Türkiye’de üzerinde fazla durulmasa da, Gazze Savaşı’nın “artçı şokları”, tam da sınırımızın dibine kadar yaklaştı. İran Devrimci Muhâfızları, 15 Ocak gecesi Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) başkenti Erbil’e ve Suriye’de İdlib’in kuzeybatısında bazı hedeflere balistik füzeler ve silahlı insansız hava araçlarıyla saldırılar düzenledi. Erbil’de 10 balistik füze ile gerçekleştirilen saldırıda, biri bebek dört kişinin öldüğü belirtiliyor.

İlk başta, Erbil’deki ABD diplomatik ve askeri hedeflerinin vurulduğuna dair bilgiler yayılırken; İran’ın resmî haber ajansı IRNA ise, “MOSSAD’ın casus karargâhının” hedef alındığını öne sürdü. IKBY’nin yayın organı Rûdaw ise, toplamda 8 sivil yerleşim noktasının füzeler ve insansız hava araçlarıyla vurulduğunu belirtiyor. Rûdaw’a göre, füzelerin ağırlıklı hedefi Kürt iş insanı Pêşrew Dizayi ve ailesinin ikâmet ettiği ev oldu. Kent merkezi dışında, Erbil-Pirmam Yolu’ndaki bu evin ve bölgenin en tanınmış iş insanlarından birinin evinin neden hedef alındığı meçhul. Dizayi’nin evinde misafir olan ve Bağdat ile Dubai’de ikâmet eden Süryani iş insanı Karam Mihail de saldırıda yaşamını kaybetti.

Suriye’nin kuzeyinde İdlib’de hedef alınan Talita Köyü’nün neden vurulduğu da bir muamma. Cihadçı ve radikal İslamcı çeşitli silahlı grupların bulunduğu İdlib’de vurulan yerin, inşaat halinde bir klinik olduğunu öne süren kaynaklar var. Talita, geçtiğimiz yıllarda çeşitli kez Rusya’nın hava saldırılarının da hedefi olmuştu. İran, İdlib’deki IŞİD merkezlerinin vurulduğunu öne sürdü; İran’a yakın Lübnan kaynaklarında ise, silahlı bir örgüt olan Türkistan İslam Partisi ve/veya çeşitli başka silahlı radikal grupların hedef alındığı iddia ediliyor. İdlib’deki hedeflerin, İran’dan 1200 kilometre öteye saldırı yapılabildiğini göstermek için de vurulmuş olabileceğini ifade edenler var. Zira, İran’ın İsrail’in sınırları içindeki olası hedefleri de, 1200 kilometrelik sınırın çapına giriyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı ise, İran’ın saldırılarını “şiddetle kınarken”, saldırıların “hedefini ulaşmadığına”; yani, askeri bir başarsızlığın söz konusu olduğunu dair imalarda da bulundu.

İran, 16 Ocak’ta da, Pakistan’ın en batısındaki Belücistan’da Pencür şehri yakınlarında “Jeys el Adl” adlı Selefi radikal silahlı örgütün hedeflerine füze ve insansız hava araçlarıyla saldırılar düzenledi. Belüci Sünniler’in bu radikal örgütü çeşitli kereler İran’a saldırılar düzenlemişti. İran ve Pakistan’ın arasında sürtüşme yok; hatta ortak askeri tatbikatlar yaptıkları oluyor. İran, komşusunun sınırları içindeki hedeflere saldırırken, Pakistan’a haber verdi mi? Pakistan’ın (da) bir nükleer güç olduğunu hatırda tutalım.

İran’ın bu iki saldırısı ile ilgili henüz bilemediğimiz çok şey var: ancak, Tahran’ın bu sefer vekâlet güçlerinden birini kullanmadan doğrudan angajmana girmeyi seçmesinin gösterdiği bazı hususlar var.

Neden İran bu kez doğrudan üstlendi?

Bilindiği gibi, 1980-88’de komşusu Irak ile ağır bedelleri olan bir savaş yaşadıktan sonra, İran’ın bölgedeki askeri gücünü gösterme metodu, “vekâlet savaşları” üzerinden oldu. Hamas’ın İsrail’e yaptığı 7 Ekim saldırısı ertesinde patlak veren Gazze Savaşı ile beraber, İran’ın vekâlet güçleri de ardı ardına sert darbeler aldı. Özellikle son haftalarda, Lübnan’daki üst düzey Hamas ve Hizbullah liderlerinin öldürülmesi ve ardından da, Yemen’de Husilere karşı ABD ve İngiltere’nin hava saldırıları, İran’ı “vekâlet güçlerinin vurulmasına karşı eli bağlı kalır” gibi bir pozisyona itti.

