menu_open
Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Şapkaları çıkartalım

24 0
22.09.2024

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

22 Eylül 2024

Araplar ve Farsiler bile kendi yazılarında doğru okumayı sağlayan işaretleri ilk öğretimden sonra kullanmadıkları halde, biz neden Arapça ve Farsça sözcükleri “doğru okumayı” sağlasın diye şapkalı kullanmak zorundayız? Doğru okuma, ilkokulda öğretilir ve bu düzeydeki öğretime yönelik hazırlanan sözlüklerde şapkalı harfler kullanılabilir. Üstelik bu yalnızca Arapça ve Farsçadan geçen kelimelerde kullanılıyor, niye?

1974 yılının unutulmaz filmi: Yılmaz Güney, Melike Demirağ ve Kerim Afşar’lı “Arkadaş…”

Melike (Melike Demirağ) telefona cevap verir:

“Kim dediniz? Azem mi?.. A’nın üstünde şapka mı var? Ne şapkası?.. Haa, şimdi anladım, Âzem… İyi bir şapka mı?”

Melike dışarıda oturan Cemil’e (Kerim Afşar):

“Şapkalı bir arkadaşın seni istiyor, ‘A’nın üstünde şapka varmış.”

Cemil, Âzem diyerek gülümser.

Bu diyalog bir şekilde harflerin üstündeki şapkaları sevdirmişti bana o günlerde…

Yıllar sonra, T24’te yayınlanan başlıklı, 5 gün süren Bilal Güneş’le yaptığım söyleşiyi yazarken Bilal’le şapkaları epey tartışmıştık. Kontrol için Bilal’e gönderdiğim metinlerdeki şapkalar silinerek geri geliyordu. Yeniden koyuyordum ben şapkaları, Bilal yeniden siliyordu. Sonunda uzun uzun konuştuk. Bir tek, kendisi de öyle yazdığı, imzasını da öyle attığı için Nâzım’daki ‘a’nın üstündeki şapkayı silmedik. Arkadaş filmindeki Âzem gibi, “Nâzım, ‘a’nın üstünde şapka var” oldu o da.

Sonrasında şapkaları çıkartarak yazdım yeni yazılarımı. Bu kez T24’teki editör arkadaşlar, koymadığım şapkaları hatalı yazdığımı düşünüp, eklemeye başladılar benim metinlere. Ben de her keresinde, lütfen benim koymadığım şapkaları düzeltmeyin, diye rica ettim. Sağ olsunlar, kırmadılar beni, dokunmaz oldular çıkarttığım şapkalara…

Dil Devrimi’nin üzerinden neredeyse yüz yıl geçmiş olacak ama o zamanlarda çözüldüğü zannedilen şapkalı harfler sorunu, tıpkı diğer devrimlere karşı direnişte olduğu gibi, Arapça ve Farsça bilgisi olmayanları bile içine alan geniş bir direniş ittifakının sonucu olarak hala çözülmemiş olarak duruyor.

Hemen bir soru; yukarıdaki paragrafta altını çizip koyu olarak belirttiğim “hala”yı “babasının kız kardeşi” zanneden ve öyle okuyan bir okurun olabileceği düşünülebilir mi?

Şapkalı harflerin Türkçe yazıda, Arapça ve Farsçadan Türkçeye geçmiş bazı kelimelerdeki sesleri göstermek için kullanılması isteniyor. Bunlar “elif (Â)”, “vav (Û)” ve “ye (Î)” harfleri ile gösterilen seslerdir. Arapçada ve Farsçada bu uzun sesletilen sesler o dilleri müziklendirip dile kendine has bir tat katarken, bu sesleri aynen Arap ve Fars gibi tınlatan bir Türk, doğallığın dışında kimbilir nasıl konuşuyormuş izlenimi verir, adını siz koyun artık.

Bizim neden bir şapka sorunumuz var? Türk Dili Kurumu (TDK), daha işin başında bu sesleri gösteren harflerde şapkanın yazıda gösterilmemesi ve okunuşa bırakılması yönünde bir karar almamış mıydı? 1940 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, Tahsin Banguoğlu’ndan Türkçenin grameri ile ilgili bir kitap yazmasını istemiş, Banguoğlu’nun “Ana hatlarıyla Türk grameri” kılavuz kitabı aynı yıl basılmıştı. Daha sonra 1948-1950 yılları arası Milli Eğitim Bakanı olarak da görev yapan akademisyen, dilbilimci ve siyasetci Tahsin Banguoğlu, genişleterek ve güncelleyerek yeniden yazdığı, 1974’de yayınladığı Türkçenin Grameri kitabında bunu şöyle dile getirmişti: “Alfabede ses çeşitlerinin ayrı veya işaretli harflerle gösterilmesi yazıyı güçleştirir, pratik olmaz. Bunun için okurken ses çeşitlerini belirtme işi söyleyişe bırakılmıştır (laisse a la prononciation).” Banguoğlu’nun iki dönem de TDK başkanlığı yaptığını buraya not edelim. (Niyazi Berkes, Unutulan Yıllar adlı anı kitabında [İletişim Yayınları, 2019], Banguoğlu’nun 1949’da DTCF’deki Solcu hocaların tasfiyesindeki rolü için, onu “düşün gangsteri” olarak niteler. Bunu da geçerken belirtmek istedim.)

