Roman bize Saville Row 7 numaralı evin yeni sakini Phileas Fogg’dan söz eder. Bay Fogg, İngiliz yüksek sosyetesinin yakışıklı centilmenlerinden biridir. Fakat aynı zamanda esrarengiz bir kişiliktir. İngilizdir ama Londralı mıdır bilinmez. Ne Londra ticaret ve finans hayatında, ne de şehrin saygın kurumlarında hiçbir yerde adı geçmez. Ne sanayici, ne işadamı, ne tüccar, ne de ziraatçıdır. Sadece Reform Club üyesidir. Saville Row, 7 numaradaki evi ve Reform Club merdivenleri dışında ayak izi bulunmayan Bay Fogg’un saygınlığının arkasında Baring’s Bank’ın sınırsız kredisi vardır. Baring’s Bankası, İngiltere’nin en eski ticari bankalarından biridir. Yüzyıl başında Birleşik Devletler hükümetine maddi destek vermiştir ve İngiltere, Fransa, Prusya, Avusturya ve Rusya’dan sonra, Avrupa’nın “altıncı büyük gücü” olarak adlandırılmaktadır.

Eğer zamanda ileri geri gidip gelebilen, gittiği yerlerden haberler getirebilen bir karakterimiz olsaydı, Baring ailesinin birkaç kuşak sonra torunlarından birinin Kraliçenin oğlu ile evlenerek Galler Prensesi olacağını ve evlilikten yıllar sonra Mısırlı bir sevgili edindiği için karanlık bir tünelde karanlık bir araba kazasına kurban gittiğini anlatabilecekti. Hatta karakterimiz konuşmayı seven biri olsaydı, yağmalanmış Mısır ile İngiliz Emperyal politikaları arasında paranoyak bir ilişki olduğunu, bu paranoyanın İngiliz popüler anlatılarında Mısırlı intikamcı mumyalar hikâyelerine yol açtığını da anlatabilirdi. Karakterimiz konuşmayı sevmenin yanısıra teatral ifadeleri ve kendi sesini duymayı da seven biri olsaydı eğer, Mısırlı intikamcı mumya hikâyelerinden birinden, mesela “Mısırlı Firavun” hikâyesinden birkaç satır takdim edebilirdi: “Ah, benim on dokuzuncu yüzyıl dostum, baban beni doğduğum topraklardan ve tanrıların benim için kararlaştırdığı dinlenme yerinden çaldı; ama dikkat et, çünkü intikam seni takip ediyor ve şu anda bile peşinde.”

*

Bay Fogg dünya haritasına inanılmaz seviyede hakimdir. Bunu nasıl başarmıştır? Pek hareket etmeyen biri olarak sadece haritaları inceleyerek mi kazanmıştır bu yeteneği? Fakat haritalar nefes alıp vermezler, dev kaktüslerde biten yumru meyvelerin dikenlerine dokunulmadan soyulması gerektiğinden söz etmezler, koyu tenli insanların sabahları nasıl uyandıklarından bahsetmezler. Ancak Bay Fogg yeryüzünün detaylarını biliyor gibidir. Acaba Bay Fogg denizaşırı ülkelere seyahat eden gezginlerin, misyonerlerin, haritacıların, botanikçilerin, maceracıların veya İngiltere adına uzak ülkelerde görev yapan vazifelilerin yazdıklarını mı okumuştur? Veya yolcular için seyahat bilgileri veren rehber kitaplarını mı incelemiştir? Gerçi Reform Club kitaplığında İngiltere bayrağının dalgalandığı uzak ülkelere dair çeşitli kitaplar mevcuttur fakat Bay Fogg gazete dışında başka bir şey okurken görülmemiştir.

Denizaşırı vazife yapmış yakınlarından ve dostlarından bir şeyler dinlemiş de olamaz. Çünkü Bay Fogg’un yakını, dostu, karısı, çocuğu, ailesi de yoktur. Saville Row 7 numarada tek başına yaşar. Her işini gören bir uşağı, yardımcısı, kâhyası veya kıç toplayıcısı olarak Bay James Forster vardır. Ki onu da –galiba dün sabah- traş suyunu bir derece soğuk getirdi diye kovmuş –kibar ifadeyle işine son vermiş- fakat yeni kâhya gelene kadar görevine devam etmesini istemişti. Ve şimdi de Bay Fogg, saat on bir-on bir buçuk arasında gelmesi gereken yeni uşağı bekliyordu.

*

Jean Pass, Bay Fogg’un beklediği yeni kâhya veya uşak, Ekim ayının ikinci günü, tek atlı, çift atlı faytonların, etekleri kalçadan kabarık, rengârenk giysili hanımlar ve yakalarına karanfil takmış, redingotlu, bastonlu beylerin arasından geçerek, Burlington Gardens’daki Saville Row’da, 7 numaralı evin hizmetliler giriş kapı zilini çalmak üzereydi ki nedense durdu. Hizmet verdiği beyefendiden yorulmuş ve yeni bir beyefendinin hizmetine girmek üzere gelmişti ki, zile dokunmadığı sürece eski ya da yeni, efendisiz bir aralıkta nefes alabileceğini hissetti. Hissi sevdi, elini zilden çekti.

Jean Pass, Longsferry ailesinin biricik oğlu genç Lord Longsferry’e hizmet veriyordu. Longsferry’lerin denizaşırı topraklarda işler çeviren şirketlerde iştirakleri ve ilginç ahlak kriterleri vardı. Oğul Longsferry, piyano bacaklarının kadın bacağı çağrıştırdığına inanılan ve bu nedenle pahalı kumaşlardan süslü kılıflar geçirildiği bir evde büyümüş, yetişkin bir yaşa geldiğinde lüks kerhanelerden çıkmaz olmuştu. Genç Lord, iyi aile çocukları arasında moda ve büyük büyük dedesinden bu yana aile geleneği olan Avrupa seyahatini tamamlamış Londra’ya dönmüştü.

Genç Lord’un seyahati, büyük dedesinin zamanında asillerin pudralı peruklar ile çıktıkları grandtour’lardan farklıydı. Büyük dedeler yalnızca büyük sarayları ziyaret eder, kapalı arabalarının içinde caddelerden geçer, sağda solda birkaç zorunlu karşılaşma dışında kimse ile temas etmez sonra da izlenimlerini köpürterek yolculuk hikâyeleri anlatırlardı. Genç Lord Longsferry’nin pederi zamanında ise seyahat daha rahat ve kolay hale gelmişti. Artık her yerde, aileleriyle birlikte seyahat eden İngiliz gezginler görülüyordu. Küçük Oteller, yerel prenslerin resmini kaldırıp, yerine İngiliz kraliçesinin büstünü koyuyorlardı. Çoğunun adı İngiliz Sarayı olan yeni oteller açılıyor, sonunda bütün kıta Savoy, Carlton ya da Bristol gibi İngilizce otel isimleri tarafından istila ediliyordu.

Genç Lord’un zamanında ise artık trenler ve buharlı gemiler vardı. Ulaşım fiyatları düşmüş, daha çok insan seyahat edebilir olmuştu. Konaklama imkânları oteller ile çeşitlenmişti. Yolculuk tarzı, yol giysileri ve bagajlar da biçim değiştirmişti. Kadınlar eski dönemlerin tehlikeli yolculuklarına karşı bir önlem olarak kendilerini çirkinleştiren, vücut hatlarını belirsizleştiren kukuletalar, keçe ayakkabılar, pamuklu kumaştan mantolara bürünmüyorlardı artık. Daracık ve erkeksi koket bir elbise, parlayan saçlarının üzerine iyice arkaya yatırılarak tutturulmuş hafif, modern şapka, boyunda uçuşan bir pelerin, kemere asılı lavanta şişesi ve saplı gözlüğüyle bir hanımefendi ile karşılaşabiliyordunuz seyahat esnasında.

Genç Lord Longsferry, seyahati boyunca yanında, kendini İngiltere’nin kurtarılmasına adamış Harry Coningsby adlı bir karakterden söz eden bir roman taşımış, yolculuk boyunca kitabın kapağını açıp tek satırını bile okumamıştı. Romana göre Harry Coningsby, Muhafazakâr Partide yenilikler yapmayı düşünmekteydi fakat aşırı muhafazakâr dedesi, torununun yenilikçi düşüncelerinden hoşlanmıyordu. Üstelik Harry varlıklı bir sanayicinin kızına aşıktı. Oysa dede, torununun soylu aile mensubu biriyle evlenmesini istiyordu. Nihayetinde dede-torun arasında ipler koptu ve Harry mirastan yoksun bırakıldı. Varlıklı sanayici de, kızını meteliksiz Harry’e vermedi. Fakat Harry gece gündüz çalıştı, avukatlık yaptı, ekmeğini taştan çıkardı. Ellerini soğuk sudan sıcak suya sokmayan soylu sınıfının bir üyesi olan Harry’nin hayatını tırnakları ile kazanması, aşık olduğu kızın babasının takdirini topladı ve fabrikatör baba, bu mücadeleci genç adamın kızıyla evlenmesine razı oldu. Ayrıca damadının kendi fabrikalarının olduğu bölgede seçimi kazanıp Parlamentoya girmesini sağladı.

