’deki, sarsıntıların ölçülebildiği son bir asırda dünyada meydana gelen hiçbir depremle mukayese edilmesi mümkün değildi. Ancak bizim muhalif kesim bunu da yaptı. Kimi iktidar karşıtlığından, kimi Türkiye ile ilgili karanlık planların parçası olduğundan. Şimdi burayı biraz açayım. *** Dikkatinizi çekmiştir, deprem felaketinde muhalif kesimin sesi, en çok Hatay’da çıktı. Zannetmeyin ki onca kara propaganda sadece CHP’li belediye yönetiminde olduğundandı. Halkımız ve devletimiz, canhıraş biçimde canlarımızı kurtarmaya çabalarken, az önce altını çizdiğim azgın bir güruh (bütün muhalifleri tenzih ederim, onlar kendini bilir) depremin daha ilk saatlerinden itibaren Suriye tarafından gelen talimatla hareketlenmiş, depremden fırsatla Hatay’da bir başka plan için uğraşmaktaydı. GEZİ BENZERİ BÖLÜCÜLÜK PLANI Ne yapmaya çalıştıklarının ipucu, 2020’deki İdlib geriliminde Esad yönetiminin dile getirdiği “Hatay’ı geri alacağız” tehdidiydi. O karanlık günlerde olan bitenin bir kısmını, arkadaşımız Yılmaz Bilgen, bölgeden topladığı bilgilerle gazetemizde haberleştirdi. Şu kadarını biliyorduk ki, güvenlik kuvvetlerimiz sadece yıkılan şehirlerimizde değil, sınırımızda da teyakkuzdaydı. Çünkü Hatay Samandağ’dan, mezhepçi saikle katliam için Esad’a desteğe giden Mihraç Ural gibi teröristler, depremi fırsata dönüştürüp Hatay’a başka bir emelle dönme peşindeydi. Unuttukları şey, Türkiye’nin zayıf bir ülke olmadığıydı. Nitekim daha ilk günden bölgeye gidip sahayı bizzat yöneten dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Millî Savunma Bakanı Hulûsi Akar’ın öncülüğünde, yardım bahanesi ile alana sızmak ve silah sokmak isteyen terörist gruplara karşı hızlıca tedbir alındı. Kürt ve Alevi vatandaşları kışkırtarak Gezi benzeri isyan çıkarmaya çalışan ajanlar ve sahadaki uzantıları anlık müdahalelerle etkisiz kılındı. Özellikle depremin ilk beş günü içerisinde yoğunlaşan sızma ve provokasyon girişimlerinin yanı sıra başta İsrail ekibi olmak üzere, yabancı arama-kurtarma ekiplerinin arasına gizlenmiş casusların tarihî eserleri çalma gibi pek çok faaliyetinin önüne geçildi. Biliyorsunuz, bunca tedbire rağmen İsraillilerin çaldığı bir Tevrat’ın iadesi sağlandı. *** Yine o acı günlerde, güvenlik uzmanlarının sıkça tekrarladığı “Topraklarınızı terk etmeyin” çağrılarını gündeme getirmiştik. Aynı şekilde, toprak satışını engellemeye yönelik tedbirler de alındı, -ki, bu çok önemli bir müdahaleydi. Bir taraftan ardı arkası kesilmeyen yalanlarla kara propaganda yürüterek halkı kışkırtmaya çalışanlar, öbür taraftan kilise, cemevi, karakol, cami gibi hassas noktalara sabotajlar düzenlemeye uğraşıyor, koordineli yağma hadiseleri ile toplumun sinir uçlarını tahrik ediyordu. Varmayı istedikleri yer; önce bölgenin ıssızlaştırılması, ardından Hatay’ı terör koridoruna dâhil edecek bir kaos ve çatışmanın körüklenmesiydi ama ne yaptılarsa olmadı. Amaçlarına ulaşsalar, terör koridorunu İskenderun Körfezi’ne uzatacaklardı. *** Deprem bahanesiyle Antakya açıklarına yollanan uçak gemisi, şüpheli faaliyet yürüten helikopterler, daha neler neler… Bugün belki unuttuk, belki o günlerde çok önemsemedik, lakin arama-kurtarma ekiplerimiz enkaz başında mücadele verirken, istihbarat ve güvenlik güçlerimiz de bunlarla uğraşmaktaydı. Türkiye’yi terör örgütünün partisi ile birlikte yönetmek için seçim ittifakı yapanların, o gün kimin tarafında yer aldığını söylemeye gerek yok herhâlde. Üzücü olan, içinde terörün olduğu bir ittifaka oy vermekten rahatsız olmayanların, Hatay’da dönen dolapları da fark etmemesi yahut umursamamasıydı. Amaçlarına ulaşamadılar, ancak yine de propagandadan vazgeçmediler. Şimdi Erdoğan’ı, kesip kırptıkları bir cümlesinden yola çıkarak Hatay’a yardım etmemekle suçluyorlar. Neymiş, “Merkezî yönetim ile yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma hâlinde olmazsa o şehre bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi?” demiş. Peki, bunun hemen öncesindeki cümlesi ne Erdoğan’ın? Aynen şöyle; “Hatay kamu yatırımlarını noksansız alsa da, maalesef yereldeki vizyon eksikliği nedeniyle potansiyelini açığa çıkarmakta zorlanan bir şehrimiz.” Cumhurbaşkanı’nın bu cümlesini es geçip, devamının üzerinde tepinerek, sanki Hatay’a devlet hiçbir şey yapmamış gibi algı yürütüyorlar. Devlet Hatay’a çok şey yaptı… Hem de onlara rağmen yaptı.

