Fransız yargıcın başına gelenler
Uluslararası Ceza Hukukunun 1990’lı yıllarda yeniden canlandığı söylenir. Bu yıllarda, eski Yugoslavya’daki savaş suçları ve Ruanda’da işlenen suçların soruşturulması için ad hoc, yani salt bu amaca özgülenmiş mahkemeler kurulmuştu; İkinci Dünya Savaşı’nda işlenen suçlar için kurulan Nüremberg ve Tokyo mahkemelerinden sonra bunlar ilk örneklerdi. Silahlı çatışmaların içerisinde ya da bunlardan bağımsız olarak işlenen suçların yeniden uluslararası mahkemelerde yargılanmasının yolu açılmıştı.
Bu bağlamda ABD, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kurucu antlaşması olan Roma Antlaşması’nın hazırlanmasında önemli rol oynuyordu. Antlaşma, 1998 yılında imzaya açılmış ve 2002 yılında yürürlüğe girmişti. Ancak ABD, Roma Antlaşması’na hiçbir zaman taraf olmayacak ve dolayısıyla UCM’nin yargı yetkisini tanımayacaktı. Çünkü geçen zaman zarfında Afganistan’ı işgal etmişti ve Irak’a saldırmaya hazırlanıyordu. Bir yandan da Washington’da rejim değişikliği yapılması gereken ülkelerin listelerinin oluşturulduğuna dair haberler duyuluyordu. Dolayısıyla, soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla birlikte, saldırı amaçlı savaşı da suç olarak tanımlayan bir uluslararası mahkemenin yetkisi kabul edilemezdi. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı olan John Bolton 2002 yılında, Antlaşma yürürlüğe girmeden kısa bir süre önce BM’e gönderdiği mektupta, ülkesinin Antlaşma’ya taraf olmayacağını ilan etmişti. Bununla yetinmeyip işi sıkı tuttular. Antlaşma........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein