menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hizbulkontra barışı

42 18
20.09.2025

1990’lı yıllarda haber dergileri henüz ayaktaydı. “2000’e Doğru” etkili bir yayındı. “Nokta” da öyle. Biz henüz “Gerçek”teydik. Haber Müdürlüğünü üstlendiğim bu dergi de etkili bir yayın yapıyordu. O tarihte ülkenin kalbi Kürt bölgesinde atıyordu. PKK ile mücadele bir iç savaş görüntüsü almıştı çünkü. Haliyle dergilerin Diyarbakır bürosu yayınların can damarıydı.

Namık Tarancı Diyarbakır bürosundaydı. Cevval bir haberci olduğunu hatırlıyorum. En büyük işi çatışmanın en vahşi tarafı olan Hizbullah’a ulaşıp uzun söyleşiler yapmak oldu. Yayınladık, “Hizbulkontra” ilk kez bu açıklıkla ortaya çıkmıştı.

O gün de bugün de gerçek gazeteciliğin ağır bedelleri var. Namık Tarancı o bedeli hayatıyla ödedi. 20 Kasım 1992'de gün ortasında silahlı saldırıya uğradı. Biri yaklaştı, arkasından seslendi. Döner dönmez ateş etti. Yere düşünce birkaç el daha sıktı, kovanları toplayıp uzaklaştı. Tarancı 37 yaşındaydı öldüğünde, geride gözü yaşlı bir eş ve üç yaşında bir oğul bıraktı.

Polisler Saraykapı Mezarlığı'na kendi usullerince uğurladılar gazeteciyi. Bulduklarına saldırdılar, yakaladıklarını gözaltına aldılar. O karmaşada apar topar gömüldü Namık.

Biz ise çaresiz derginin Sultanahmet’teki ofisinde toplandık. Polis sardı her yanı, bütün sokakları kapattı, çıkmamıza izin vermiyor. Dağıtıma verilmesi gereken dergiler var, gecikiyor. İki muhabirle birlikte derginin külüstür otomobiline doluştuk. Arka sokaktan bir yol bulup Sirkeci Postanesine doğru yola koyulduk. Cankurtaran civarında birkaç ekip arabası önümüzü kesti. Kimlik sordular, “kaçtınız gözaltına alıyoruz” dediler. Neden ve nereye kaçacağız? Sirkeci’deki polis merkezinde konuk ettiler bir süre. Sonra avukatlar falan gelince saldılar. Bizimle uğraştıkları kadar Hizbullah’la uğraşmamışlardı.

***

işkenceci nakışçılar
gergef işlerdi ilmik ilmik
cop kırardı avuçlarımız
bitap düşerdi zavallılar

Namık Tarancı şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın yeğeniydi. O da şairdi. Yazdıkları giderayak yayınlandı da. Yukarıdaki dizeler o kitaptandır.

Namık tek kurban değil yalnız. Gazetecileri, yazarları hedef alan seri cinayetler döneminin kapısı aralanmıştı. O düşmeden iki ay önce Musa Anter de benzer bir yöntemle öldürülmüştü. Musa Anter’le de teşrikimesaimiz var. Gerçek’ten önce “Yeni Ülke”de editördüm. Yazıları düzenleme, yayına hazırlama işi bendeydi. Arada uğrardı, babacan, derviş bir insandı. Kürtlerin inkarına direnmeyi bir yaşam tarzına dönüştürmüştü, bedeli neyse ödemeye hazırdı. Bunun karşılığının öldürülmek olduğunu düşünmüş müdür bilmiyorum. Diyarbakır'ın bir mahallesinde kalbine ve kafasına birer kurşun sıkılarak öldürüldü o da. Saldırı sırasında yanında olan gazeteci Orhan Miroğlu yaralı olarak kurtuldu. Şimdi AKP’lidir.

İddia o ki bu savaş nedeniyle faili meçhule kurban gidenlerin sayısı 15 binin üzerindedir. Tanık olmanın sorumluluğu var.........

© soL