Şehrimizin yüz akı, II. Abdülhamit Hanın bizlere emaneti, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın konakladığı, Mustafa Kemal’in ziyaret ettiği, mezun olmanın bizlere nasip olduğu Erzurum Lisesinin öğretmenleri kendilerine has lakaplarıyla tanınırdı. Çoğu zaman bu lakapları onların isimlerinin de önüne geçerdi. Kimi sınavlardaki titizliğiyle, kimisi arabasıyla, kimisi giyim ve kuşamıyla, kimisi de ten rengiyle hafızalarımızda izler bıraktı ve bırakmaya da devam ediyorlar.

İşte bizim öğrencilik yıllarımızda en çok korktuğumuz isimdi Abdülkadir Işık hoca, pardon anlı şanlı lakabıyla “Arap Kadir” Hocam hoşgörünüze sığınarak bu satırları kaleme alıyorum. Sizi kırdıysam şimdiden özür dilerim. Abdulkadir hocamız dersinde sertti. Sınavları da o ölçüde zordu. Yanlış hatırlamıyorsam Lise-2’de derslerimize gelmişti. Sertti ama yine de okulda en sevilen simalar arasındaydı. Abdulkadir hoca dersine de o ölçüde titizdi. Derslerinde dinletir, öğretir, okutur ve yazdırırdı. Abdülkadir hoca dersinin içini hakkıyla dolduran bir öğretmendi. Abdülkadir hocamla ilgili o yıllara ait hatırımda kalan bir anıyı sizlerle paylaşmak isterim.

Günlerden bir gündü. Edebiyat dersi saati gelmiş ve bizlerde kitaplarımızı açmış hocanın gelmesini bekliyorduk. Abdülkadir hoca derse gelmiş, yoklama yaptıktan sonra edebiyat üzerine sohbetimiz başlamıştı. Abdülkadir hocanın dersin başlangıcında her zaman ki soruları ardı ardına geliyor ve bizleri derse hazır hale getirmeye çalışıyordu. O gün sorduğu sorular genelde romanlar üzerineydi. İlginç bir o kadarda düşündürücü sorularla roman hakkında bizim ön bilgilerimizi yokluyordu. Birden Türkiye’de en çok baskısı yapılan roman hangisidir diye bir soruyla karşı karşıya kalmıştık. Soru zordu. Bugün ki gibi sosyal medya ve internet ağına sahip olmadığımız için bu soruya ancak kitapların üzerinde yazan sayıya göre cevap verebilirdik. Sınıftan arkadaşlarımdan soruya farklı cevaplar gelmeye başlamıştı. İntibah, Huzur, Yaban, Sinekli Bakkal, Ateşten Gömlek ve daha nice roman isimleri sayılmıştı. Bunları hiç biri o gün en fazla sayıya ulaşan romanlar değildi. Tüm sınıftan farklı gelen cevaplara bende dâhil oldum ve birden “Minyeli Abdullah” dedim. Aslında bu cevap birden aklıma gelmişti. Kitabı daha önce ne görmüştüm ne de okumuştum. Bir yerlerden duymuştum o kadar. Abdülkadir hoca cevabı söylediğimde beni görmemişti sadece sesimi duymuş ve birden kim o diye seslenmişti. Ses tonu sertti. Eyvah! Ne dedim diye korktum. Cevap vermedim. Yanlış bir cevap verdim diye düşünüyordum. Ses çıkarmamaya devam ettim. Hoca sinirlenmişti. Kim o diye bu sefer daha da yüksek bir ses tonuyla soruyu tekrarladı. Artık çare yoktu ayağı kalktım ve benim diye cevap verdim. Benim öğretmenim dedim. Kalbim yerinden fırlayacak gibiydi. Ben halen daha yanlış cevap verdim diye düşünüyordum. Korkmamın nedeni parmak kaldırmadan, diğer arkadaşımla konuşan hocamın sözünü kesmemden dolayıydı. Abdülkadir hocam birden aferin oğlum demesiyle korkum bu sefer şaşkınlığa dönmüştü. Evet, soruyu doğru bilmiştim. Ne diyeceğimi bilemedim. Abdülkadir hocanın bunu nerden biliyorsun sorusuna verebileceğim cevap ise sadece okumuştum demek olmuştu. Hâlbuki ben İsmail Hekimoğlu’nun kaleme aldığı “Minyeli Abdullah” kitabımı okumamıştım. Abdülkadir hocadan aferin almıştım ya o bana dünyalara bedel ödüldü. Kitap o yıllarda en fazla baskı yapan kitaptı. İlk işim dersten sonra kitabımı bulmak olmuştu. Kitabı bulmuş ve daha sonra okumuştum.

Abdülkadir hocamızın dersleri bizi edebiyat dünyasının farklı mecralarına götürür, gezdirir, öğretir ve iz bırakırdı. Abdulkadir hocamızı mezun olduktan sonra birçok kez torunlarıyla görmek nasip oldu. Her şey için sizlere minnettarım hocam. Ellerinizden öper, saygılar sunarım. Bir sonraki yazımızda coğrafya hocamız Yasemin Alkan hocamızı kaleme aldık sizlere sunmak nasip olur inşallah.

QOSHE - ERZURUM LİSESİ VE ÖĞRETMENLERİM-4 ABDULKADİR IŞIK - Taner Özdemir
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

ERZURUM LİSESİ VE ÖĞRETMENLERİM-4 ABDULKADİR IŞIK

3 1
15.03.2024

Şehrimizin yüz akı, II. Abdülhamit Hanın bizlere emaneti, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın konakladığı, Mustafa Kemal’in ziyaret ettiği, mezun olmanın bizlere nasip olduğu Erzurum Lisesinin öğretmenleri kendilerine has lakaplarıyla tanınırdı. Çoğu zaman bu lakapları onların isimlerinin de önüne geçerdi. Kimi sınavlardaki titizliğiyle, kimisi arabasıyla, kimisi giyim ve kuşamıyla, kimisi de ten rengiyle hafızalarımızda izler bıraktı ve bırakmaya da devam ediyorlar.

İşte bizim öğrencilik yıllarımızda en çok korktuğumuz isimdi Abdülkadir Işık hoca, pardon anlı şanlı lakabıyla “Arap Kadir” Hocam hoşgörünüze sığınarak bu satırları kaleme alıyorum. Sizi kırdıysam şimdiden özür dilerim. Abdulkadir hocamız dersinde sertti. Sınavları da o ölçüde zordu. Yanlış hatırlamıyorsam Lise-2’de derslerimize gelmişti. Sertti ama yine de okulda en sevilen simalar arasındaydı. Abdulkadir hoca dersine de o ölçüde titizdi. Derslerinde dinletir, öğretir, okutur ve yazdırırdı. Abdülkadir hoca dersinin içini hakkıyla dolduran bir öğretmendi. Abdülkadir hocamla ilgili o yıllara ait hatırımda kalan bir anıyı sizlerle paylaşmak isterim.

Günlerden bir gündü. Edebiyat dersi saati gelmiş ve bizlerde kitaplarımızı açmış hocanın gelmesini bekliyorduk. Abdülkadir hoca derse gelmiş,........

© Pusula Gazetesi


Get it on Google Play