Hayat üstünüzden bir kamyon gibi geçene kadar bazı filmler sizin için hiçbir anlam ihtiva etmez, sizi bazı eserlere bir nehir gibi durmaksızın akıp giden zamanın biriktirdiği alüvyonlar hazırlar. Methini duyup Antonioni’nin Il Grido’sunu (Çığlık, 1957), Wenders’in Paris, Texas’ını (1984), De Sica’nın Umberto D.’sini (1952) ya da Bergman’ın Autumn Sonata’sını (Güz Sonatı, 1978) ilk kez izlediğimde çok da etkilenmediğimi itiraf ediyorum, şimdi bu filmlerin içerdiği derin hüzne aşinayım, gözlerim buğulanmadan bunları izleyemiyorum. Florian Zeller’in The Father’ı (Baba, 2020) veya Xiaoshuai Wang’ın So Long, My Son’ı (Elveda Oğlum, 2019) gibi bir film çıkıp geldiğinde ise âdeta yüreğim dağlanıyor. Acılar, ölümler, ayrılıklar ve kayıplarla olgunlaşıyoruz ya da çürüyoruz. Yaşam, yitimlerle beslenen bu hüzünlü olgunlaşmanın/çürümenin genel adıdır.

Öteki Sinema © 2023 | 0 yorum | yazının devamı »

QOSHE - Sinema Denemeleri 9: Close Your Eyes Üzerine Birkaç Not - Ertan Tunc
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sinema Denemeleri 9: Close Your Eyes Üzerine Birkaç Not

6 3
26.12.2023

Hayat üstünüzden bir kamyon gibi geçene kadar bazı filmler sizin için hiçbir anlam ihtiva etmez, sizi bazı eserlere bir nehir gibi durmaksızın akıp giden zamanın biriktirdiği alüvyonlar hazırlar. Methini duyup Antonioni’nin Il Grido’sunu (Çığlık, 1957), Wenders’in Paris, Texas’ını (1984), De Sica’nın Umberto........

© Öteki Sinema


Get it on Google Play