Daha çok TV programlarından tanıdığımız değerli gazeteci-yazar Gürbüz Evren'den aktaracağım bu anıyı yani gerçek hikâyeyi mutlaka oku kardeşim, azıcık uzun ama sen lütfen oku!

Beş dakikanı ayır, bir köşeye otur ve oku lütfen!

Kederlenmen, öfkelenmen, birilerine isyan etmen için falan değil; sadece bir durumu, bir gerçeği anlaman ve hak eden birilerine daha fazla saygı duyman için bunu rica ediyorum senden.

Lütfen oku!

★★

Biliyorum, şehit haberleri içimizi allak bulak ediyor…

Yüreklerimizi parçalıyor. İsyan ediyoruz, 'Yeter, bitsin artık!' diyoruz. Öyle söylendiği gibi ateşin sadece düştüğü yeri yakması, kabullenme, kanıksama, alışma falan filan yok; biz de her defasında yanıyoruz, kanıyoruz, her şehit haberinde bir kere daha ölüyoruz.

★★

Haber metni ne yazık ki çok klasik: Bilmem hangi şehrin kırsalında çıkan çatışmada şehit olan Uzman Çavuş ..….., askeri törenin ardından toprağa verilmek üzere memleketine uğurlandı. Şehidin baba evi, bayraklarımızla donatıldı...

O, kimdi peki? Nasıl biriydi? Niye profesyonel askerliği seçmişti?

Peki o ev...

Niye o kadar köhneydi?

Gazeteci ağabeyim Gürbüz Evren, başından geçen bir olayla o kadar iyi ve o kadar açık veriyor ki bu soruların yanıtını. Yakın geçmişte, Ankara’da hakikaten yaşanmış o olayı sayın Evren'in izniyle sizlere aynen aktarıyorum:

"Yolcu karşılamak üzere gittiğim Ankara Otogarı-AŞTİ’de yaşadığım bir olaydan o kadar çok etkilendim ki bunu sizlerle paylaşmam gerektiğini düşündüm.

Terörle mücadelede, asker, polis, korucu hemen her gün şehit veriyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin her rütbeden şehitleri var ama dikkat ederseniz en çok uzman çavuşlar yani profesyonel askerler şehit düşüyor. Bu acı gerçeğin arkasındaki temel nedenlerden biri de Anadolu insanının kaderi haline gelmiş yoksulluktur. Dikkat edin, uzman çavuşların büyük bir çoğunluğu yirmili yaşlardadır. Yani ömürlerinin baharındayken, ülkenin birliği, bütünlüğü, toplumun rahatı ve ailelerinin geçimini sağlamak için şehit düşerek, hayata veda ederler.

Dönelim Ankara Otogarı’nda yaşadığım olaya…

AŞTİ’nin önünden geçen yolun karşı tarafındaki metro çıkışının bulunduğu sokakta, bir lokantanın önünde yolcularımı bekliyordum. Park yeri bulamadığımdan, binanın otoparkına giriş çıkış olabilir düşüncesiyle, dörtlülerini yaktığım otomobilimin başında duruyordum. Boş gözlerle kalabalığı izlerken, “Bir şey sorabilir miyim” sorusu ile kendime geldim. Karşımda duran genç ile aramızda şu konuşma geçti:

-Sor kardeşim.

-Abi burada Eskişehir yolu varmış.

-Karşıdaki büyük binaları görüyor musun? İşte onların önünden geçen yol Eskişehir Yolu’dur. Sen neresine gideceksin?

-Hava Hastanesi’ne.

-İyi de Hastane Eskişehir Yolu’nda değil ki…

-Nerede?

-Etimesgut tarafında. Eskişehir Yolu’nda bir süre gidip, Etimesgut istikametine devam ediliyor.

-Abi oraya yürüyerek gidilir mi?

-Gidersin, ama yaklaşık 15 kilometre yürümen lazım. Ama en iyisi, yolun karşından geçen Etimesgut, Sincan dolmuşlarına binmek.

-Abi ben yürüyerek gitmek istiyorum. Saat kaçta çıksam sabah 8’de orada olurum?

-Kaldığın yere göre değişir. Nerede kalacaksın?

-AŞTİ’de kalırım. Sabah 5’te çıksam, oraya 8’de ulaşır mıyım?

-Kardeşim, ulaşırsın ulaşmasına da, dolmuşa sabah 7.30’da binersen, Hava Hastanesi’nin önünde 8’de inersin. Senin ne işin var orada?

-Profesyonel askerlik için müracaat ettim. Rapor alacağım.

-Uzman çavuş mu olacaksın?

-Evet abi.

-Nerelisin sen?

-Yozgat-Çekerek’in bir köyündenim. Biraz önce otobüsle memleketten geldim.

-Niye uzman çavuş olmak istiyorsun?

-Mecburum abi.

-Neden mecbursun ki?

Genç bu soru üzerine başını önüne eğip, kısa bir süre sustu. Sormamam gereken bir soru mu yönelttim diye düşünürken genç, çok mahcup bir şekilde konuşmaya devam etti:

-Fakirlik işte abi. Köyde doğru dürüst bir geçimimiz yok. Babam hastalıktan öldü. Üç küçük kardeşim var. Annem de hasta. Onlara bakmak için sağlam bir işe girmem lazım.

-Sağlam iş diyorsun da terörü görmüyor musun? Her gün ölüm var, birçok şehit veriyoruz. Bu işin neresi sağlam?

-Doğru söylüyorsun abi. Bizim komşu köyden bir akrabamız 2 yıllık uzman çavuştu, Şırnak’ta şehit düştü. Merkezde de 2-3 uzman çavuş var şehit olan.

