On bir Ayın Sultanı Ramazan'ın ilk iftarı dün gece yapıldı. Ramazan ayı, her yıl olduğu gibi bu yıl da dualar ve ibadetlerle geçecek. Tüm Müslümanlar için çok önemli olan Ramazan, bu yıl İslam'ın merkezi sayılan Suudi Arabistan'da farklı geçecek.

Suudi Arabistan, bir süredir din alanında getirdiği yeniliklerle eski imajını değiştirmeye çalışıyor. Buna, kadınlara verdiği çeşitli özgürlüklerle başladı. Önce kadınlara erkek refakati olmadan araç kullanabilme hakkı verildi, şimdi de evlenme ve boşanma hakkı tanındı. Ayrıca Prens Selman yaptığı bir söyleşide, Suudi kadınların çarşaf giymek zorunda olmadıklarını, zira İslam'da böyle bir zorunluluğun bulunmadığını söyledi.

Prens Selman'ın ülkeyi Batılılaştırma amacıyla başlattığı reformlar, 'Ilımlı İslam'a geçişi hedefliyor. Ramazan ayında da bunun etkileri görüldü.

Bizdeki Diyanet ile aynı görevleri yerine getiren Suudi Arabistan Din İşleri Bakanlığı'nın yeni genelgesine göre, Ramazan boyunca Kâbe ve Mescid-i Haram dışındaki tüm camilerden dışarıya yüksek sesli Kuran yayını yapılmayacak, ezan sesi düşürülecek, camilerde iftar için yardım toplanmayacak ve teravih namazları kısa tutulacak.

Bakar mısınız Suudi Arabistan'a! ‘Boynuz kulağı geçer mi?’ dersiniz... Acaba bu yenilikler karşısında muhafazakâr kesim nasıl bir tepki verecek?

Asıl suçlu anne!

Olaylara dışarıdan bakınca yorum yapmak kolaydır, ama başa gelince yaşananlar farklıdır. Bu yüzden, bir anne olarak, özellikle diğer anneleri, hele de çocuklarıyla sınanan anneleri eleştirmekten kaçınırım.

17 yaşında bir gencin yaptığı kaza ile ilgili haberi ilk okuduğumda bir anne olarak Eylem Tok'la empati kurarak çok üzüldüm. Ancak detayları öğrenince, bir annenin çocuğunun hayatını nasıl mahvettiğini gördüm.

17 yaşındaki T.C, annesinden aldığı ya da annesinden habersiz kaçırdığı Porsche marka arabaya arkadaşlarını doldurup, sürat yaparken yol kenarındaki araçlara çarparak Oğuz Murat Acı'nın ölümüne ve dört kişinin yaralanmasına neden oluyor. Kazadan sonra olay yerine gelen anne Eylem Tok yardım çağırmak yerine yaralıların cep telefonlarını toplayarak iletişimi engelliyor. Ardından oğluyla birlikte ilk olarak Mısır'a, oradan da Amerika Birleşik Devletleri'ne kaçıyorlar.

Kazada suçsuz yere hayatını kaybeden Murat Acı ise 1 yaşında bir bebeği olan gencecik bir adam. Tabii ki 17 yaşındaki T.C. bu işi isteyerek yapmadı ama belli ki reşit olmayan bu çocuğa daha önce de ailesi tarafından araba verilmiş. Ayrıca olay yerinden kaçtıkları için arabayı kullanırken alkollü olup olmadığı da belli değil. Bu trajik kazanın ardından anne Eylem Tok oğlunu yurt dışına kaçırarak belki de T.C. ye en büyük kötülüğü yaptı. Çünkü bu çocuk artık kaza yapan değil adam öldüren bir suçlu olarak aranıyor. Bir anne evladına daha büyük bir kötülük nasıl yapabilir ki!

Bu kadın, kendi sorumsuzluğuyla sadece gencecik bir babanın ölümüne, bir ailenin tarifsiz acılar içerisinde kalmasına neden olmadı, aynı zamanda kendi evladını da yaktı. Oğlunun geleceğini, psikolojisini, umutlarını mahvetti.

Allah kimseyi evladıyla sınamasın. Herkes hata yapabilir, ama önemli olan bu hataların bedelini ödemektir. Bence bu bedeli sadece kazayı yapan genç değil, sorumsuzluklarıyla buna yol açan anne ve baba da ödemeli, onlar da yargılanmalı. Zaten dönerlerse büyük ihtimalle anne de yargılanacak.

İnsanların, parayla adaletten kaçılamayacağını ve hata dahi olsa gerekli bedellerin ödendiğini görmesi gerekiyor. Adaletin olmadığı veya adaletin parayla satın alınabildiği algısı, toplumsal huzursuzluğa, adalet sistemine olan güvenin azalmasına yol açar. Bu nedenle, adaletin sağlanması, toplumun huzuru ve istikrarı için hayati önem taşır.

Modern ekonomik sorunlar

Türkiye ekonomisi son yıllarda bir dizi zorlukla karşı karşıya. Enflasyon oranlarının yükselmesi, döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve yaşam maliyetindeki artış hepimizin alım gücünü azaltmış, şaşkına çevirmiş durumda. Artık markete veya pazara gittiğimizde neyin pahalı neyin ucuz olduğuna tam karar veremiyoruz. Bugün pahalı dediğimizi yarın aynı fiyatta bulamıyoruz neredeyse. Et ve deterjan fiyatlarını geçtim, dereotu Migros'ta 22 lira. Dereotu, adı üzerinde ot! İnsanın inanası gelmiyor.

