menu_open
Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sağlık Bakanlığı’nın anormal doğuma karşı açtığı savaş

15 0
13.10.2024

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

13 Ekim 2024

Doğumun anormali mi olur demeyin. Sağlık Bakanlığı halk ağzıyla vajinal doğuma “normal” doğum deyince, diğer doğum şekli, sezaryen anormalmiş gibi algılanıyor çünkü. Sağlık Bakanlığı, 3 Ekim Perşembe günü Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlediği toplantıda Normal Doğum Eylem Planı’nı duyurdu. Toplantıda Emine Erdoğan, bütün anne adaylarını “fıtratlarındaki bu mucizeyi, başka tecrübeyle edinilmeyecek bu eşsiz bilgeliği kucaklamaya davet” etti. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Memişoğlu, normal doğumun teşviki ve sezaryen oranlarının azaltılmasının yalnızca anne ve bebek sağlığını korumakla kalmayıp toplumun uzun vadeli sağlık hedeflerini de doğrudan etkileyen bir konu olduğunu belirterek Normal Doğum Eylem Planı’nın geleceğe yatırım niteliği taşıdığını söyledi. Memişoğlu sezaryenin, bir doğum şekli olarak kabul edilemeyeceğinin altını çizerek, “Sezaryen, bir doğum şekli değil, ameliyattır” diyerek noktayı koydu. Bu beyandan sonra, sezaryenle doğmuş bebeklerin nasıl doğum günü kutlayacakları sorusu şimdi akılları kurcalıyor olmalı. Şaka bir yana, Memişoğlu’nun deyimiyle bu ameliyata karşı açılan savaş için planda önerdikleri girişimler ne yazık ki pratikte bir etki yapacağa benzemiyor. Sağlık Bakanlığı 40 haftalık 14 maddelik eylem planında doğumhanelerde “rehber ebe” ve “doğumhane sorumluları” belirleme, personelin tıbbi hatalar konusunda bilgilendirilmesi yanı sıra sezaryen oranı yüksek olan hastanelere yönelik denetim ve takip çalışmaları yapacağını söylüyor. Sihirli değnek olarak da kamu spotları hazırlamayı ve anne adaylarının, gebelikten doğuma uzanan tüm süreçlerde bilimsel olarak kanıtlanmış en doğru bilgilere erişebilmesi amacıyla “Annelik Yolculuğu” mobil uygulamasını hayata geçirmeyi planlıyor. Eylem planının 8 maddesi bu sihirli değnekle ilgili. Bu arada plan kapsamında 21 Nisan’da Ebelik Haftası sempozyumu gerçekleştireceğini belirtiyor, 30 Haziran’da da kampanyanın değerlendirilmesi için çalıştay yapacağını.

Bu önlemlerle, 40 haftada ne sonuç alınacağı ise büyük bir soru işareti. Çünkü, saptanan bir soruna karşı geliştirilen eylem planları sorunun temel nedenlerine yönelik oluşturulmadığında olumlu bir sonuç beklemek, olmayacak duaya “amin” diyerek başlamaya benzer. Bu eylem planından anlaşılan, sorunun baş failinin anne adayları olduğudur. Bakanlık bunu ilk yaptığı kamu spotu ile tescillemiştir üstelik (Planda kamu spotu yapacaklarını söylüyorlar ya, umarım bu ilk yaptıkları spot gibi şeyler üretmezler). Toplantıyla aynı tarihte yayınlanan kamu spotunda anne karnındaki çocuk “annecim ben daha hazır değilim” diye konuşturularak sezaryen seçen annelerin seçimleri sorgulanmıştır. Tam bir mağduru suçlama yaklaşımı.

