menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Külliye’ye içeriden bakış | Eski başdanışmanı İlnur Çevik'ten Erdoğan’a: Sistem yürümedi, Türkiye’yi seçime götürmeli

11 11
24.04.2025

Diğer

Konuk Yazar

24 Nisan 2025

İlnur Çevik

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “başdanışmanı” olarak Beştepe’de 7 yıl süreyle görev yapan İlnur Çevik’le konuştuk. “Bu sistem yürümedi” diyen Çevik durumu, “Erdoğan’ın en kısa zamanda Türkiye’yi seçime götürüp sistemi rayına oturtması şart, eğer torunlarını şu kadarcık! bile seviyorsa bunu yapmalı, aksi halde eyvah!” diye özetliyor.

DEM Parti ile yürütülen “çözüm süreci” için, ortada bir plan taslağı bulunmadığını savunan Çevik’e göre, her zamanki “Kervan Yolda Düzülür” mantığı yine ağır basıyor.

…Acaba Külliye’de çalışma sistemi nasıl? Cumhurbaşkanı gündemini nasıl belirliyor? Yüksek İstişare Kurulu diye bir kurul var, orada ve pek çok kişinin üye olarak yer aldığı diğer kurullarda neler görüşülüyor? Erdoğan, Atatürk ismini neden diline almak istemiyor? Beştepe’nin bodrumunda gerçekten tam teşekküllü bir hastane var mı?…

Gibi pek çok soru aklımı kurcalıyordu, “İlnur Çevik nasılsa görevi bıraktı, artık belki konuşur” diye düşünüp, bir çayını içmek istedim, derken uzunca bir sohbete daldık, işte söyledikleri:

- Önce, 'Görev sana nasıl teklif edilmişti?' diye sorayım mı?

Hacettepe Üniversitesinde rektör danışmanı olduğum sırada Hasan Doğan (özel kalem müdürü) çağırdı, "Cumhurbaşkanımız görüşecek" diye, kalktım Külliye’ye gittim, kapıda müthiş bir kalabalık var, meğer Cumhurbaşkanı o gün muhtarları kabul ediyormuş, polis geldi bana, "Siz nerenin muhtarısınız?" diye sordu, "Hacettepe’nin muhtarıyım "dedim, işte öylece özel kaleme çıktık. Ardından "Cumhurbaşkanı bekliyor" denildi, içeri alındım, bana "Elini taşın altına koyar mısın?" diye sordu. Ertesi gün kongre var, yani Ahmet Davutoğlu’nu gönderecekleri, Binali Yıldırım’ı Başbakan yapacakları kongre, ben sandım ki, "Partiyi yeniden adam edeceğiz "ama dedi ki, (Cumhurbaşkanı) "Ben Yüksek İstişare Kurulu kuracağım sen de üye olur musun?" Zaten dedim kendi kendime, "Türkiye’nin hali belli, asarlarsa ikimizi beraber asarlar."

- Neden öyle düşündünüz?

Çünkü Süleyman Demirel’le, Necmettin Erbakan’la çok yakın çalıştım, Demirel’in manevi oğlu gibiydim. Bir darbe oluyor, gidiyoruz, sonra geri geliyoruz. Böylece Demirel’le 7 defa gittik, geri geldik, gerçi Erbakan’la geri dönüş olmadı ama. Kendisine 28 Şubat’ta, "İstifa edin seçime gidelim-"dedik, dinletemedik.

- O kurulda ne görev yapacaktınız?

"O kurul ne ne yapar?" diye sordum, hatta dedim ki, "O kurulu boş verin, siz bana televizyon programı yaptırın", ama "Olmaz" dedi. Ama yine de kendi çabamla yaptım o programları, hatta çeşitli gazetelerde yazılar yazdım.

- Demirel ve Erbakan’a nasıl bir katkıda bulunmuştunuz? O mu isteniyordu yine sizden?

Kürt sorunu üzerinde uzmanlığım var. Demirel için o konularda temaslar yapmıştım, PKK ile direkt temas ettik, 1997’de Öcalan ile ateşkes sağladık. Yani o ateşkesin mimarlarından biri bensem diğeri Turgut Özal ise, öbürleri Talabani, İsmet İmset, Cengiz Çandar idi. Bir tek Barzani, "Ben bu işte yokum" dedi. Süleyman Demirel ise kerhen "Olur" dedi, yani, "Hükümet olarak bu işin içinde olmayız, eğer bir şey olursa, topun ucuna seni koyarım" dedi. Zaten sonunda iş bozuldu ve Cengiz Çandar’la ikimiz topun ağzına konulduk. Oysa Çandar, Ortadoğu üzerine Türkiye’de bir numaralı isimdir.

- Peki şimdi DEM Parti ile yürüyen çözüm sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben Kürt sorununu en ciddi çalışanlardan biriyim. Şu anda yaşananlar pek çözüme benzemiyor. Kürt insanı Türkiye’de birinci sınıf vatandaş olduğunu hissetmeli, eğer hissetmiyorsa, Kürt sorunu........

© T24