menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kazanılan yeterli mi?

19 0
03.04.2024

Diğer

03 Nisan 2024

1 Nisan şakası iktidar için gerçek oldu. Önümüzde Nisan balığı yerine 22 yıldır ilk defa hesap vermeyi ilke edinen ve her şeyden önce kendisine hesap veren bir yerel yönetimler iktidarı var. Cumhurbaşkanının "balkon" konuşması, onun da bu sonucu kabul ettiğini gösteriyor. Uzun zamandır ilk kez akılcı yönetime kavuşma ümidi var.

Genellikle sorunların, olayların temelinde nelerin bulunduğunu sorguluyoruz. Çünkü soruların yanıtını bilmezsek kuru kuyudan su çekmeye devam ederiz. Tıpkı iktisat politikasıyla, uygulamalarla, neredeyse 2010'dan beri yaptığımız gibi.

Bu kez iktisat, politika, fizik bilimleri yanında, moleküler biyolojiye değineceğim. Bilim bir bütündür; konuların çeşitli disiplinlere ayrılarak ele alınması, bileşenler arasındaki ilişkiyi anlamayı kolaylaştırır . İktisatın temellerini oluşturan sosyoloji, felsefe, psikolojinin katkısı, etkisi ihmal edilemez. İktisatı anlamayı kolaylaştırmak için matematiğe başvurulması ise, matematiğin hünerlerini gösterme çabasıyla kalmış, sorunlara çare getirmemiştir.

Bu defa siyasete, siyasal tercihlerin nasıl sorusunu, oluşumcu teoriden bakarak gelişmeleri anlamaya çalışacağız. Amaç, teoriyi Darwin'in yaptığı gibi "türlerin kökü" bağlamında değil, onunla ilişkili olan, doğal seçim kavramından hareketle sürekli değişim bağlamında ele almaktır.

Siyasal partiler nasıl meydana geliyor, iktidar ve seçmenin tercihi nasıl oluşuyor sorularına cevap aramak gerekiyor. Burada şehirleşme, gelir dağılımı, eğitim düzeyi, aile yapısı, tarihi birikim gibi içsel-endojen etkenlerin etkisi nedir? Tercihin nasıl oluştuğunu anlamak için, coğrafi konum, jeostrateji, uluslararası politika, uluslararası şirket ve devlet anlaşmaları, gibi dış-egzojen etkenlerin de rolünü anlamak gerekir.

Bunu yaparken ayrıca teknolojik gelişmeyi, buluş sürecini açıklamakta kullanılan ve DNA analizinden ödünç alınan "sarmal-helix" kavramıyla oluşum sürecini etkilemesi incelenmektedir.[1] Bu kavram incelenen olayın. Buradaki anlamıyla "sarmal-helix", geni oluşturan maddeler arasındaki ilişkinin, etkileşmenin nasıl evrildiğini gösterir.

1960'larda Francis Crick ile James Watson'un Cambridge Üniversitesi'nin ünlü Cavendish fizik laboratuvarında buluşmaları, 1869'da İsviçre''li fizikçi ve biyolog Miescher'in "canlı hücresi"ni bileşenlerine ayırmasının ardından çifte sarmal (double helix) analizini geliştirmelerine yol açmıştır.[2] DNA zincirinin bu buluş üzerine geliştirilmesi, bugün zincirdeki "bozuk" hücrelerin çıkartılarak yerine doğrularının yerleştirilmesi tekniğine, böylece vücutta istenmeyen hastalıkların giderilmesine yol açmıştır.[3] CRSPR teknolojisi yalnız insan ve diğer canlı vücudunda karşılaşılan hücre bozukluklarının giderilmesinde değil, bitkilerin, tohumların, meyvaların gelişme sürecinde de etkilidir.

Çifte sarmal analizi, canlı hücrelerini oluşturan şeker ve fosfatın nasıl hücre bölünmesine yardım ettiğini ve bu sürecin yaşamın sonraki aşamalarında aynı şekilde devam ettiğini açıklamaktadır. Bunu şu örnekle göz önüne getirebiliriz. İnsanın oluşumunda yumurta ve sperm buluştuktan sonra oluşan hücre ikiye ayrılmakta ve bu sürecin devam etmesi yeni canlının oluşup büyümesine yol açmaktadır.

Çifte sarmal analizi daha sonra buluş sürecinde kamu-endüstri-hükümet üçlüsünün bir araya gelmesiyle üçlü sarmal kavramının, daha sonra tüketici toplumun, halkın eklenmesiyle dörtlü sarmal kavramına yol açmış, ARGE ve teknoloji geliştirme çalışmalarına rehber olmuştur. Bunun değer zincirinin evriminde yeni teknolojilerin gelişmesinde, buluş süreçlerinde başvurulabilen ve buna göre oluşturulan iş modeli ile şirketlere yeni fırsatlar yaratan bir yöntemdir.

Sarmal analizine siyaset bağlamında bakmak, siyasetin genetik haritasını tanımlamak mümkün müdür? İnsanlarda genome, yani yaşamın temel taşı 23 çift kromozomdan oluşuyor. Bunlar hücrenin çekirdeğinde yer alıyor ve bireyin gelişmesinin yönünü, kalitesini, zayıf yanlarını belirliyor. Hücrelerden herhangi biri sorunluysa veya daha iyileştirilmesi isteniyorsa biraz önce değindiğimiz CRSPR teknolojisinden yararlanılabiliyor. Bu gelişme önemli siyasal tartışmaları beraberinde getirdi.

Yaşamda hiçbir şey sabit kalmıyor, sürekli değişiklikler yeni modellere, paradigmalara yol açıyor. Siyasette karar süreçleri bireylerin değerlendirmesiyle işler. Bu da yeniden beyini oluşturan nöronların etkileşmesi sonunda oluşan enformasyona götürür. Nöronlar algıladıkları bilgiyi kişinin beynindeki "birikmiş" bilgiyle birleştirerek yeni enformasyon oluşturur ve birey buna göre tavır alır. [4]

Toplumda hepimiz siyaset yapıyoruz. Bizler seçmenler olarak kimlerin, hangi oyuncuların-siyaset uygulamacılarının tercihlerimiz doğrultusunda çalışacaklarına karar veriyoruz. Bu kararda aktif siyaset aktörlerinin verdiği mesajlar, ideolojiler etkili oluyor.........

© T24


Get it on Google Play