Sezaryen oranları tüm dünyada dramatik bir şekilde artmakta. Türkiye’deki sezaryen oranlarındaki artış diğer tüm ülkeleri geride bırakmış durumda. Türkiye Nüfus Sağlık Araştırması (TNSA) verilerine göre bu oran 1993’te yüzde 8 iken 2018 yılında ise yüzde 52 düzeyine kadar yükselmiştir (Küçük bir ayrıntı- 2018 verilerinde Suriyeli göçmeler için ayrı bir örneklem yapılmış, bu grupta sezaryen oranı yüzde 27 olarak tespit edilmiştir). 2018 TNSA verilerine göre sezaryen doğumlar özel sektöre bağlı sağlık kuruluşlarında (yüzde 68) kamu sektörüne (yüzde 41) göre daha yaygındır. Sezaryen oranları en yüksek eğitim düzeyine sahip anneler (yüzde 63) ile en yüksek refah düzeyine sahip hanelerde yasayan anneler arasında en yüksektir (yüzde 68.) Anneler en çok ilk doğumlarının sezaryen olduğunu söylemiştir (yüzde 54)

Bugün, Türkiye sezaryen verileriyle (yüzde 58,42) dünya lideri konumundadır.

Bu dramatik artışın nedenleri kuşkusuz yalnız anne adaylarının seçimleri değil. Doğum korkusu olarak bilinen tokofobi genellikle ağrı korkusu, ölüm, beklenmeyen sorunlar, bebeğin yaralanması, cinsellik ya da cinsel ilişkileri üzerinde olumsuz etkiler olacağı korkusu ve çocuk doğurma kapasitesine dair kendine olan inancın eksikliğini nedeniyle anne adayının sezaryen tercih etmesinde en büyük nedenlerden biri. Her şeyden önce, sezaryen doğumun tıbbi gerekçeleri var, yani sonuç olarak hem annenin hem bebeğin sağlığı açısından risk oluşturabilecek tıbbi durumlarda sezaryen doğum hayat kurtaran bir girişim. Bunun yanında, doğumda gerçekleşebilecek sorunlara karşı hekimlerin sorgulanma kaygısı (medikolegal boyut) göz ardı edilemeyecek denli önemli bir etken. Sezaryenle doğumun planlı yapılabilmesi ve vajinal doğuma kıyasla daha kısa sürede gerçekleşmesi bir başka neden olarak kendini gösteriyor.

Acıbadem Sağlık Grubu’ndan Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı Prof. Dr. Faruk Köse medikolegal sorunlar çözümlenmeden yüksek sezaryen oranlarının düşürülemeyeceğini söylüyor. Faruk, sağlıkla ilgili anlaşmazlıkların tüketici mahkemelerinde görülmesinin kabul edilmez olduğunun altını çiziyor. Düşünsenize, doğumla ya da herhangi bir sağlık sorunu ile ilgili kurumdan ya da ekipten şikayetçi olduğunuzda dava dosyası, örneğin çamaşır makinenizle ilgili üreticiye açtığınız davaya bakan aynı mahkeme tarafından karara bağlanıyor. Faruk, “Sağlıkla ilgili anlaşmazlıklar tüketici mahkemelerinde değil, kurulması gereken Sağlık Mahkemeleri’nde görülmelidir” diyor. Hekim mahkemeyi kaybettiğinde, verilen tazminat kararları bugün için ödenemeyecek miktarlarda. “Hekimlik uygulamaları ile ilgili sigortalar da sigorta şirketleri tarafından kötü kullanılmakta, hekim haksız ise ödeme yapma istenememekte. Bu sigortalar, örneğin ABD’de olduğu gibi yüksek primli olabilir, ama her durumda hekimin tazminatı sigorta tarafından karşılanmalıdır.”

Sağlık Bakanlığı’nın çok tepki çeken kamu spotunda “Normal doğum yapan anneler ile bebekleri arasında ilk andan itibaren sağlıklı bir bağ kurulur” deniyor. Faruk, bunun doğru olmadığını, özellikle epidural ve spinal anesteziyle yapılan sezaryenlerde anne-bebek etkileşiminin vajinal doğumla aynı sürede ve etkinlikte sağlanabildiğini söylüyor.

T24 yazarı, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanı Dr. Nazlı Gülenç de “Doğum, bir insanın hayatında yaşayabileceği en zorlayıcı fiziksel deneyimlerden........

© T24


Get it on Google Play