2026’ya bir kala yapay zekâda neredeyiz?
Diğer
21 Aralık 2025
Bir yılın daha sonuna gelmek üzereyiz. Önceki yıllarda olduğu gibi benim için göz açıp kapayana kadar geçen bir yıl oldu 2025. Açıkçası her yıl sonu, bir koca yılın nasıl geçip gittiğine hep şaşırıyorum ki bu konuda da yalnız olduğumu pek düşünmüyorum. Her yıl gibi bu yıl da iyisiyle kötüsüyle pek çok şey yaşandı ve tıpkı son birkaç yılda olduğu gibi bu köşenin ana temasın oluşturan yapay zekâ için de 2025, dolu dolu bir yıl oldu.
Bu girizgahtan anlaşılacağı üzere bu bir yıl özeti yazısı olacak. 2026’ya bir kala, 2025’te yapay zekadaki gelişmelerin son durumunu kısaca anlatmaya çalışacağım. Bunun için de iki tane rapor bu yazının merkezini oluşturacak; Air Street Capital ve McKinsey’in “State of AI-2025” başlıklı raporları. Bu iki raporu birlikte ele almamın sebebi ise ikisinin de farklı noktalara temas ediyor olması. Buna ek olarak, bu raporlar geçmiş yıllarda da yayınladığı için güncel durumu kıyaslamak için daha sağlam referanslar sunuyor. Air Street’in raporu güncel durumu teknik bir gözle incelerken, McKinsey’in raporu sektör bazında bir inceleme yapıyor.
İki raporun ana mesajını birleştirip, bu yazının mesajını da önceki yazılarda olduğu gibi baştan vermek istiyorum. 2025, klasik dil modellerin yerini muhakeme(reasoning) modellerine bırakmaya başladığı, yapay zekâ kullanımının şirketler ölçeğinde kullanımının önceki yıla kıyasla arttığı ancak bu kullanıma kıyasla değer üretmekte hâlâ ciddi sorunların yaşandığı bir yıl olmuşa benziyor.
McKinsey’in 105 ülkeden 1993 katılımcı ile yaptığı çalışmanın sonuçları, yapay zekânın endüstrideki kullanımın kayda değer bir biçimde yaygınlaştığını gösteriyor. Katılımcıların yüzde 88’i organizasyonlarında en az bir fonksiyonda düzenli yapay zekâ kullanımı olduğunu söylüyor. Aynı raporda, ajanları (agentic AI) en azından “deneme” seviyesinde kullandığını söyleyenlerin oranı yüzde 62. Kullanımın en çok olduğu endüstrilerin ise teknoloji, medya ve haberleşme ile sağlık ve sigorta sektörleri olduğu görülüyor. Katılımcılar, şirketlerinin yapay zekâyı çoğunlukla bilgiyi yakalama, işleme ve dağıtma amacı ile kullandığını söylüyor. Örneğin bir pazarlama kampanyasının içeriğini destekleyecek argüman üretimi ya da bir sohbet botu ile konuşmak gibi.
Fakat aynı rapor, işin değer ve gelir yaratma kısmına gelince, yani şirketlerin en sevdiği terimler, daha temkinli bir tablo çiziyor. Yapay zekânın kârlılığa gerçek anlamda yansıdığını söyleyebilen katılımcıların oranı yüzde 39. Analistlere göre bunun altındaki temel sebebin ise şirketlerin çoğunun pilot yani deneme seviyesinde yapay zekâyı kullanmaları. Yani kullanım yaygın olsa da, yapay zekâ teknolojisini iş akışlarının çoğuna entegre eden şirket sayısı azınlıkta kalıyor ki bunu yapan şirketlerin de büyük şirketler olduğu görülüyor. Benzer bir fark Türkiye özelindeki yapay zekâ kullanım istatistiklerinde de görülmüştü.
Buna ek olarak YZ’den gelir üretebilen şirketlerin diğer şirketlerden en büyük farkının ise “tutkulu” bir ajandaya sahip olması olduğunun altı çizilmiş. Yani gider vs. gibi riskleri arka plana atıp köklü bir değişim yapmayı hedefleyen şirketlerin 2025 yılında yapay zekâyı gelire dönüştürdüğünü söylüyor rapor.
Dolayısıyla 2025 itibari ile yapay zekânın tabir yerindeyse “kaymağını” yine büyük kapitallerin yediğini söylesem pek yanılmış olmam gibi. Öte yandan küçük ölçekli şirketler ise çoğunlukla başarısızlığa uğruyor. Geçenlerde ajanların kullanımının yüzde 95 oranında başarısızlıkla sonuçlandığını söyleyen bir makale de bu durumun bir göstergesi olarak gösterilebilir.
2025 yılındaki model enflasyonunun değiştirmediği bir gerçek ise yapay zekânın hâlâ çok “kırılgan” çalışması. Yukarıda belirttiğim bu yılın popüler teması olan “muhakeme” (düşünerek yanıt verme) yaklaşımı da bunu gizlemek yerine daha görünür hâle getiriyor. Air Street’in raporu, modellerin bazı görevlerde sıçrama yaptığına işaret ederken aynı zamanda değerlendirme krizini büyüten bir gerçeği de öne çıkarıyor;........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Daniel Orenstein
Beth Kuhel