Bilal’e dil konusunda saygım büyük. T24’te Börklüce ile ilgili yazı dizisine konuk olan Bilal Güneş iki kere klasik filolog, yani bu ünvanı almak için yalnızca birisinden mezun olmak yeterken, Bilal hem Klasik Latince hem de Klasik Yunanca bölümlerinden mezun olmuş. Ayrıca, gazetecilik mesleğindeki kariyerine 12 Eylül 1980 tarihinde son verilmiş biri. Sonraki yıllarda reklamcılık ve yayıncılık (editörlük) yapmanın yanı sıra, Almanca Öğretmenliği eğitimini de tamamlamış. Bunun dışında orta düzeyde Farsça ve giriş düzeyinde Arapça ve İtalyanca biliyor. Yüksek lisans ve doktora programlarına kabul edilmek için gerekli düzeyde İngilizce de biliyor ve bir ara Fransızcayla da ilgilenmiş. Kısacası, dil konusunda konuşma yetkisi olan biri. Börklüce yazı dizisinde şapkalarımı çıkartmama vesile olan Bilal, konuyu şöyle aktarmıştı o zaman:

“Şapka, yalnızca Arapça ve Farsçadan geçen sözcüklerde gösteriliyor. Şapkayı kullanan Türkçe yazarları, bunu ‘kelimeyi doğru telaffuz etmek’ amacıyla kullandıklarını belirtiyorlar. Arapçada kelimelerin doğru okunmasını sağlamak amacıyla haflerin altına veya üstüne konulan, adına ‘hareke’ denilen bazı işaretler icat edilmiştir. Bu icattan murat, Kur’an’ın doğru okunmasını sağlamaktır, çünkü orijinal Arapça alfabesi Fenike alfabesinden kopyalanmıştır ve aynı şekilde kopyalanmış kardeşi İbranice gibi sesli harflerden mahrumdur. Fenike alfabesini Yunanlar ve Romalılar da MÖ 8. yüzyılda kopyalayarak kendi alfabelerini oluşturmuşlar ve Araplarla İbranilerin akıl edemedikleri sesli harf sorununu en baştan çözerek, yazının kusursuz şekilde, doğru okunmasını sağlamışlardır. Üstelik uzun okunan bazı sesler bu dillerde de vardır; Yunanlar uzun ve kısa /E/ (epsilon ve eta) ile /O/ (omega ve omikron) sesleri için ayrı harfler icat ederken, Latinler bunu yapmamış ve uzun okunması gereken harflere herhangi bir işaret koymayarak, doğrudan okunuşa bırakmışlardır (Latincenin bu özelliği aynen İtalyancaya da geçmiştir ve söyleyişte vurgulanması gereken sesleri gösteren harflere herhangi bir işaret konmaz; yalnızca kısa sesletilmesi gereken A ve E’nin üzerine aksan konur). Bu iki dil ayrıca aksanlı da okunurlar; Yunanca yazıda aksan gösterilirken, Latince yazıda o da gösterilmez.

“Fenike alfabesi majiskül/miniskül (büyük/küçük) harf çeşitliliğinden mahrum olduğu için, bu alfabeyi kopyalayan Arap ve İbrani alfabeleri de bundan mahrumdur. Yunanca ve Latince başlarda yalnızca majiskül harflerle yazılırken, MS 8. yüzyıl sonları ve 9. yüzyıl başlarında bu dillerde yazılmış eskiçağ klasik eserlerini Arapçaya çevirerek çoğaltan Konstantinopolis’teki tercüman/kopyalayıcılar (müstensihler), Bağdat Halifeliğinden gelen siparişleri yetiştirmeye çalışırken miniskül harfleri icat etmişler, zira majiskül harflerle yazı yazmak uzun sürmekteydi; minüskül harfleri icat ederek yazım işini hızlandırdılar. MÖ 5. yüzyılda yaşamış Sokrates’in herhangi bir yazılı eser bırakmadığını biliyoruz. Kendisine neden yazmadığı sorulduğunda, ‘Yazma hızım düşünme hızıma yetişemiyor.’ cevabını vermiştir. Düşünce hızına yetişecek bir yazı türü yaratmak yerine yazmamayı tercih eden Sokrates’in o zaman savsakladığı işi, önce bu Konstantinopolis müstensihleri gidermeye çalışmış, daha sonra ise MÖ 1. yüzyılda Roma’da yaratılan stenografinin 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarında tedricen geliştirilmesiyle düşünce değilse de konuşma hızına yetişen bir yazı tekniği yaratılmıştır. Arapça ve İbranicenin kaderi, bu halkların icadı olan dinlerin liturjik dilleri de olduğu için, adeta dokunulmaz kabul edilmiş ve alfabenin zaaflarının giderilmesi yoluna gidilememiştir; oysa sırf Kur’an doğru okunabilsin diye sonradan harekelerin icat edildiğini bildiğimiz halde, Arapçaya el sürülemeyeceği iddia edilmiştir. Oysa dil yaşayan bir organizmadır ve zaman içinde gelişen Arapça, Kur’an Arapçasından neredeyse tamamen kopmuştur. Kur’an Arapçasını öğrenen birinin bir Arapla konuşabilmesi ya da çağdaş Arapça bir metni okuyup anlayabilmesi mümkün değildir. Arap alfabesinin barındırdığı zaaflar, aynen Farsçaya da geçmiştir. Okuma ve yazmayı öğrenen çocuk ya da yetişkin, kelimelerin nasıl yazılacağını ve seslendirileceğini, bunları bilen birinden öğrenmek zorundadır. Bizim bugün........

© T24


Get it on Google Play