İran’ın kendisinin de, 3 Ocak’ta IŞİD saldırısına uğramasının yarattığı zafiyet algısı, Tahran’ın bir güç gösterisi arayışına girmesine neden olmuşa benziyor. IŞİD’ın saldırısının, Donald Trump’ın başkanlığı döneminde ABD saldırısında öldürülen İran Devrim Muhâfızları’nın komutanı Kasım Süleymani’nin Kerman kentindeki mezarı çevresinde anma töreni esnasında gerçekleşmesi de, İran açısından can yakıcı bir sembolizm içeriyordu. Tahran, IŞİD’ın terör eylemini de, İsrail ve ABD’nin hanesine yazdı; onları suçladı. Yaklaşık 100 kişinin öldüğü IŞİD saldırısı, 1979 İran Devrimi’nden beri ülkede gerçekleşen en ağır terör saldırısı. Kerman’daki saldırının ardından, Rast kentinde de, 11 polisin öldürüldüğü bir intihar saldırısı gerçekleştirildi. Bu saldırıyı da, Pakistan’daki Belüci Selefiler’in örgütü Jeys al Adl üstlenmişti. 16 Ocak’ta İran’ın hedef aldığını belirttiğimiz bu silahlı örgüt de, IŞİD gibi ABD’nin “terör” listesinde. Yine de İran, Rast’taki saldırının da arkasında ABD ve İsrail’in olduğunu iddia etmişti.

İran’ın bu saldırı ile, ABD, Avrupa ve genel olarak Batılı güçlerle, siyasi, ekonomik ve askeri bakımından işbirlikleri olan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni kendince “cezalandırmış” oluyor. İran’ın “müttefiki” Husilerin de, aynı gün ABD’ye ait bir sivil yük gemisine saldırması; Tahran’ın bölgede Amerika ile ilintili gördüğü hedeflere, doğrudan veya vekâlet güçleriyle saldırmaya devam edeceğini düşündürtüyor. Öte yandan, Suriye’de İdlib ve Pakistan’da Pencür’e saldırılar da, radikal İslamcı-Selefi silahlı örgütlere, “İran’ın içinden uzak durma” mesajı veriliyor. Buna karşılık, İran’ın saldırılar gerçekleşirken Davos Zirvesi’nde dışişleri bakanlığı seviyesinde temsil edildiğine dikkat çekelim. Ve tabii İran’ın, doğrudan ABD askerleri ve askeri hedeflerine saldırma yoluna gitmediğini de vurgulayalım. Şu aşamada, “kırmızı çizgiler” aşılmadan, ABD ve İran’ın bölgedeki zıtlaşması süreceğe benziyor.

Tabii, ilginç bir husus da, Ankara’da Dışişleri Bakanlığı ve diğer üst düzey resmî makamların 15-16 Ocak’ta İran’ın yaptığı saldırılar konusunda “hiç olmamış” gibi davranmaları…Hiçbir açıklama, sosyal medya mesajı paylaşmamaları; hiçbir tepki vermemeleri…

-----

Fotoğraf: Bilind T. Abdullah via Rüdaw



QOSHE - Bir tuhaf saldırı: İran, Erbil’i neden vurdu? - Sezin Öney
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bir tuhaf saldırı: İran, Erbil’i neden vurdu?

11 0
17.01.2024

Türkiye’de üzerinde fazla durulmasa da, Gazze Savaşı’nın “artçı şokları”, tam da sınırımızın dibine kadar yaklaştı. İran Devrimci Muhâfızları, 15 Ocak gecesi Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) başkenti Erbil’e ve Suriye’de İdlib’in kuzeybatısında bazı hedeflere balistik füzeler ve silahlı insansız hava araçlarıyla saldırılar düzenledi. Erbil’de 10 balistik füze ile gerçekleştirilen saldırıda, biri bebek dört kişinin öldüğü belirtiliyor.

İlk başta, Erbil’deki ABD diplomatik ve askeri hedeflerinin vurulduğuna dair bilgiler yayılırken; İran’ın resmî haber ajansı IRNA ise, “MOSSAD’ın casus karargâhının” hedef alındığını öne sürdü. IKBY’nin yayın organı Rûdaw ise, toplamda 8 sivil yerleşim noktasının füzeler ve insansız hava araçlarıyla vurulduğunu belirtiyor. Rûdaw’a göre, füzelerin ağırlıklı hedefi Kürt iş insanı Pêşrew Dizayi ve ailesinin ikâmet ettiği ev oldu. Kent merkezi dışında, Erbil-Pirmam Yolu’ndaki bu evin ve bölgenin en tanınmış iş insanlarından birinin evinin neden hedef alındığı meçhul. Dizayi’nin evinde misafir olan ve Bağdat ile Dubai’de ikâmet eden Süryani iş insanı Karam Mihail de saldırıda yaşamını kaybetti.

Suriye’nin kuzeyinde İdlib’de hedef alınan Talita Köyü’nün neden vurulduğu da bir muamma. Cihadçı ve radikal İslamcı çeşitli silahlı grupların bulunduğu İdlib’de vurulan yerin, inşaat halinde bir klinik olduğunu öne süren kaynaklar var. Talita, geçtiğimiz yıllarda çeşitli kez Rusya’nın hava saldırılarının da hedefi olmuştu. İran, İdlib’deki IŞİD merkezlerinin vurulduğunu öne sürdü; İran’a yakın Lübnan kaynaklarında ise, silahlı bir örgüt olan Türkistan İslam Partisi ve/veya çeşitli başka silahlı radikal grupların hedef alındığı iddia ediliyor. İdlib’deki hedeflerin, İran’dan 1200 kilometre öteye saldırı yapılabildiğini göstermek için de vurulmuş olabileceğini ifade edenler var. Zira, İran’ın İsrail’in sınırları içindeki olası hedefleri de, 1200 kilometrelik sınırın çapına giriyor.

........

© P24


Get it on Google Play