HALİL KALAYCI
Gün ağarmamıştı.
Şehrin sokak lambaları altında yürüyordum. Serinlik arkadaşımdı, bir de sahipsiz kalmış birkaç sokak canlıları...
Ayvacık'ı bilen bilir. Yeşilırmak vadisi üzerinde kurulmuş şirin mi şirin bir ilçe. Ayvacıklı olmayan çok kişinin ziyaret ettiği bir vatan köşesi.
Daha önce iki defa gezmek için geldiğim bu mütevazı ilçeye bu sefer bazı kültürel çalışmalar yapmak için geldim.
Ulaştığımda gün ağarmamıştı. Günlerden pazartesiydi ve oranın haftasıydı. Zaten yol boyu geçiştiğimiz taşıtların plakalarının farklı olması bile o günün Ayvacık'ın pazarı olduğunun alametlerindendi.
Esnaflar veya pazarcılar kendileri için tahsis edilmiş yerlerde tezgâhlarının kurumaya başlamışlardı. Ne de olsa helalından rızıklarının peşindeydiler.
Ben günün ağarmasını bekliyordum. Yeşilırmak üzerine kurulu ve iki yakayı birleştiren köprü üzerinde sabahın ve mevsimin serinliğini aynı anda hissediyordum. Sokak lambalarına, bazı binalardan sızan elektrik lambalarının ışığı eşlik ediyordu.
Karanlık yerini esrarlı bir renge bırakmak üzereydi. Günün ışıdığında kendimi bir kahvenin önünde buldum. İçeride bir kişi........
© Terme Bilgi Gazetesi
visit website