Aşkla Sana: Bir Hüseyin Cevahir belgeseli ve 68
Diğer
26 Aralık 2023
1968 – 73 döneminde yaşanan olaylar sonrasında henüz adı konmamış o dönemin, kapanması, akabinde de bambaşka bir sürecin başlamasıyla beraber yaklaşık 45 yıl sürecek 68 araştırmalarımda referans olabilecek bazı ülkelerin radikal ve parlamento dışı muhalefet hareketlerine odaklanmıştım. Başta Fransa, Batı Almanya ama aynı merak ve ilgiyle ABD, İngiltere, İtalya, Norveç, Şili ve tabii ki Türkiye çalıştığım ülkelerin başında geliyordu. İzahı güç, hazin bir durumdur; dünyayı tesiri altına alan küresel başkaldırının yaşandığı o dönemin araştırma, biyografi, otobiyografi, roman, öykü, anı, inceleme, makale, sinema veya belgesel film dallarında telif ve çeviri kaynak eser bakımından en çorak ülke Türkiye idi, öyle de kaldı.
1968 olayları, 3 Mayıs'ta Paris'te; önce Nanterre üniversitesinde, ardından 6 Mayıs'ta Sorbonne üniversitesinde ve Quarter Latin'de alevlendi. Eş zamanlı olarak da Fransa'nın sanayi proletaryasının fabrikaları terk ederek Paris ve diğer şehirlerdeki eylemlere militanca destek vermesiyle, isyan alevi gezegene yayıldı. Ancak, Temmuz'da, grevdeki 9 milyon işçinin fabrikalarına, öğrencilerin amfilere dönmesiyle, alev cılızlaşıp sönümlenme sürecine girdi.
Karşılaştırma yapabilmek için şu bilgi, vahametin idraki babında bir fikir verebilir:
Mayıs ayından Aralık ayının sonuna kadar, yani 7 ayda, sadece Fransa'da çıkan 68 konulu telif kitap sayısı 56'dır. 68'in üzerinden geçen 55 senede Türkiye'de çıkan toplam telif kitap sayısı, ne yazık ki, Fransa'nın 56 sayısını bulmuyor. Bir yanda 7 ayda çıkanlar, beri yanda 55 senenin düşündürücü istatistiği.
Hazin bir çoraklık.
Oysa 68 Türkiye'de de kendi özgül tarih ve kültürüne fazlasıyla uygun olarak ve yerelliğin enternasyonalizme galebe çalması şeklinde de olsa yaşandı. Feda edilen hayatlarla, uzun hapisliklerle, vazgeçilen pırıl pırıl istikballerle çok ağır bedeller ödendi. Türkiye devrimci 68'lileri bu bedeli ödemekten asla kaçınmadı. Bu nedenle sözünü ettiğim hüzünlendirici çoraklık hâlâ bir yürek sızısıdır.
1988 yılında beklenmedik ataklar art arda geldi. Çünkü 68'in yirminci yıldönümüydü ve Batı ülkelerinde adeta 68 meteorları yağıyordu. Peş peşe çıkan kitaplar, TV dizileri (özellikle de 68'in Nanterre'da kıvılcımı çakan olayın önderlerinden Kızıl Dany lakaplı Daniel Cohn Bendit' in yönetmenliğini yaptığı, Fransa devlet televizyonu için çekilen "Biz Devrimi Çok Sevmiştik" belgesel film dizisi) anılar, eleştiriler, inceleme ve araştırmaların milyonlarca sayfayı bulduğu kitaplar, dergi yazıları, polemik makaleleri, belgeseller, biyografiler, söyleşiler, TV açık oturumları...
Üç çalışma içimde ukde bırakmıştı. İkisi o zamanki Batı Almanya'da çevrilen RAF - Baader Meinhoff ve 68 ile Rudi Dutschke odaklı belgesel ve sinema filmleri; bir de Şili 68'ini MIR (Devrimci Sol Hareketi) örgütü ve kurucu lideri Miguel Enriquez optiğinden anlatan belgesel.
Şili diktatörü Pinochet'nin özel talimatıyla katledilen Enriquez' in, Fransa'da sürgün hayatı yaşayan eşinin yaptığı belgesel esin vericiydi.
Böyle çalışmalar neden bu ülkede de yapılamıyor? Upuzun süren bu psyhke-patolojik derin sükût, kaynak eser........
© T24
visit website