QOSHE - Hatay’ı kim kurtardı, kim kaybettirmeye çalıştı? - Yücel Koç
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hatay’ı kim kurtardı, kim kaybettirmeye çalıştı?

27 1
08.02.2024

Dünyada, yer sarsıntılarının ölçülebildiği tarihten bu yana, karada meydana gelmiş en büyük deprem felaketini bir yıl önce biz yaşadık. Dokuz saat arayla önce 7,7, sonra 7,6 büyüklüğündeki iki çok şiddetli depremde yedi farklı fay kırıldı, -ki, bu depremlerin büyüklüğünü 7,9 ve 8,0 olarak veren de var. Öyle dehşetli bir afetti ki bu, Türkiye yüzölçümünün yüzde 20’si, Türkiye nüfusunun da 20 milyonu etkilendi depremlerden. 26 bin enkaz vardı hemen müdahale edilmesi gereken? Peki mümkün müydü? *** Dünya standartlarına göre, bir bina için gereken arama kurtarma ekibi 25 kişiden oluşuyor. Bu ekip aralıksız 24 saat çalışamayacağına göre, bunun üç katı personele ihtiyaç var… Yani her enkaz için 75 kişiye. 26 bin binaya aynı anda müdahale edilebilmesi için kaç arama kurtarma personeline ihtiyaç var bu durumda? 1 milyon 950 bin. Resmî verilere göre tespit edilebilen dünyadaki toplam arama kurtarma personel sayısı ne biliyor musunuz? 750 bin. Değil Türkiye, dünyadaki bütün ekipleri buraya yığsak bile, ihtiyaç duyulanın üçte birini ancak karşılayabiliyorduk. Bitmedi… Diyelim ki bütün ülkeler “Tamam” dedi ve harekete geçildi. 750 bin kişinin dünyanın dört bir yanından hemen afet bölgesine ulaşması mümkün müydü? Türkiye bir sene önce tam da bugünlerde işte böylesine bir yıkım yaşadı. Devlet daha ilk saatlerde uluslararası yardım çağrısı yaptı ve toplam 35 bin arama-kurtarma personeli, ilk gün enkaz başındaydı. Gecikme yoktu ama yıkım çok fazlaydı, sayı yetmedi. “Ordu neredeydi?” diyorlar ya hani… Malatya’yı örnek vereyim; 2. Ordu, saat 05.45’te kurtarma çalışmasındaydı. Yani depremden sadece bir buçuk saat sonra. *** Kimileri 6 Şubat depremlerini, 1999’da Marmara’da meydana gelen 7,4’lük depremle mukayese ediyor ya hani! Kahramanmaraş’taki depremler, uzmanların açıkladığına göre Kocaeli merkezli felaketin altı katı şiddetindeydi. Dolayısıyla değil Türkiye’deki, sarsıntıların ölçülebildiği son bir asırda dünyada meydana gelen hiçbir depremle mukayese........

© Türkiye


Get it on Google Play