Köşedeki yalnız kadın
Ağır ağır adımlar ve ürkek ürkek bakışlarla yanımıza yaklaşan bedenen yorulmuş ihtiyardı. Üzerine giyindiği elbiseyi hane hane dolaştırmış satamadan geri getirmişti ihtiyar. Alnındaki kırışıklıkların sayısı artmış, gözlerinin feri gitmiş, vücudunu doğrultamaz bir hal almıştı. Üzerindekiler ondan daha evvel yaşlanmış ona arkadaş olmuştu. İhtiyarın üst tarafında rengi solmuş bir penye alt tarafında sönük kalmış bir etek elbisesi olmuştu. Yanımıza usulca ağır ağır adımlarla bastonuna tutunarak gelmiş hoş geldin dedikten sonra bir ağaç dalına yaslanmak için geri dönmüştü yaşlı kadın. Bahçede kurulan masaya oturmak biryana yanına dahi yaklaşmamış bizi uzaktan selamlamıştı. Eliyle bastonunu bir kenara bırakıp diğer eliyle de kilimini ağaç altına sermişti. Yeşil yaprakların altında tozlu toprağın üstünde oturacak fırsat verilirse de konuşmalara iştirak edecekti. Oturmak için yardım eden de olmayınca yavaş yavaş eğilerek birkaç hamleden sonra yerini almıştı yaşlı kadın.
Zaman içerisinde aynı duruma düşeceklerini bilmeyen insanların muhabbetlerini dinliyor bazen de söze karışıyordu. Söylediklerini ciddiye alan olmayınca da köşesinde kendi haliyle kalıyordu. Bazen, gözleri uzaklara gider gibi bakıyor bazen de başı önünde derin derin düşünüyordu. Çoğu anlar ise etrafı seyre dalıyor sıkılınca da elini çenesine koyarak bekliyordu. Her halinden havanın sıcaklığından rahatsız olduğunu belli ediyor elbiselerinin içerisinde kıvranıp duruyordu. Sandalyede oturmayışını hane halkına söz gelmesin diye ayaklarının ağrımasına bağlıyor kimseciklerden bir şey istemiyordu. Başındaki işlemeli eşarbıyla güneşten korunuyor haline de şükrediyordu. Bir zamanlar ben de gençtim dercesine iyilik yapın iyilik yapın kuzucuklarım diye tembihte bulunmayı da ihmal etmiyordu. Zaman ilerliyor dakikalar birbirini kovalıyordu misafir konağında.
Köşesinde etrafı seyre dalan bir........
© Pusula Gazetesi
visit website