menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Cumartesi Anneleri 1000 haftadır nöbette, yakınları nerede; Türkiye'deki 348 toplu mezar nasıl keşfedildi, nasıl göz ardı ediliyor?

60 7
24.05.2024

Diğer

24 Mayıs 2024

Yakınlarının, kırmızı karanfillerle birlikte fotoğraflarını yarın başta Taksim, Galatasaray olmak üzere pek çok meydanda bir kez daha kaldıracağı gözaltında kaybedilenlerin çoğu aşağıdaki görselde işaretli mezarlardan birinde yatıyor.

Türkiye'deki toplu mezarları gösteren bu ekran fotoğrafı, İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi'nin 2011'de kamuoyuyla paylaştığı 'İnteraktif Toplu Mezarlar Haritası'na ait. Kayıpların akıbetlerini gizli tutarak devam ettirilen devlet suçunu bugüne taşıyan harita, aynı zamanda bu suça karşı 27 Mayıs 1995'ten itibaren meydanlara taşınan kayıplar mücadelesinin birikimini içeriyor.

Bu suç ve mücadelenin aldığı farklı biçimlere Türkiye'nin toplu mezarları üzerinden bakmak için projenin araştırma sürecinde aktif rol alan İHD Merkez Yürütme Kurulu Üyesi ve dönemin Diyarbakır Şube Hukuk Komisyonu Sorumlusu Avukat Rehşan Bataray Saman ile konuştuk.

Bataray, meslektaşları Raci Bilici ve Serdar Çelebi ile gazeteci Serdar Altan'la birlikte yaklaşık bir yıl boyunca toplu mezarlar üzerinde yaptıkları çalışmadan yola çıkarak T24'ün soruları eşliğinde Türkiye'de bir toplu mezar keşfinin nasıl gerçekleştiğini, bölgede görevli savcıların mezarlara ilişkin değişen tavırlarını, kayıp yakınlarının mezarları açmak için savcılığı beklemediğinde neler olduğunu, eski ve yeni toplu mezarlar arasındaki farkları aktardı.

Cumartesi Anneleri/İnsanları'nın hakikat ve adalet için 1000. kez tutacakları haftalık nöbete eşlik etmek üzere Bataray'ın paylaştıkları şöyle:

- Sonuncusu geçen ay olmak üzere Gazze'de Nasır, el Şifa ve Kemal Adwan hastanelerinin içinde ve çevresinde 7 farklı toplu mezar bulundu. Filistin otoriterlerinin içlerinden yüzlerce cenaze çıktığını söylediği bu mezarlar İsrail devletinin o alanlardan çekilmesiyle birlikte keşfedildi. Yakın zamanda açılan bir mezarı keşfetmeye kıyasla gömüden sonra on yılların geçtiği bir mezarı bulmanın zorluğunu tahmin edebilsek de bunu nasıl aştığınızı bilmiyoruz. İHD Diyarbakır olarak Güneydoğu'da doğanın üstünü örttüğü mezarları nasıl tespit ettiniz ve 2011'de güncel bir toplu mezar haritası çıkardınız?

İHD Diyarbakır Şubesi bölgede gerçekleşen her türde insan hakkı ihlaline dair şikâyetin çatısı altında toplandığı bir kurum. Toplu mezarlara dair ayrı bir dosyamız yoktu ama bu şikâyetlerin arasında toplu mezar başvuruları da vardı ve biz her ne kadar interaktif haritayı 2011 Eylül ayında açıklasak da bundan önceki yıllarda İHD Diyarbakır'a yapılan başvuruların birikmesi, konunun siyasetin de gündemine gelmesi ve birçok toplu mezarın açılması deneyimiyle birlikte bu noktaya gelindi. Şu da çok önemliydi: 2004'ten sonraki süreçte köye dönüşler başladıkça ve insanlar uzun zamandır gitmedikleri köylerine ve yaylalarına gittikçe yaşadıkları yerlerde kemik kalıntılarıyla, toplu mezarlarla karşılaşmaya başladılar. 2004-2005'ten sonra başvurularda bu nedenle büyük bir artış oldu.

- Neden 2004 ve 2005?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin üst üste verdiği ihlal kararları ve başvuruların yoğunlaşması üzerine 2004'te 5233 sayılı yasa çıkarıldı, Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun. Bununla ilgili tazminat başvuruları yapıldı ve bazı sıkıntılar olsa da, Avrupa Birliği adaylık sürecinin yarattığı baskı ile de kısmen köye dönüşlerin rahatladığı bir dönem başladı. Yazın çadırda kalmak için bile olsa insanlar geri geldi. Bu da olaylardan 10-15 yıl sonraya denk gelen başvurulara yansıdı.

- 10-15 yıl da doğanın bir mezarı görünmez kılması için yeterli bir süre olduğu için: Köylere geri dönüşlerde kemikler görüldüyse insanların bedeni gömülmemiş ve ortaya mı bırakılmış?

İnsanlar 1990'larda terk etmek zorunda kaldıkları köylerinde veya çevresinde kalanlarla bir şekilde iletişimi sürdürüyor, bilgi alıyor ve nerelerde toplu mezar olduğunu biliyor. Ya da yakınları o mezarlarda olduğu için kendileri araştırma yapıyor ama o dönem girişimde bulunmaya cesaret edemiyor. Dönüşler serbestleşince belli bilgileri kesinleştirdikten sonra bize ulaştırdılar. Belki bilirsiniz, 11 köylünün gözaltında kaybedildiği Diyarbakır'ın Kulp ilçesinin Alaca köyü dosyasında yayla olarak bilinen yerde köylüler gözaltına alınmış, gözaltına alınanların yakınları burayı biliyor ama sonra köyleri boşaltıldığı için başvurularına geri dönüş olmuyor.

- Dosyayı anlatır mısınız?

Daha sonra haber alınamayan 11 kişi Kulp, Alaca'da 11 Ekim 1993'te gözaltına alındı. Aileler yakınlarının nerede gözaltına alındıklarını biliyor, çünkü gözaltındayken onlara yemek götürmüşler. Fakat sonradan oraya gitmelerine izin vermemişler ve onlar da bir daha da yakınlarından haber alamamış. 2000'lerin başlarında dönmeye başladıktan sonra köylüler gözaltında tutuldukları bu yeri kontrol ediyor ve yüzeye çok yakın kıyafetlerle kemikler görüyorlar. Muhtemelen gözaltında tutuldukları yere doğru düzgün bir mezar kazılmadan öldürüldükleri yere gömüldüler. Aileler başvurduktan sonra İHD defalarca savcılığa gidiyor. Savcılık (7. Kolordu Komutanlığı Savcılığı, 2010) bir gün "orada güvenlik yok, ben oraya gidip keşif işlemi yapamam ama getirebiliyorsanız siz getirin" dedikten sonra o dönem şube başkanı olan Selahattin Demirtaş ailelerle birlikte buldukları kemik ve kıyafetleri toplayıp savcılığa götürüyor. Onlar üzerinde yapılan DNA incelemeleri sonucunda bulunanların aranan kişiler olduğu tespit ediliyor.

- Başvurularda belirtilen bu gibi toplu mezarların konumlarını nasıl tespit veya teyit ettiniz? İHD ilk toplu mezar raporunu Şubat 2011'de açıkladığında, içlerinde 1459 kişi olan 114 toplu mezardan bahsediliyor. Bu mezarlar için savcılara mı başvurdunuz yoksa hepsini ziyaret mi ettiniz?

Savcılar bu tür dosyalarda olay yerine çok zor gittikleri için biz başvuruları aldığımızda önce yeri tam tespit etmeye çalıştık. Başvuruları yapanlarla, ailelerle tarif ettikleri yerlere gidip dilekçelerimize yazabileceğimiz -yüzeye yakın kıyafetler olması gibi- somut bilgileri müdahale etmeden topladık. Bu süreçten sonra da savcılığa başvurduk. Raporları ve haritayı bu bilgilere dayanarak hazırladık.

- Sıfırdan bir toplu mezar keşfi yapmadınız, doğru mu?

Yapmadık.

- Toplu mezar açma raporlarına baktığımda mezarların nerede olabileceğini gösteren fotoğraflarda çorak bir bayır veya büyük bir düzlük gözüküyor, ayırt edici bir nesne varsa eğer bu bir ağaç veya açılmış bir yoldu. Geniş arazileri de içeren bu alanlarda teyit sürecini nasıl yürüttünüz?

İddialara ve yere göre değişiyor. Örneğin, Bingöl'ün Genç ilçesinin bir köyündeki toplu mezar iddiası çok gündeme gelmişti, çünkü içinde toplu bir mezarın olduğu söylenen caminin altında Şeyh Sait döneminden kalan başka bir toplu mezar olduğu ve caminin mezarın üzerine yapıldığı söylendi. Öncesinde başvurmamışlar ama cami bombalandıktan sonra insanlar başvuru yapıyor. Biz de bunun üzerine İHD olarak dört kişi o köye gittik, köylüleri dinledik ve bizi caminin olduğu yere götürdüler. Köye çok yakın bu yerde bir cami enkazı var ve caminin içinde toplantı halinde olan örgüt militanlarının cenazeleri duruyor. Biz bunu göremiyoruz ama köylüler "Şu taşı kaldırsak kıyafetleri görebiliriz" diyor. Taşları tam çıkarmamışlar ama bazılarını kaldırdıkça görmüşler. Bahsedilene göre, 1920'lerde de orada bir........

© T24


Get it on Google Play