-Bak gördün mü? İşin ucunda şehitlik olduğunu sen de biliyorsun. İyi düşündün mü?

-Abi başka çarem kalmadı. İki-üç bin lira, komando olursam da daha fazla maaş alacağım. Şehit düşmek alın yazımızda varsa memlekete canımız feda olsun. Hem şehit olursam, annemi ve 3 kardeşimi de kurtarırım.

-Şehit olunca onları nasıl kurtaracaksın ki?

-Anneme şehit maaşı bağlarlar. Şehitlerin kardeşlerine de devlette iş veriyorlar.

-Anladım kardeşim, Allah hakkında hayırlısını versin. Madem Hava Hastanesi’ne gideceksin. O kadar yol yürünmez. Dolmuşa bin. Tamam mı?

Teşekkür eden genç, geceyi geçireceğini söylediği AŞTİ’ye doğru yürümeye başladı. Bilirsiniz tren istasyonu, otogar gibi yerlerde, “Bir şey sorabilir miyim” diyerek yanınıza gelip, yol ya da yemek parası isteyenler vardır. Bu saygılı, mahcup, mahzun genç, kesinlikle onlardan değildi ve tertemiz bir Anadolu çocuğuydu. Neden dolmuşa binmeyip, ısrarla yürümek istediğini düşünürken birden aklıma, cebinde yol parası olmayacağı geldi. İsmini bile sormadığım gencin arkasından birkaç kez seslendim. Dönüp geldi.

-Buyur abi.

-Kardeşim neden dolmuşa binmiyorsun? Paran mı yok?

Utandı. Yüzü kızardı. Yanıt veremedi. Hemen arabama girdim, sigara içmediğim için bozuk paraları koyduğum küllüğü aldım. Avucuma boşalttığım bozuklukları gence uzattım.

-Abi gerek yok. Ben yürürüm.

-Allah aşkına al şu parayı…

Sanki çok şeymiş gibi parayı vermeye kararlıydım, ama o da almamaya. Hani hesap ödemek için neredeyse güreşecek duruma gelenler var ya, “alırsın, almam çekişmesi” içinde biz de o görüntüdeydik. Benden kısa ve çelimsiz olduğu için fazla direnemeyince, bozuklukları zorla cebine doldurdum. O an nefesinin koktuğunu da hissettim. Belli ki uzun süredir açtı. Gözleri hafiften yaşarmıştı. “Peki, abi dolmuşa binerim” diyerek, AŞTİ’ye gitmek üzere metronun bulunduğu alt geçide doğru yürüyüp gözden kayboldu…

* Yazarımız Savaşkan İlmak’ın Pusula yazıları arşivinden bugüne uyarlanmıştır. (Devamı yarın)

QOSHE - 'Uzman Çavuşlara' ve tüm askerlerimize... (1) - Savaşkan İlmak
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

'Uzman Çavuşlara' ve tüm askerlerimize... (1)

22 1
27.12.2023

Daha çok TV programlarından tanıdığımız değerli gazeteci-yazar Gürbüz Evren'den aktaracağım bu anıyı yani gerçek hikâyeyi mutlaka oku kardeşim, azıcık uzun ama sen lütfen oku!

Beş dakikanı ayır, bir köşeye otur ve oku lütfen!

Kederlenmen, öfkelenmen, birilerine isyan etmen için falan değil; sadece bir durumu, bir gerçeği anlaman ve hak eden birilerine daha fazla saygı duyman için bunu rica ediyorum senden.

Lütfen oku!

★★

Biliyorum, şehit haberleri içimizi allak bulak ediyor…

Yüreklerimizi parçalıyor. İsyan ediyoruz, 'Yeter, bitsin artık!' diyoruz. Öyle söylendiği gibi ateşin sadece düştüğü yeri yakması, kabullenme, kanıksama, alışma falan filan yok; biz de her defasında yanıyoruz, kanıyoruz, her şehit haberinde bir kere daha ölüyoruz.

★★

Haber metni ne yazık ki çok klasik: Bilmem hangi şehrin kırsalında çıkan çatışmada şehit olan Uzman Çavuş ..….., askeri törenin ardından toprağa verilmek üzere memleketine uğurlandı. Şehidin baba evi, bayraklarımızla donatıldı...

O, kimdi peki? Nasıl biriydi? Niye profesyonel askerliği seçmişti?

Peki o ev...

Niye o kadar köhneydi?

Gazeteci ağabeyim Gürbüz Evren, başından geçen bir olayla o kadar iyi ve o kadar açık veriyor ki bu soruların yanıtını. Yakın geçmişte, Ankara’da hakikaten yaşanmış o olayı sayın Evren'in izniyle sizlere aynen aktarıyorum:

"Yolcu karşılamak üzere gittiğim Ankara Otogarı-AŞTİ’de yaşadığım bir olaydan o kadar çok etkilendim ki bunu sizlerle paylaşmam gerektiğini düşündüm.

Terörle mücadelede, asker, polis, korucu hemen her gün şehit veriyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin her rütbeden şehitleri var ama dikkat ederseniz en çok uzman çavuşlar yani profesyonel askerler şehit düşüyor. Bu acı gerçeğin arkasındaki temel nedenlerden biri de Anadolu insanının kaderi haline gelmiş yoksulluktur. Dikkat edin, uzman çavuşların büyük bir çoğunluğu yirmili yaşlardadır. Yani ömürlerinin baharındayken, ülkenin birliği, bütünlüğü, toplumun rahatı ve ailelerinin geçimini sağlamak için şehit düşerek, hayata veda ederler.

Dönelim Ankara Otogarı’nda yaşadığım........

© Pusula Gazetesi


Get it on Google Play