***

-devamı haftaya-

Seyahatin zaman içindeki değişimleri: “Seyahatin Kültür Tarihi”, Winfried Löschburg, Dost Kitabevi

Harry Coningsby karakterinin yeraldığı roman: İngiltere Başbakanı Benjamin Disraeli’nin “Genç İngiltere” başlıklı üçlemesinin “Coningsby” (1844) adlı ilk romanıdır.

QOSHE - Jül Vern Seyahat Acentesi (2) - İlhami Algör
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Jül Vern Seyahat Acentesi (2)

5 3
02.03.2024

Roman bize Saville Row 7 numaralı evin yeni sakini Phileas Fogg’dan söz eder. Bay Fogg, İngiliz yüksek sosyetesinin yakışıklı centilmenlerinden biridir. Fakat aynı zamanda esrarengiz bir kişiliktir. İngilizdir ama Londralı mıdır bilinmez. Ne Londra ticaret ve finans hayatında, ne de şehrin saygın kurumlarında hiçbir yerde adı geçmez. Ne sanayici, ne işadamı, ne tüccar, ne de ziraatçıdır. Sadece Reform Club üyesidir. Saville Row, 7 numaradaki evi ve Reform Club merdivenleri dışında ayak izi bulunmayan Bay Fogg’un saygınlığının arkasında Baring’s Bank’ın sınırsız kredisi vardır. Baring’s Bankası, İngiltere’nin en eski ticari bankalarından biridir. Yüzyıl başında Birleşik Devletler hükümetine maddi destek vermiştir ve İngiltere, Fransa, Prusya, Avusturya ve Rusya’dan sonra, Avrupa’nın “altıncı büyük gücü” olarak adlandırılmaktadır.

Eğer zamanda ileri geri gidip gelebilen, gittiği yerlerden haberler getirebilen bir karakterimiz olsaydı, Baring ailesinin birkaç kuşak sonra torunlarından birinin Kraliçenin oğlu ile evlenerek Galler Prensesi olacağını ve evlilikten yıllar sonra Mısırlı bir sevgili edindiği için karanlık bir tünelde karanlık bir araba kazasına kurban gittiğini anlatabilecekti. Hatta karakterimiz konuşmayı seven biri olsaydı, yağmalanmış Mısır ile İngiliz Emperyal politikaları arasında paranoyak bir ilişki olduğunu, bu paranoyanın İngiliz popüler anlatılarında Mısırlı intikamcı mumyalar hikâyelerine yol açtığını da anlatabilirdi. Karakterimiz konuşmayı sevmenin yanısıra teatral ifadeleri ve kendi sesini duymayı da seven biri olsaydı eğer, Mısırlı intikamcı mumya hikâyelerinden birinden, mesela “Mısırlı Firavun” hikâyesinden birkaç satır takdim edebilirdi: “Ah, benim on dokuzuncu yüzyıl dostum, baban beni doğduğum topraklardan ve tanrıların benim için kararlaştırdığı dinlenme yerinden çaldı; ama dikkat et, çünkü intikam seni takip ediyor ve şu anda bile peşinde.”

Bay Fogg dünya haritasına inanılmaz seviyede hakimdir. Bunu nasıl başarmıştır? Pek hareket etmeyen biri olarak sadece haritaları inceleyerek mi kazanmıştır bu yeteneği? Fakat haritalar nefes alıp vermezler, dev kaktüslerde biten yumru meyvelerin dikenlerine dokunulmadan soyulması gerektiğinden söz etmezler, koyu tenli insanların sabahları nasıl uyandıklarından bahsetmezler. Ancak Bay Fogg yeryüzünün detaylarını biliyor gibidir. Acaba Bay Fogg denizaşırı ülkelere seyahat eden gezginlerin, misyonerlerin, haritacıların, botanikçilerin, maceracıların veya İngiltere adına uzak ülkelerde........

© P24


Get it on Google Play