Ekonomik sıkıntılar, tüketicileri alışveriş öncesi iki kez düşünmeye itiyor doğal olarak. Ay sonunu getirebilmek için birçok kişi indirim ve promosyonları takip ediyor. Tabii bu durum şirketlerin satış stratejilerine de yansıyor. İşte bu noktada, ‘shrinkflasyon’ ve ‘skimpflasyon’ gibi terimler günlük hayatımıza girdi. Bu kelimeleri hayatınızda ilk defa duyuyor olabilirsiniz; ancak fark etmeseniz de günlük hayatımızda son zamanlarda sıkça karşılaştığımız durumlar.

Bu terimler, tüketici ürünlerinin fiyat ve kalitesindeki değişimleri ifade ediyorlar. ‘Shrink’ İngilizcede ‘küçülmek’ veya ‘daralmak’ anlamına gelir. İngilizce bu kelimeden türeyen ‘şirinkflasyon’ ürünün fiyatına zam yapmak yerine, ürünün miktarını yani gramajını azaltmak anlamına geliyor. Böylelikle tüketiciler aynı fiyata daha az ürün alıyorlar, yani aslında gizli bir zam yapılmış oluyor. Bu, özellikle gıda ve hızlı tüketim ürünlerinde; çikolata, şekerleme veya cips gibi paketli halde adet olarak satılan ürünlerde yaygın olarak kullanılıyor. Siz ürüne zam gelmediğini düşünürken aslında fark etmeden ürünü zamlı olarak satın alıyorsunuz.

Diğer bir terim olan ‘skimpflasyon’ ise ürün veya hizmetlerin kalitesindeki düşüşü ifade ediyor. Yani yine fiyat sabit kalırken ürünün veya sunulan hizmetin kalitesi azalıyor. Özellikle gıda sektöründe, ürünün içeriğindeki pahalı maddelerin azaltılarak maliyeti daha düşük maddelerin artırılması, skimpflasyonun en fazla görüldüğü örneklerden birisi.

Shrinkflasyon ve skimpflasyon, tüketicilerin fark etmeden daha fazla ödeme yapmalarına neden olan gizli fiyat artışı taktikleridir. Bu yaklaşımlar aynen bir siyasetçinin zamları açıklarken ‘Bu artışları bir vergi artışı ve bir zam olarak görmemek lazım. Tamamen güncelleme olarak görmek lazım.’ dediği gibi birer algı oyunudur. Çünkü şirketler, fiyat artışlarını doğrudan uygulamak yerine, tüketicilerin algıları kandıran küçük değişiklikler yapıyorlar. Bu her iki durumda da tüketici, daha az veya düşük kalite mala daha fazla para harcıyor.

QOSHE - Suudi Arabistan'da Ramazan devrimi - Pınar Turan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Suudi Arabistan'da Ramazan devrimi

32 9
12.03.2024

On bir Ayın Sultanı Ramazan'ın ilk iftarı dün gece yapıldı. Ramazan ayı, her yıl olduğu gibi bu yıl da dualar ve ibadetlerle geçecek. Tüm Müslümanlar için çok önemli olan Ramazan, bu yıl İslam'ın merkezi sayılan Suudi Arabistan'da farklı geçecek.

Suudi Arabistan, bir süredir din alanında getirdiği yeniliklerle eski imajını değiştirmeye çalışıyor. Buna, kadınlara verdiği çeşitli özgürlüklerle başladı. Önce kadınlara erkek refakati olmadan araç kullanabilme hakkı verildi, şimdi de evlenme ve boşanma hakkı tanındı. Ayrıca Prens Selman yaptığı bir söyleşide, Suudi kadınların çarşaf giymek zorunda olmadıklarını, zira İslam'da böyle bir zorunluluğun bulunmadığını söyledi.

Prens Selman'ın ülkeyi Batılılaştırma amacıyla başlattığı reformlar, 'Ilımlı İslam'a geçişi hedefliyor. Ramazan ayında da bunun etkileri görüldü.

Bizdeki Diyanet ile aynı görevleri yerine getiren Suudi Arabistan Din İşleri Bakanlığı'nın yeni genelgesine göre, Ramazan boyunca Kâbe ve Mescid-i Haram dışındaki tüm camilerden dışarıya yüksek sesli Kuran yayını yapılmayacak, ezan sesi düşürülecek, camilerde iftar için yardım toplanmayacak ve teravih namazları kısa tutulacak.

Bakar mısınız Suudi Arabistan'a! ‘Boynuz kulağı geçer mi?’ dersiniz... Acaba bu yenilikler karşısında muhafazakâr kesim nasıl bir tepki verecek?

Asıl suçlu anne!

Olaylara dışarıdan bakınca yorum yapmak kolaydır, ama başa gelince yaşananlar farklıdır. Bu yüzden, bir anne olarak, özellikle diğer anneleri, hele de çocuklarıyla sınanan anneleri eleştirmekten kaçınırım.

17 yaşında bir gencin yaptığı kaza ile ilgili haberi ilk okuduğumda bir anne olarak Eylem Tok'la empati kurarak çok üzüldüm. Ancak detayları öğrenince, bir annenin çocuğunun hayatını nasıl mahvettiğini gördüm.

17 yaşındaki T.C, annesinden aldığı ya da annesinden habersiz kaçırdığı Porsche marka arabaya arkadaşlarını doldurup, sürat yaparken yol kenarındaki araçlara çarparak Oğuz Murat Acı'nın ölümüne ve dört kişinin yaralanmasına neden oluyor. Kazadan sonra olay yerine gelen anne Eylem Tok........

© Sözcü


Get it on Google Play